FECR SURESİ
Nüzul sıralamasına göre onuncu sırada yer alan bu surenin adı, birinci ayetinde anılan fecr isminden gelmektedir.
1 ŞAFAĞI düşün 2 ve on geceyi!1
3 Çok olanı ve Tek olanı2 düşün!
4 Kendi yolunda akıp giden geceyi3 düşün!
5 Düşün bütün bunları; bunlarda, akıl sahipleri için hakikatin sağlam bir kanıtı4 yok mudur?
6 BİLMEZ MİSİN Rabbin neler yaptı “Âd [halkın]a,5 7 çok sütunlu İrem [halkına], 8 ki bütün o topraklarda bir benzeri inşa edilmemişti? 9 Ve vadide kayaları oymuş olan Semûd [halkın]a?6 10 Ve [pekçok] çadır direğine7 sahip Firavun’a?
11 [Onlar] toprakları üzerinde hak ve adalet sınırlarını aştılar; 12 ve orada büyük bir yozlaşma ve çürümeye sebep oldular; 13 işte bu yüzden Rabbin onları azap kırbacından geçirdi; 14 çünkü Rabbin, şüphesiz, her zaman gözetleyip durmaktadır!
15 İNSANA GELİNCE,8 ne zaman Rabbin onu, cömertliğiyle ve hoşnut olacağı bir hayat bağışlamakla denese, “Rabbim, bana karşı [ne kadar] cömertmiş!”9 der; 16 ama geçim vasıtalarını daraltarak onu denediği zaman ise, “Rabbim beni küçük düşürdü!” di(ye sızlanı)r.10
17 Ama hayır, hayır, [ey insanlar, bütün yaptıklarınızı ve yapmadıklarınızı bir düşünün:] siz yetime karşı cömert değilsiniz, 18 muhtaçları doyurmaya birbirinizi teşvik etmiyorsunuz,11 19 [başkalarının] mirasını aç-gözlülükle yiyip bitiriyorsunuz, 20 ve sınırsız bir sevgiyle malı-mülkü seviyorsunuz!
21 Peki, [Hesap Günü nasıl davranacaksınız,] yeryüzü ardarda sarsılıp paramparça olduğunda, 22 ve Rabbin[in haşmeti] ortaya çıktığında12 ve melekler [gerçek hüviyetleriyle] saf saf olduklarında?
23 İşte o Gün cehennem [gözönüne] getirilip konacak; o Gün insan [yaptığı ve yapmadığı her şeyi] hatırlayacak: ama bu hatırlamanın ne faydası olacak ona?
24 O, “Âh, keşke [gelecek] hayatım için önceden bir hazırlık yapsaydım!” diyecek.
25 Hiç kimse Allah’ın o Gün [günahkarlara verdiği] azap gibi azap veremez; 26 ve hiç kimse O’nun gibi bağlarla bağlayamaz.13
27 [Ama dürüst ve erdemlilere,] “Ey iç huzuruna ermiş olan insanoğlu!” [diye seslenecek Allah,] 28 “Rabbine O’ndan hoşnut kalmış ve [O’nu] hoşnut etmiş olarak dön: 29 gir, öyleyse Benim [öteki sadık] kullarımla birlikte, 30 gir cennetime!”
DİPNOTLAR
1 “Şafak” (fecr) insanın ruhî uyanışını sembolize eder; bu nedenle, “on gece”, hicretten önceki 13. yılda, Muhammed (s)’in ilk vahyini aldığı (bkz. 96. surenin giriş notu) ve insanlığın ruhî uyanışına katkıda bulunmakla görevlendirildiği Ramazan ayının son üçte birlik kısmına işaret eder.
2 Lafzen, “çifti ve teki” yahut “bir”i: yani, Yaratıcı’nın tekliği ve benzersizliğine karşılık yaratılanların çokluğunu (Beğavî, Sa”îd el-Hudrî’den naklen ve Taberî, yukarıdaki ifade ile ilgili alternatif yorumlarından birinde). “Çift sayı” kavramı, aynı türden birden fazla unsurun varlığına işaret eder: başka bir deyişle, karşıtı veya karşıtları olan ve bu nedenle başka şeylerle belli bir ilişki içinde bulunan her şeyi kapsar (karş. 36:36’da, bütün varlık evrenindeki bariz kutupluluğa işaret eden ezvâc terimi). Buna karşılık vetr terimi -veya daha yaygın olan Necdî telaffuzuna göre vitr -“tek” veya “bir” olan şeyi kapsar ve bu nedenle, Allah’a verilen adlardan biri olarak kabul edilir: çünkü “hiçbir şey O’na denk tutulamaz” (112:4) ve “hiçbir şey O’na benzemez” (42:11).
3 İnsanın Allah’ın bilincine varması ile birlikte “kendi yolunda akıp gitmeye” -yani, uzaklaşıp ortadan kalkmaya- mahkum olan ruhsal karanlığın teşkil ettiği geceye îma.
4 Lafzen, “[daha] sağlam bir delil” (kasem): yani, Allah’ın varlığının ve birliğinin ikna edici bir kanıtı.
5 Bkz. 7:65-72, ve özellikle 7:65 ile ilgili not 48’in ikinci bölümü. Sonraki ayette zikredilen İrem, bugün Ahkâf çölünün kumları ile örtülmüş bulunan “Âd kavminin efsanevî başkentinin ismi olarak bilinmektedir.
6 Bkz. sure 7, not 56 ve 59. Ayette zikredilen “vâdi”, Medine’nin kuzeyinde, Suudi Arabistan’dan Suriye’ye giden eski kervan yolu üzerinde bulunan Vâdi’l-Kurâ’dır.
7 Bu tanımlamanın bir açıklaması için bkz. sure 38, not 17.
8 Fe-emmâ (“Ama …’e gelince”) edatı ile başlayan yukarıdaki ifade, 5. ayetteki “hakikatin sağlam kanıtı”na atıf ile açıkça bağlantılıdır -insanın yalnız bu dünya ile ve ona en yakın/somut faydalar vaad eden şeyler ile ilgili olup kural olarak öteki dünyayı düşünmediğine işaret (Zemahşerî, Râzî, Beydâvî).
9 Yani o, Allah’ın lütfunu kendisinin hakkı olarak görür (Râzî).
10 Yani o, refah yokluğunu veya kaybını bir imtihan olarak değil, ama ilahî “adaletsizliğin” bir delili olarak görür -ve dolayısıyla Allah’ın varlığını inkara kadar gider.
11 Yani, “muhtaçları doyurma isteği duymuyorsunuz” (karş. 107:3).
12 Lafzen, “Rabbin geldiği [zaman]”, ki klasik müfessirlerin hemen hemen hepsi bunu (kelimenin soyut anlamıyla) Allah’ın aşkın haşmetinin görünmesi ve O’nun hükmünün bir tezahürü olarak görür.
13 Bkz. 73:12-13, not 7.