Göz; göz çukurunda bulunan, iri bir bilye büyüklüğünde, görmeyi sağlayan küremsi bir organdır. Gözlerimizle ışığı ve renkleri algılar, nesnelerin boyutlarını, biçimlerini, bize ve öbür nesnelere göre konumlarını belirler, yaptığımız her hareketi bu bilgilerin ışığında yönlendiririz. Bütün bunlar bizim için öylesine doğal ve alışılmış şeylerdir ki, gözlerimizde önemli bir bozukluk olmadıkça bu organımızın ne kadar değerli olduğunu düşünmeyiz bile.
Oysa çevreyi net olarak görmeyi engelleyen miyopluk, hipermetropluk ve astigmatlık gibi görme bozuklukları oldukça yaygındır. Miyoplar uzaktaki her şeyi bulanık ve belirsiz olarak görürler. Çünkü ya göz küresinin ön-arka çapı normalden uzundur ya da göz merceği ışınları yeterince kıramaz. Dolayısıyla ışınlar ağ tabakadaki net görme alanının biraz önünde odaklanır. Hipermetroplar ise tam tersine yakındaki nesneleri net göremezler. Çünkü göz küresi normalden kısa olduğu ya da göz merceği ışınları gereğinden çok kırdığı için görüntü ağ tabakanın ardına düşer. Astigmatlıkta korneanın bütün yüzeyi düzgün bir eğrilik göstermediği için ışık ışınları düzensiz olarak kırılır. Bu yüzden astigmatlar yuvarlak cisimleri yumurta biçiminde görürler.
Bunların hiçbirisi gerçek bir göz hastalığı değil, göz küresinin biçimindeki bozukluklardan kaynaklanan birer görme kusurudur ve gözlük ya da kontak lens kullanarak düzeltilebilir.
Bazı kişiler, özellikle bebekler ve çocuklar bir nesneye bakarken iki gözlerini aynı doğrultuda tutamazlar. Şaşılık, “göz kayması” ya da “göz tembelliği” denen bu durum bebeklerin çoğunda zamanla kendiliğinden düzelir. Eğer düzelmiyorsa, doğrultudan sapmayan normal gözü bir süre göz bandıyla kapatmak gerekir. Çünkü beyin iki gözden gelen görüntüleri birleştirmeyi öğrenmek zorundadır. Ama göz kaslarının denetlenememesinden ileri gelen kaymaların ötesinde ciddi bir şaşılık söz konusuysa, beyin şaşı gözden gelen görüntüyü hiçbir zaman kabul etmeyeceği için görme kusuru sürüp gider. Hatta hep aynı göz kullanıldığı için öbür göz giderek “tembelleşir” ve görme yeteneğini tümüyle yitirebilir. Bu tehlikeyi önlemek için, göz bandıyla düzelmeyen şaşılıklarda gözü hareket ettiren kasların bir bölümünü basit bir ameliyatla kısaltarak iki gözü aynı doğrultuya getirmek gerekir.
Birkaç yılda bir göz hekimine başvurarak görme testi yaptırmak en sağlıklı yoldur. Çünkü görme bozuklukları genellikle böyle bir test yaptırmadan fark edilemeyecek kadar yavaş gelişir. Glokom ya da göz tansiyonu denen hastalık da bü inceleme sırasında anlaşılacağı için, fazla ilerlemeden tedaviye başlamak iyileşme şansını artırır.
‘‘Tünel görüntüsü” denen görme bozukluğunda, kişi çok uzağa bakarken bile sanki gözlerinin yanlarında birer duvar varmış gibi yalnızca önündeki nesneleri görür. Bu yüzden dünyaya bir tünelden ya da bir borunun içinden bakıyormuş gibidir.
Albinoların da gözleri çok iyi görmez; çünkü deriye, saçlara ve kıllara renk veren boya maddesi eksik olduğu için ağtabakaya çok fazla ışık girer (bak. Albîno). Karanlık bir odadan birdenbire çok aydınlık bir yere çıktığımızda ışık gözlerimizi nasıl rahatsız ederse, albinolar da her an bu rahatsızlığı duyarlar ve sürekli gözlerini kısarak bakmak zorunda kalırlar.
Renkkörlüğü denen görme bozukluğuna erkeklerde daha sık rastlanır; her 12 erkekten biri renkkörü olduğu halde kadınlarda bu oran 200’de l’e düşer. Bu bozukluğun en yaygın tipi olan ve koni hücrelerdeki bir bozukluktan kaynaklanan kırmızı-yeşil renk körlüğünde, yeşil bir tabağın içine konulmuş kıpkırmızı çilekler ile tabağın rengi hemen hemen aynı gözükür. Renkkörü olan kişiler günlük yaşamlarında pek fazla sorunla karşılaşmazlar; yalnız sakıncalı olabilecek bazı işleri yapmalarına, örneğin jet pilotu olmalarına izin verilmez.
Geceleri gözümüz karanlığa alışıncaya kadar çevremizi hiç göremeyiz. Alıştıktan sonra bile tam karşımızdaki nesneler göz ucuyla gördüklerimiz kadar net değildir. Çünkü renklere duyarlı olan koni hücreler ağ tabakanın arka duvarında, ışığa duyarlı olan çubuk hücreler ise gözün iki yanında yoğunlaşmıştır. Bu yüzden ağ tabakanın yan bölümleri karanlıkta görmede daha etkilidir. Geceleyin gökyüzünde tam bulunması gereken yere gözlerinizi dikip baktığınızda göremediğiniz bir yıldızı birden bire başınızı başka bir yana çevirirken görüvermenizin nedeni budur.
Göz merceği sağa sola hareket etmez; ama çevresindeki kasların yardımıyla biçim değiştirerek ışığı her açıdan ağ tabakaya odaklayabilir . Okumak ya da yazı yazmak için sürekli yakına baktığımızda göz merceğinin çevresindeki kaslar kasılmak zorundadır. Bu hareket zamanla gözü yorar. Bu yüzden, uzun süre yakına bakarak çalışmak zorunda olanların gözlerini dinlendirmek için ara sıra uzaklara bakmasında yarar vardır. Uzağa baktığımız zaman kaslar gevşer, mercek uzayarak incelir ve böylece uzaktaki nesnelerin görüntüsü netleşir.
Yeni doğmuş bir bebek çevresini net olarak göremez, ama ışığı ve karanlığı ayırt edebilir; çok kısa bir süre sonra da gözlerinin önünde hareket ettirilen bir ışığı izleyebilir. Birkaç haftalık olduğunda göz merceği uyum yapmaya başladığı için görüşü netleşir. Gördüğü şeyleri eliyle de tutabileceğini fark ettikten sonra, hemen yakınındaki nesneleri izleyebilmek için gözlerini hafifçe sağa sola oynatmasının yeterli olduğunu, buna karşılık daha uzaktaki nesneler için gözlerini iyice döndürmesi gerektiğini kavrar. Ardından, gözlerini yukarı ve aşağı doğru kaydırmak gibi biraz daha güç olan hareketleri öğrenerek yüksekteki nesneleri de gözleriyle izlemeyi başarır. Böylece cisimleri genişlik, uzunluk ve derinlikleriyle üçboyutlu olarak görmeye başlar. Bir cismin boyutları bilindiğinde uzaklığı da kestirilebileceği için, bu bilgilerin ışığında uzaklıkları değerlendirmeyi öğrenir.
Göz Bozuklukları
Sağlam bir göz, merceğin kalınlığını ayarlayarak yakın ve uzaktaki eşyayı net olarak görebilir. Yakındaki bir şeye bakarken mercek kalınlaşır, uzağa bakarken yassılaşır. Göz yuvarlağının yapısında bir kusur varsa, bakılan şeyin görüntüsü tam ağ tabaka üzerinde değil ya biraz ileride ya biraz geride teşekkül eder bu da bakılan şeyin bulanık görülmesine yol açar.
Göz yuvarlağındaki kusurlar üçe ayrılır:
1.— Miyopluk: Göz yuvarlağı normalden daha uzundur. Bu yüzden, hayal ağ tabakanın önünde teşekkül eder. İçbükey mercekli bir gözlük hayalin tam ağ tabakasına düşmesini sağlar.
2.— Hipermetropluk: Göz yuvarlağında mercekle sarı benek arasındaki uzaklık gerekenden kısadır. Bu yüzden görüntü ağ tabakasının ötesinde teşekkül eder. Bu göz kusuru da dışbükey gözlükle-giderilir.
3.— Astigmatlık: Saydam tabaka ile mercek yüzeylerinin gözün optik ekseni etrafında dönel olmamasından ileri gelir.
Şaşılık görünüşte bir göz kusurudur. Görüşe etkisi yoktur. Şaşı kimseler baktıklarını iyice görürler. Şaşılık göz yuvarlaklarını hareket ettiren kasların iki gözde eş olarak çalışmamasından ileri gelir.