İnsanoğlu, son derece küçük, milyarlarca ve milyarlarca canlı varlığın kaynaştığı bir ortam içinde yaşar. Daha üç yüzyıl öncesine kadar, mikropların varlığı kesinlikle bilinmiyordu. Yüz yıl önce ise, onlardan yeni yeni söz ediliyordu.
Son derece küçük varlıkların bilinmeyen dünyasını, 1660 yılına doğru Van Leeuwenhoek adında Hollandalı bir doğa bilgini, büyüteçler dizgesinden oluşan ilkel bir mikroskopla keşfetti. Onun ardından, Müller (1780), Ehrenberg (1833) ve Dujardin (1841), görünür bir neden olmaksızın kendiliğinden doğuyormuş izlenimini veren bu minik yaratıklara ilgi duydular. Dâhi Fransız kimyacısı Pasteur, hayatın yine hayattan doğduğunu kanıtlamak için, kahramanca bir savaşını vermek zorunda kaldı. Pasteur tarafından sterilize edilmiş ve ağızları sadece pamuktan bir tamponla kapatılmış şişeler hâlâ vardır. Bunlarda tek bir «kendiliğinden üreme» görülmemiş; zira içlerine dışardan hiçbir hayat girmemiştir. Pasteur’ün silâhı, mikroskop olduğu kadar, sebatlı ve sabırlı bir gözlem duygusuydu. Bilgin, mayalanmalarda mikroorganizmaların rol oynadığını, şarbon hastalığına yakalanmış koyunların kanında, Davaine tarafından bulunan bakterilerin (1850), bu hastalığa yol açtıklarını, stafilokok (1878) ve streptokokun (1879) birçok hastalıklara sebep olduğunu bir bir ortaya koydu. 1878 yılında Sedillot, bu çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük etkenlere mikrop adını verdi. Robert Koch, 1882 yılında verem basilini, 1883 yılında kolera vibriyonunu buldu.
Mikroplardan temizleme hakkında bilgi
Mikrop, bakteri ve virüs nedir?
Mikroplar hakkında bilgi