İnsanda ve gelişmiş hayvanlarda en önemli organlardan biri olan böbreklerin görevi kandaki zararlı maddeleri süzerek idrar halinde vücuttan dışarı atmaktır. Eğer böbrekler bu görevi yerine getiremezse insan zehirlenerek ölebilir.’
İnsanın yaklaşık 10-12 cm uzunluğunda ve fasulye tanesi biçiminde iki tane böbreği vardır. Bunlar omurganın iki yanında, belin biraz üstünde, sırta daha yakın olarak yerleşmiştir. Böbreklerin dıştaki kabuk bölümü koyu kırmızı, içteki yumuşak öz bölümü daha açık renktedir. Her birinin kabuk bölümünde bir milyon kadar kılcal damar yumağı bulunur. Glomerül denen bu yumakçıkların çevresini de Bowman kapsülü denen zarsı bir yapı sarar. Yumakçıkların sayısının bu kadar çok olması, vücuttaki bütün kanın incecik kılcal damarlardan geçerek yaklaşık beş dakika gibi kısa bir sürede temizlenmesini sağlar.
Kan böbreklerden geçerken suyunun bir bölümünü burada bırakır. Çözünmüş durumdaki atık ve zararlı maddeleri taşıyan bu su kılcal damarların duvarlarından geçip Bowman kapsülüne girer. Bu kapsülden çıkan ince, uzun ve kıvrımlı bir borucuk suyu önce böbreğin öz bölümüne, sonra U biçiminde bir kıvrım yaparak yeniden böbrek kabuğuna taşır. Bu taşıma sırasında süzme işlemi bir ölçüde tamamlanmış, drar oluşmaya başlamıştır. Kılcal damar yumakçığı, Bowman kapsülü, taşıyıcı borucuklar ve çevresindeki kılcal damar ağıyla birlikte başlı başına küçük bir böbrek sayılan bu süzme birimlerine nefron denir.
Kandan ayrılan su mikroskobik borucukların içinde yavaş yavaş akarken, böbrek bu sudaki yararlı tuzları ve glikoz gibi kimyasal maddeleri emerek yeniden kan dolaşımına verir. Böbreğin bir ödevi de bazı hormonların denetimi altında vücuttaki su miktarını düzenlemektir. Eğer uzun bir süre su içilmezse, böbrekler idrar olarak dışarı atılmak üzere borucuk ve kanallarda dolaşan suyun bir bölümünü geri emer; bu yüzden idrar miktarı azalır. Eğer çok su içilirse, böbrek suyun bir bölümünü geri almaya gerek duymayacağı için idrar miktarı artar.
Her gün yaklaşık 170 litre su yumakçıklardan süzülerek borucuklara geçer. Kuşkusuz bunun hepsi idrar olmaz. Suyun büyük bölümü geri emildiğinden, yetişkin ve sağlıklı bir insan günde 1,5 litre kadar idrar boşaltır.
Suyu böbrek özüne taşıyan uzun borucuklardan her biri yeniden böbrek kabuğuna döndüğünde, daha geniş olan toplayıcı kanallarla birleşir. Bu kanallar da kendi aralarında birleşerek en sonunda idrar borusunu oluşturur. Yetişkin bir insanda idrar borusu yaklaşık 30 cm uzunluğundadır ve böbrekten idrar kesesine kadar uzanır.
Karnın en alt bölümüne yerleşmiş olan idrar kesesi, duvarları kas ve lifsi dokudan oluştuğu için daralıp genişleyebilen esnek bir torbadır. Her iki böbrekten gelen idrar bu kesede biriktikçe genişler ve ortalama yarım litre idrarı taşıyabilir. İdrar kesesi dolduğunda, beyinden gelen bir emirle ve işeme kanalı ya da siyek (üretra) denen başka bir boruyla idrar vücuttan dışarı atılır. Böbrekler, idrar boruları, idrar kesesi ve işeme kanallarından oluşan bütün bu sisteme boşaltım sistemi denir.
Böbrek Hastalıkları
Mikrobik bir hastalık ya da herhangi bir örselenme söz konusu olsa bile böbrekler bir süre normal çalışmasını sürdürebilir. Ama hemen gerekli önlemler alınmazsa böbrekler artık görev yapamayacak duruma gelir ve hasta birkaç gün içinde ölebilir.
Böbreklerin çalışmasını aksatan koşullardan biri böbrek taşlarıdır. Başta kalsiyum olmak üzere çeşitli minerallerin çökelip sertleşmesiyle oluşan bu taşlar böbrek borucuklarını yâ da kanallarını tıkayabilir. Özellikle idrar borularına kadar inerek orada sıkışıp kalan taşlar çok şiddetli ağrı yapar. Belin iki yanında ve sırtta nöbet halinde duyulan bu dayanılmaz ağrıya böbrek koliği denir. Böbrek taşlarının ilaçlarla eritilmesi,” sesüstü (ültrason) dalgalarıyla parçalanması ya da ameliyatla alınması gibi çeşitli tedavi yolları vardır. Ama idrar yollarında sürüklenerek ilerleyebilecek kadar küçük ve düzgün yüzeyli bir taşsa, genellikle kendiliğinden idrarla dışarı atılması beklenir,
Çeşitli mikroplardan ileri gelen bütün iltihaplı böbrek hastalıklarına genel olarak nefrit, yani böbrek iltihabı denir. Nefritin belirtileri böbreğin hangi bölümünün hastalandığına bağlıdır; ama genel olarak ateş, baş ağrısı ve idrarın rengi ile miktarında değişme görülür. Dışarı atılamayan fazla su dokularda biriktiği için, deride ödem denen yumuşak şişkinlikler oluşur. Hafif nefritler antibiyotiklerle tedavi edilebilir. Ayrıca idrar söktürücü ilaçlar da böbreklerin vücuttaki fazla su ve tuzları dışarı atmasına yardımcı olur.
Daha ağır iltihaplar, böbreklerin işlevlerini yerine getiremez duruma geldiği böbrek yetmezliğiyle sonuçlanır. Ağır böbrek yetmezliğinde hasta bilincini yitirir ve tedavi edilmezse ölebilir. İltihaplanma dışında başka nedenlerden de ileri gelebilen böbrek yetmezliği için başlıca iki tedavi yöntemi vardır. Biri diyaliz, öbürü böbrek naklidir. Bir çözeltideki maddelerin yarı geçirgen zarlardan geçirilerek ayrılmasına dayanan diyaliz yöntemi de iki ayrı yoldan yapılabilir. Hemodiyalizde, yani “kan diyalizi”nde hastanın kanı bir bağlantı aracılığıyla yapay böbrek denen bir diyaliz makinesine gönderilir. Bu makine tıpkı böbrekler gibi kanı süzer, atıkları ve zehirli maddeleri ayırarak temizlenmiş kanı yeniden hastanın damarlarına aktarır. Ne var ki, hemodiyaliz makineleri hem pahalıdır, hem de her hastanede bulunmaz. Üstelik hastanın haftada en az 20 saat makineye bağlı kalması gerekir.
İkinci bir diyaliz yöntemi olan karınzarı (periton) diyalizinde, hastanın karın boşluğuna atıkları soğurabilen özel bir sıvı şırınga edilir. Kanda birikmiş olan atıklar ve zararlı maddeler karınzarından geçerek bu sıvıya karışır. Yaklaşık yarım saat sonra gene özel bir boru ya da sondayla sıvı dışarı akıtılır. Bu yöntemde hastanın hemodiyalizde olduğu gibi bir makineye bağlanması gerekmez.
Uzun süren (kronik) böbrek yetmezliklerinde diyaliz tedavisi hastanın özel yaşamını büyük ölçüde kısıtladığı için, böbrek nakli daha iyi bir seçenektir. Bu ameliyatlar genellikle başarıyla sonuçlanır ve hastaların çoğu normal yaşantılarına dönebilirler. Ama bu yöntemin de uygun böbrek bulma güçlüğü gibi bir sakıncası vardır.
Böbrek ağrısı neden olur?
Böbrek ağrısına yol açan böbrek hastalığının sebeplerinden birçoğu, böbrek fonksiyonunu akut veya kronik olarak etkileyebilecek, altta yatan ve sonradan edinilmiş hastalıklardan kaynaklanır. Bazen doğumsal kusurlarla oluşan rahatsızlıklardan da böbrek ağrıları oluşabilir. Örneğin bazı insanlar, böbrekleri etkileyen genetik olarak taşınan bir anormallik ile doğmuş olabilir.
Böbrek ağrısı nedenleri nelerdir?
Böbrek ağrısı nedenlerinden bazıları şunlardır;
– idrar yolu enfeksiyonları (İYE)
– mesane enfeksiyonu (sistit)
– böbrek enfeksiyonları (piyelonefrit)
– hidronefroz (böbrek büyümesi)
– böbrek taşları (nefrolitiazis ve / veya üreterolitiazis)
– böbrek kanseri
– böbreği sıkıştıran herhangi bir şey (örneğin, büyük bir tümör)
– glomerülonefrit
– böbreklerde kan pıhtıları (böbrek ven trombozu)
– polikistik böbrek hastalığı (doğuştan)
– böbrek sistemindeki konjenital malformasyonlar: İdrar akışının tamamen veya kısmen tıkanmasına neden olur
– böbrek dokusuna zarar veren ilaçlar veya toksinler (örneğin, böcek ilacına maruz kalma veya ibuprofen gibi ilaçların kronik kullanımı
– hamilelik
– penetran (delici) travma veya künt travma sonrasında böbrek laserasyonu
– son dönem böbrek hastalığı
Bireyler böbrek ağrısı hissettiklerinde doktora görünmeyi ertelememelidir. Her ne kadar böbrek ağrısına benzeyen birçok hastalık olsa da, bir doktor böbrek veya diğer ağrılara yol açan altta yatan sorunların kesin teşhisine yardımcı olabilir. Herhangi bir akut şiddetli böbrek ağrısının başlangıcı derhal değerlendirilmelidir.