Akyuvarlar ya da diğer bir ismiyle lökosit, insan ya da hayvan kanından yapılan preparasyonlarda renksiz ya da grimsi beyaz görülen hücrelerdir. Diğer bir ifade ile Akyuvarlar, kanın beyaz veya renksiz hücreleridir. Bir milimetre küpde bulunan akyuvar (lökosit) sayısı 5.000 ile 10.000 arasındadır. Yani her 400-500 alyuvara karşı bir akyuvar vardır. Alyuvarların tersine, akyuvarlar çekirdekli hücrelerdir. Fakat alyuvarlar, tek hücre tipinde değildir; değişik yapısal ayrılık gösteren alt grupları vardır. Birinci gruptaki akyuvarların çekirdekleri parçalıdır ve bu parçalı çekirdekler köprülerle bağlanmıştır (polimorf çekirdekli akyuvarlar). Bu özelliği gösteren 3 tip hücre vardır. Bunlar; Nötrofil, eozinofil, bazofiller‘dir. İkinci grup akyuvarlar, çekirdekleri tek parçalı olan hücrelerden oluşur ve bu gruba lenfosit ve monositler girer.
Akyuvarların sayısı, alyuvarlara oranla çok daha azdır. Sağlıklı erişkin bir insanda bir mm3 kanda 4-10 bin akyuvar bulunur. Bu sayı yaşla değişkenlik gösterebileceği gibi, günün ilerleyen saatlerinde de değişiklikler gösterebilir. Çocuklarda ise sayı oldukça yüksektir. 1 mm3 kanda doğumdan hemen sonra 15-18 bin, süt çocuklarında 8-15 bin, daha büyük çocuklarda ise 6-12 bin akyuvar bulunur. Bu sayı yaş ilerledikçe yavaş yavaş azalarak erişkindeki sayıya iner. Öte yandan sindirim sırasında ve beden hareketlerinden sonra da fizyolojik akyuvarların sayısında artış görülür. Bu nedenle akyuvar sayımının sabah aç karnına yapılması uygundur. Akyuvar sayısı çeşitli hastalık koşullarında değişir. Bu özelliği nedeniyle bazı hastalıklarda tam amacıyla akyuvar sayımı yaptırılır.
Akyuvar büyüklükleri, çeşitli tiplerinde değişiktir. En büyük akyuvarlar 12.20 mikronlu monositlerdir. En küçük akyuvarlar 7-10 mikron büyüklüğündeki lenfositlerdir. Nötrofiller 9-12 mikron, eozinofiller 11-14 mikron, bazofiller 8-11 mikron büyüklüğündedirler. Akyuvar hücre grupları da sağlıklı bir insanda belirli oranlarda bulunur. Bütün akyuvarların % 60-70 kadarını nötrofiller, % 20-30’unu lenfositler, % 2-8’ini monositler, % 1-4′ ünü eozinofiller ve % 0.5-1’ini bazofiller oluşturur. Bu sayılardaki değişiklikler Lökosit Fromül incelemesiyle saptanır, hastalıkların tanısında kullanılır.
Akyuvarların görevi, vücuda giren mikroplar başta olmak üzere, tüm yabancı maddelere karşı savaşmaktır. Bütün akyuvar çeşitleri kan damarlarının duvarlarını aşarak bağ dokusu içine .geçebilirler. Buna diapedes denir. Diapedes vücutta olağan bir olaydır. Fakat iltihap gibi bazı patolojik koşullarda artar. İltihap bölgesinde özellikle nötrofil tipi akyuvarlar damarlardan çıkarak burada toplanırlar. Bu geçiş sırasında damar duvarında bir delik oluşur ve geçiş 1-2 dakikayla yarım saat kadar sürer. Geçişten sonra delik kapanır. Kan içinde yuvarlak biçimli ve pasif olarak sürüklenen akyuvarlar kan damarını çevreleyen bağ dokusu içine geçince, sert zemin üzerinde amipsi hareketlerle yer değiştirirler. Burada mikroplara karşı savaş verirler.
En güçlü diapedes ve ameboid hareket yapan akyuvar tipi nötrofiller ile monositlerdir. Ayrıca nötrofil ve monositlerin çok güçlü bakteri yutma (fagositoz) özellikleri vardır. Bu olayda hücreler, mikrobu fagosam adı verilen kofullar içine alır ve fagosomların lizozomlarla birleşmesiyle de mikrop sindirilir. Nötrofiller ani (akut) bakteri enfeksiyonlarına karşı koyma, monositler ise uzun süreli (kronik) bakteri enfeksiyonlarıyla savaşma bakımından önemlidir.
Akyuvar tiplerinden lenfositlerin vücutta çeşitli hücre tiplerine dönüşme potansiyeli oluşu çok ilginçtir. Lenfosit şişerek önce bir monosite, daha sonra bağ dokusu ya da başka yerlere giderek bir makrofaja dönüşür. Lenfositler kemik iliğinde de alyuvar öncüleri ya da nötrofiller gibi tanecikli akyuvar öncüleri olarak gelişir. Dokulardaki lenfositler elastik lifler ve bağ dokusunun öteki elemanlarını salgılar. Lenfositler, bağışıklık olayında en önemli yeri tutan antikorları oluşturan ve salgılayan plazma hücrelerine de dönüşebilir. Vücutta antikorların artması birçok hastalıktan korunma açısından önemlidir. Fakat bazen vücudun kendi dokularına karşı antikorlar oluşturup, kendine zarar verebilirler. İnsanda bazı hastalıklar bu yolla oluşur.
WBC (lökosit, akyuvar) testi nedir?
Vücutta enfeksiyon, iltihabi bir durum veya kan hücrelerinin sayısını etkileyen bir hastalığın olup olmadığı veya bu durumlara karşı yapılan tedavilerin iyileşme sağlayıp sağlamadığını ortaya koymak için WBC testi yapılır.
WBC, İngilizce kelimeler olan “white blood cells” in baş harflerinden oluşan kısaltma ile adlandırılır. Beyaz kan hücreleri anlamına gelen WBC, Türkçe”de akyuvarlar olarak bilinir. Kan sayımı testi yapılırken otomatik olarak sayılan kan hücrelerinden biri olan akyuvarlar, en çok istenen kan testlerinden biridir.
Kan dolaşımı dışında, lenf sıvısında ve dokularda bulunan akyuvarlar, vücudun savunma sisteminde görev alırlar. Enfeksiyonlara karşı savaş verirken, aynı zamanda iltihabi ve alerjik reaksiyonların oluşumunda rol alırlar.
WBC hangi kan hücrelerinden oluşur?
Akyuvarlar, 5 farklı hücre tipinden oluşan kan hücreleridir. Granülositler adı verilen bir gruptaki akyuvar 3 hücre tipinden oluşmaktadır.
Nötrofiller, eozinofiller ve bazofiller olarak isimlendirilen bu hücreler, toplam akyuvarların en büyük kısmını oluşturur.
Diğer iki hücre tipi ise monositler ve lenfositlerdir. Lenfositler de kendi aralarında T ve B lenfositler ile NK (natural killer) hücreleri olmak üzere 3″e ayrılırlar. Tüm bu akyuvar çeşitlerinin farklı işlevleri vardır.
WBC hücreleri nerede üretilir?
Akyuvarlar kemik iliğinde üretilerek kan dolaşımına salınırlar.
WBC testi neden istenir?
Her kan sayımı (hemogram) testi istendiğinde, WBC testi de istenmiş olur. Otomatik kan sayım makinelerinin yaptığı kan sayımı sonucunda, kanda bulunan tüm hücreler gibi, WBC de sayılır. Hatta, toplam WBC”yi oluşturan hücre tipleri de ayrı ayrı sayılarak rapor edilir.
Genel bir kontrol amacıyla doktora muayene olduğunuzda, sizden istenecek kan testlerinin başında gelen kan sayımı ile kan dolaşımında bulunan hücrelerin sayısı belirlenerek, normalden bir sapma olup olmadığı anlaşılabilir. Hangi hücre tipinde sapma varsa, buna neden olabilecek hastalıklar araştırılabilir veya teşhis konup tedavi edilebilir.
Herhangi bir rahatsızlık sebebiyle doktora başvurulduğunda ise, doktorunuzun düşündüğü teşhisi doğrulamak amacıyla, WBC testi yaptırılabilir. Özellikle enfeksiyon ve iltihabi durumlarda, hem tanı koymak, hem de yapılan tedavinin işe yarayıp yaramadığını izlemek amacıyla bu test istenir.