Buruc Suresi, Kur’an-ı Kerîm’in seksenbeşinci suresi olup Mekke döneminde inmiştir ve 22 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “el-Bürûc” kelimesinden almıştır. Bürûc, burçlar demektir.
Buruc suresi 9.ayet arapça yazılışı
ٱلَّذِى لَهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ شَهِيدٌ
Buruc suresi 9.ayet okunuşu
Ellezî lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), vallâhu alâ kulli şey’in şehîd(şehîdun).
Buruc suresi 9.ayet arapça meali
Diyanet İşleri (Yeni) Meali: 8,9. Onlar mü’minlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı. Allah, her şeye şahittir.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali: O Allah ki, göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur ve Allah her şeye şahittir.
Ömer Çelik Meali: Göklerin ve yerin mutlak mülkiyet ve hâkimiyeti kendisine ait olan Allah’a. Ama Allah olup biten her şeye şâhittir.
Buruc suresi 8-9.ayet tefsiri
Bu azılı kâfirler, mü’minlerden, başka bir sebeple değil, sadece karşı konulamaz kudret sahibi ve her türlü övgüye lâyık olan Allah’a inanıp güvenmelerinden ve yalnız O’na dayanıp bel bağlamalarından; diğer taraftan da onların savunduğu sistemleri reddetmelerinden dolayı öç almaktadırlar. Halbuki bu bir suç değil, Rabbimizin istediği ihlas ve tevhidin ta kendisidir. Allah’ın güç ve kuvvet sahibi olduğunda şüphe yoktur. Ancak bu dünya mü’min için bir istirahat mekanı değil, bir imtihan sahnesidir. Bu sahnede mü’minler de imanlarında test edileceklerdir. Bize şer gibi görülen bir kısım olaylar, netice itibariyle birer rahmet tezahürüdür. Ebedi âhiret nimetlerine kavuşabilmek için geçici dünya hayatında bir bedel ödemek zaruridir. Bir anlamda mü’minler çektikleri bu çilelerle, cennete girmelerinin yegane anahtarı olan imanlarına safiyet, temizlik ve keskinlik kazandırmaktadırlar. Bununla birlikte Yüce Rabbimiz, kâfirlere ve zalimlere, yeri ve zamanı geldiğinde en şiddetli bir şekilde yakalayıp hadlerini bildirmek için, bir kısım hikmetlere dayalı olarak mühlet tanımaktadır.
Cenâb-ı Hakkın “Şehîd” ismi, bilen ve gören anlamını taşımaktadır. O, kullarının bütün yaptıklarına müttalidir, hiçbir şey O’na gizli kalmaz. O her şeyi görmekte, izlemekte ve bilmektedir. Mümin kul Allah’ın kendi durumunu gördüğünü bilince, O’nun rızâsı için eziyetlere katlanması kolay olur.
Anlatıldığına göre adamın biri sopalarla dövülüyor, o ise sabredip ses çıkarmıyordu. Oradakilerden biri:
“– Sana dayak acı vermiyor mu, niçin sesini çıkarmıyorsun?” deyince adam:
“– Evet, acı veriyor, hem de çok acı veriyor” diyordu. O kişi:
“– Peki niçin bağırmıyorsun, âh, of demiyorsun” dediğinde adam:
“– Şurada bulunanlar içinde sevgilim var, beni izliyor, eğer bağırırsam onun yanındaki değerimi kaybetmekten korkarım” diye karşılık veriyordu.
Allah Teâlâ’nın Şehîd ismi, aynı zamanda yapılan zulümlerin karşılıksız kalmayacağını da gösterir. (Ö. Çelik tefsiri)