Mürselat Suresi, Kur’ân-ı Kerim’in yetmiş yedinci sûresi olup Mekke döneminde inmiştir ve 50 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “el-Mürselât” kelimesinden almıştır. Mürselât, gönderilenler demektir. Sûrede başlıca, kıyametin, hesap ve azabın gerçekleşeceği, Allah’ın kudreti ve günahkârların akıbeti konu edilmektedir.
Mürselat suresi 27. ayet arapça yazılışı
وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَٰسِىَ شَٰمِخَٰتٍ وَأَسْقَيْنَٰكُم مَّآءً فُرَاتًا
Mürselat suresi 27. ayet okunuşu
Ve cealnâ fîhâ revâsiye şâmihâtin ve eskaynâkum mâen furâtâ(furâten).
Mürselat suresi 27. ayet meali (anlamı)
Elmalılı Hamdi Yazır Meali: Orada yüksek yüksek dağlar oturtup da size bir tatlı su sunmadık mı?
Elmalılı Meali (Orjinal) Meali: Ve oturdupda onda yumru yumru oturaklı dağlar, sunmadıkmı size bir su (tatlı) bir furat
Ömer Çelik Meali: Üstüne de sarsılmaz, sâbit yüce dağlar diktik; size tatlı sular içirdik.
Mürselat suresi 27. ayet tefsiri
Dördüncü delil, yeryüzüdür; Allah Teâlâ’nın buradaki kudret tecellileridir. اَلْكِفْتُ (kift) ve اَلْكِفَاتُ (kifât), toplamak, kendine çekmek, kucaklamak demektir. Bilindiği ve görüldüğü üzere yeryüzü bütün insanları, ölüleri ve dirileri bir ana kucağı gibi bağrına basmaktadır. Eğer arz çekim kuvvetiyle üstündekileri kendine çekmese, üzerinde bulunan her şey, ölüler ve diriler savrulur gider. Fakat o ilâhî kudretin kendine verdiği çekim kuvvetiyle dirileri toprağın üstünde, ölüleri de altında taşımaktadır. Ayrıca âyetlerin işaretine göre mahşer yerinde ilâhî huzurdaki büyük toplantı da yine bu yer üzerinde olacaktır. Kimse buradan başka bir yere kaçamayacak, ilâhî kudretin kabzasından dışarı çıkamayacaktır. Ayrıca yeryüzüne yerleştirilen, bir taraftan ağır basan sabit oturaklı, bir taraftan da başlarını göklere kaldırmış yüce dağlar; nehirlerden, derelerden, çeşmelerden akan tatlı sular hem birer büyük nimet hem de Allah’ın kudretinin açık işaretleridir. Bu işaretleri yalanlayanlara, görmezden gelenlere elbette yazık, çok yazık olacaktır. Bu inkârcı nankörler âhirette pek dehşetli bir azaba uğrayacaklardır. (Ö.çelik tefsiri)