Yusuf Suresi; Kur’ân-ı Kerim’in on ikinci sûresi olup, mekke döneminde inmiştir ve 111 âyettir. Bu sûrede Yûsuf Peygamberin hayatta karşılaştığı sıkıntılar ve bunlara sabrederek nasıl başarıya ulaştığı anlatılmakta ve inananlar için faydalı öğütler, önemli mesajlar verilmektedir. Kur’an’da baştan sona kadar bir tek konuyu anlatan tek sûre budur.
Yusuf suresi 21. arapça yazılışı
وَقَالَ الَّذِي اشْتَرٰيهُ مِنْ مِصْرَ لِامْرَاَتِهٖٓ اَكْرِمٖي مَثْوٰيهُ عَسٰٓى اَنْ يَنْفَعَنَٓا اَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَداًؕ وَكَذٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْاَرْضِؗ وَلِنُعَلِّمَهُ مِنْ تَأْوٖيلِ الْاَحَادٖيثِؕ وَاللّٰهُ غَالِبٌ عَلٰٓى اَمْرِهٖ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Yusuf suresi 21. ayet okunuşu
Ve kâlellezîşterâhu min mısra limre’etihî ekrimî mesvâhu asâ en yenfeanâ ev nettehizehu veledâ(veleden), ve kezâlike mekkennâ li yûsufe fîl ardı ve li nuallimehu min te’vîlil ehâdîs(ehâdîsi), vallâhu gâlibun alâ emrihî ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemun(ya’lemune).
Yusuf suresi 21. ayet meali (anlamı)
Diyanet İşleri (Yeni) Meali: Onu satın alan Mısırlı kişi, hanımına dedi ki: “Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.” İşte böylece biz Yûsuf’u o yere (Mısır’a) yerleştirdik ve ona (rüyadaki) olayların yorumunu öğretelim diye böyle yaptık. Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali: Onu satın alan Mısırlı, eşine dedi ki: “Buna güzel bak. Bize faydalı olabilir, ya da evlat ediniriz.” Yusuf’u böylece oraya yerleştirdik. Ona rüyaların tabirini de öğrettik. Allah emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
Ömer Çelik Meali: Onu satın alan Mısırlı hanımına: “Ona güzel bak; belki bize bir faydası dokunur yahut onu evlat ediniriz” dedi. Böylece Yûsuf’a o ülkede ayağını basacağı sağlam bir zemin ve büyük bir imkân verdik. Ona rüyâların tâbirini, eşya ve hâdiselerin yorumunu öğretmek istiyorduk. Allah, neyi diler ve neye hükmederse onu mutlaka yerine getirir. Ne var ki, insanların çoğu bunu bilmez.
Yusuf suresi 21. ayet tefsiri
Kur’ân-ı Kerîm, Yûsuf’u satın alan Mısır’lıyı sonraki âyetlerde “azîz” olarak zikreder. (bk. Yûsuf 12/30, 51) İleride devlet idaresinde yüksek bir makâma getirilecek olan Yûsuf da bu ünvanla anılacaktır. (bk. Yûsuf 12/78) Bu durum “azîz” sıfatının Mısır’da yüksek bir resmî makam olduğunu gösterir. Zaten bu kelime Arapça olarak da “gücüne karşı koyulamayan kimse” mânasına gelmektedir. Aziz, hanımına Yûsuf’a değer vermesini ve ona iyi bakmasını söyler. Ona bir köle gibi davranmamasını, bilakis bir evlat muamelesi yapmasını öğütler. Demek ki Allah Teâlâ Yûsuf’u Mısır’da imkânları bol, görgülü, devlet idaresinde tecrübeli bir ailenin yanına yerleştirmiş ve onu, kendini geliştirebilecek imkânlara kavuşturmuştur. Yûsuf bu ailenin yanında kalacak, bilgi ve görgüsü artacak ve burada devletin nasıl idare edildiğini öğrenecektir. İnsan, toplum ve devlet hayatıyla alakalı olayların nasıl cereyan ettiğini, bunlardaki sebep-sonuç ilişkisini ve işlerin neticede nereye varacağını bizzat tecrübe ile kavrayacaktır. Nitekim Hz. Yûsuf olgunluk yaşına gelince Allah Teâlâ ona hüküm ve ilim vermiş; onu devlet idaresinde maliye bakanlığı gibi çok önemli bir makama getirmiştir. Hz. Yûsuf’a verilen “hüküm”den maksat yönetme ve hükmetmedir. “İlim”den maksat da peygamberliğe ilâveten ona verilen hadiseleri yorumlama ve rüyâları tâbir etme bilgisidir. Nitekim Hz. Yûsuf’un: “Rabbim! Bana iktidar ve saltanattan büyük bir nasip verdin; bana rüyaların tâbirini, eşya ve hâdiselerin yorumunu öğrettin” (Yûsuf 12/101) duasında bu mânaya işaret vardır. Böylece onda iktidar ile bilgi birleştirilmiş ve ilmin, devleti yönetebilmenin ayrılmaz bir parçası olduğu beyân buyrulmuştur.
Kıssa anlatılmaya devam ederken gelinen bu noktada, işin içine bir kısım gönül ilişkilerinin girmesiyle birlikte, olaylar farklı bir boyut kazanmaktadır: (Ömer Çelik Tefsiri)