Müddessir Suresi; Mekke döneminde inmiştir. 56 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “el-Müddessir” kelimesinden almıştır. Müddessir, tıpkı bir önceki sûrenin adı olan müzzemmil gibi, örtünüp bürünen demektir. Sûrede başlıca, Hz. Peygamberin tebliğ ve davetle görevlendirilmesi, müşriklerin ona karşı çıkması ve onların cehennemle uyarılması konu edilmektedir.
Müddessir suresi 30. ayet arapça yazılışı
عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَۜ
Müddessir suresi 30. ayet Türkçe okunuşu
‘Aleyhâ tis’ate ‘aşer(a)
Müddessir suresi 30. ayet meali
Diyanet İşleri Meali (Eski)= Orada ondokuz bekçi vardır.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)= Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır.
Diyanet Vakfı Meali= Üzerinde ondokuz (muhafız melek) vardır.
Müddessir suresi 30. ayet tefsiri
Cehennem bekçilerinin sayısı on dokuzdur. Bunların durumu hakkında âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“Ey iman edenler! Hem kendinizi hem de ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan o müthiş cehennem ateşinden koruyun! Onun başında, Allah’ın emirlerine asla karşı gelmeyen ve kendilerine verilen her emri eksiksiz yerine getiren son derece acımasız, güçlü ve sert tabiatlı melekler vardır.” (Tahrim 66/6)
Bunlar, cehenneme sahip olan, onu koruyan, cehennem ve cehennemliklerle alakalı tüm faaliyetleri yürüten zebânî meleklerdir. Başkanları “Mâlik”tir. (bk. Zuhruf 43/77)
Rivayete göre cehennem üzerinde on dokuz bekçinin olduğunu bildiren âyet-i kerîme inince Kureyş liderleri bu sayı ile alay ettiler. Ebu Cehil:
“- Ben Ebu Kebşe’nin oğlunun[1] size cehennem bekçilerinin on dokuz olduğunu haber verdiğini duyuyorum. Sizler ise demir gibi pehlivanlarsınız. Her on kişiniz onlardan birinin hakkından gelemez mi?” dedi.
İçlerinden pençesi pek kuvvetli ve yırtıcı bir adam olan Ebu’l-Eşed el-Cumahî:
“- Ben sizin yerinize onlardan on yedisinin hakkından gelirim, siz de benim için ikisinin hakkından geliverin” dedi. Bunun üzerine 31. âyet nâzil olup, bunların insan gücü yetecek adamlar değil, melekler olduğu haber verildi. (bk. Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXX, 179)
Kur’ân-ı Kerîm’in cehennemle alakalı verdiği bu gaybî haber karşısında sergiledikleri tavır itibariyle âyet-i kerîme dört grup insana işaret eder:
› Ehl-i kitap, cehennemin meleklerden on dokuz bekçisinin olduğu bilgisinin, Tevrat ve İncil’den öğrendikleri bilgiye uygun olduğunu görüp kesin bir şekilde inanırlar.
› Mü’minlerin, bu gerçeği duyunca Allah’a ve âhirete olan imanları artar. Zira inen her yeni âyete iman, imanın artmasına sebep olmaktadır.
Her iki grup da, hem Ehl-i kitap hem de mü’minler, Kur’an’ın haber verdiklerinden veya onun Allah’ın kelamı olduğundan şüphe duymazlar.
› Kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler alaylı alaylı: “Allah bununla ne demek istiyor?” diyerek Kur’an’ın verdiği haberleri inkâr ederler.
Görüldüğü üzere, Kur’ân-ı Kerîm ve onun verdiği bilgiler, bir kısım insanlar için inanma, imanlarını derinleştirme ve doğru yolu bulma vesilesi olurken, diğer bir kesim için küfür ve sapıklık sebebi olmaktadır. Bu, kişinin, Allah Teâlâ’nın insanları uyarmak için gönderdiği ilâhî buyrukları, öğüt ve hatırlatmaları dikkate alıp almamasına, onları samimi bir niyetle ve can kulağıyla dinleyip dinlememesine göre ortaya çıkacak bir neticedir. Zira Allah’ın ordularının sayısını yine O’ndan başka kimse bilemez.[2] Kulun kararına göre o orduların ilgili kısmı Allah’ın izniyle harekete geçer, vazifelerini yapar ve neticeyi ortaya çıkarırlar. Bu sebeple kulun iradesi, o iradenin yöneldiği istikâmet, kalpte oluşan niyet ve karar, aslında onun ebedi hayatının mâhiyetini belirler. Çünkü kulun sorumluluğu, onun cüz’i iradesi üzerine terettüp eder. Bunun için Yüce Rabbimiz bir kısım varlıklara yemin ederek insana bu sorumluluğunu hatırlatmak üzere şöyle buyuruyor:
[1] Peygamberimiz (s.a.s.)’i kastediyor.
[2] Resûlullah (s.a.s.)’in şu hadis-i şerifi, Rabbimizin ordularının çokluğunu ifade açısından çok dikkat çekicidir: “Şüphesiz ben sizin görmediklerinizi görüyor ve biliyorum. Gökyüzü gıcırdayıp inledi; gıcırdayıp inlemekte de haklıdır. Zira gökyüzünde, alnını Allah’a secde için koymuş bir meleğin bulunmadığı dört parmaklık bile boş yer yoktur. Allah’a yemin ederim ki, eğer benim bildiklerimi sizler bilmiş olsaydını az güler, çok ağlardınız. Yataklarda kadınlardan zevk alamazdınız. Yüksek sesle Allah’a yalvararak yollara ve kırlara çıkardınız.” (Tirmizî, Zühd 9; İbn Mâce, Zühd 19) [Kaynak Tefsiri Ömer Çelik Tefsiri]
BENZER HABERLER
Müddessir suresi arapça okunuşu, yazılışı ve meali
Müddessir Suresi Meali Diyanet
Müddessir Suresi Meali Elmalılı Hamdi Yazır