Karia Suresi, İslam Dini’nin Kutsal Kitabı Kur’an-ı Kerim’in 101. suresidir. İniş sırasına göre otuzuncu sûredir. Kureyş sûresinden sonra, Kıyâme sûresinden önce Mekkede indirilmiş olup 11 ayettir.
Kıyametin bir sıfatı olan ve ilk ayetinde geçen kelime, sûreye isim olmuştur. Kıyametin dehşetini ve iyilerle kötülerin akıbetlerini beyan eder. Kâria, kapı çalan demektir ve kıyamet kasdedilmiştir.
Kâria Sûresi, kıyâmetin kopuşundan ve insanın başına gelecek olan dehşet verici olaylardan haber vermektedir. İnsanoğlunun başına gelecek olan korkunç sonuçları açık bir ifâde (anlatış) ile insanların dikkat nazarlarına sunmaktadır.
Bu Sûre-i Celîle, kıyâmet gününün dehşetinden bahsetmektedir. Bir takım kimselerin Cennete, bir kısımlarının Cehenneme girecekleri bildiriliyor.
Allâh, sevdiği âmel-i salih elverişli iş ve hareketlerde bulunan, Allâh yolundan ayrılmayan kullarına o kadar çok verecek ki, onlan hoşnut edecektir. Bu dünyada nefis ve şeytanın yolunda gidenler de Cehennemin en kızgın yerini boylayacaklardır.
Kıyâmetin dehşetinden dağlar, hallacın attığı pamuk gibi gökte uçuşacak, insanlar ateşe koşan kelebekler gibi uçuşacak!… İşte böyle dehşetli, çetin, zorluklu bir gün vardır, insanım diyen kendisini bu çetin günde Allâhm hoşnut edeceği kulların sınıfına girebilmek yollarım aramalı ve o yüce yolun yolculuğu için çalışmalıdır.
Ey Hak Yolcusu! Aklını başına al. Bu dünyada iken, henüz vakit geçmeden iyi ve salih ameller peşinde koşmaya çalış. Fırsatı elden kaçırma. Sonra pişmanlık para etmez.
Karia suresi arapça yazılışı
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
اَلْقَارِعَةُۙ ﴿1﴾ مَا الْقَارِعَةُۚ ﴿2﴾ وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْقَارِعَةُۜ ﴿3﴾ يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِۙ ﴿4﴾ وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنْفُوشِۜ ﴿5﴾ فَاَمَّا مَنْ ثَقُلَتْ مَوَاز۪ينُهُۙ ﴿6﴾ فَهُوَ ف۪ي ع۪يشَةٍ رَاضِيَةٍۜ ﴿7﴾ وَاَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَاز۪ينُهُۙ ﴿8﴾ فَاُمُّهُ هَاوِيَةٌۜ ﴿9﴾ وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا هِيَهْۜ ﴿10﴾ نَارٌ حَامِيَةٌ ﴿11
Karia suresi arapça okunuşu
Bismillahirrahmânirrahîm.
1- El kariah
2- Mel kariah
3- Ve ma edrake mel kariah
4- Yevme yekunün nasü kelferaşil mebsus
5- Ve tekunül cibalü kelıhnil menfuş
6- Fe emma men sekulet mevazınüh
7- Fe hüve fi ıyşetir radıyeh
8- Ve emma men haffet mevazınüh
9- Fe ümmühu havıyeh
10- Ve ma edrake mahiyeh
11- Narun hamiyeh
Karia suresi meali (anlamı)
Rahmân ve Rahîm olan Allah”ın ismiyle.
1- O apaçık bela (Kıyamet)…
2- Nedir o çarpacak bela?
3- O çarpacak belanın ne olduğunu ne bildirdi ki sana?
4- O gün insanlar çırpınıp yayılan pervaneler gibi olacak.
5- Dağlar da didilmiş renkli yünler gibi atılacaktır.
6- İşte o zaman tartıları ağır basan kimse,
7- Artık hoşnut olacağı bir hayat içindedir o.
8- Fakat tartıları hafif gelen kimse.
9- O vakit onun anası Haviyedir.
10- Ve bildin mi, Haviye nedir?
11- Kızışmış bir ateştir!
Karia Suresi dinle
Karia Suresi Fazileti
Kâria sûresi; arası açık, dargın kimselerin arasını bulmak için üç, beş veya yedi kere okunsa, dargın kimseler, bu sûrenin bereketine kinlerinden vazgeçip barışırlar.
Demek oluyor ki, arası açılmış iki kişiyi barıştırmak ve iki kişinin arasını bulmak için Kâria sûresini okumak fayda ve yarar sağlayacaktır. Biiznillâhi Teâlâ.
Mevdudi Karia Suresi Tefsiri
Surenin konusu kıyamet ve ahirettir. İlk önce “büyük hadise nedir o büyük hadise” dinelerek insanlar uyarılmıştır. Böylece, korkunç bir hadisenin haberini dinlemeleri için muhatablar hazırlanmıştır. Sonraki ayetlerde ise kıyamet manzarası gözlerinin önüne serilmiştir. O gün, pervanelerin ışık çevresinde dağılmaları gibi, insanlar korku içinde olacaklar ve sağa sola koşacaklardır. Dağlar kökünden koparılarak atılmış yün gibi olacaklar ve hiçbir şey buna engel olamayacaktır. Ondan sonra şöyle buyurulmuştur: Ahirette hesap görürken Allah’ın adaleti ortaya çıkacaktır. Orada insanların iyi ve kötü amellerinin ağırlığına göre haklarında karar verilecektir. Kimin iyi amelleri kötü amellerine karşı ağır basarsa, onlara memnun olacakları refah nasip olacak, kimin de iyi amelleri kötü amellerinden hafif olursa onlar derin ateş çukurunun içine itileceklerdir.
Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla
1 ‘Başa çarpıp patlak verecek olan’ (kâria: kıyamet),1
2 Nedir o ‘çarpıp patlak verecek olan?
3 Sana o ‘çarpıp patlak verecek olan’ı bildiren nedir?
4 İnsanların, ‘her yana dağılmış’ pervaneler gibi olacakları gün,
5 Ve dağların da ‘etrafa saçılmış’ renkli yünler gibi olacakları (gün).2
6 İşte,3 kimin tartıları ağır basarsa,
7 Artık o, hoşnut olunan bir hayat içindedir.
8 Kimin de tartıları hafif kalırsa,4
9 Artık onun da anası (son durağı) “hâveyi”dir (uçurum).5
10 Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir?
11 O, kızgın bir ateştir.6
AÇIKLAMA
1. Burada “Elgariatü” kelimesi kullanılmıştır. Lafzî tercümesi “çarpan”dır. “Kâria”nın manası, bir şeyin başka bir şeye çarpmasından çıkan sert sestir. Lugat yönünden “kâria” kelimesi, “korkunç olay, büyük felaket”i izah etmek için kullanılır. “Kara’tu hamu’l karia” yani, “filan kabile veya kavmin başına şiddetli felaket gelmiş” örneğinde olduğu gibi. Kur’an-ı Kerim’de bir yerde bu kelime, bir kavme büyük bir musibet indiğini ifade etmek için kullanılmıştır: “Yaptıkları yüzünden inkar edenlerin başlarına ani bir bela gelecek.” (Rad, 31) Bu suredeki “karia” ise, kıyamet olayı için kullanılmıştır.
Hakka suresinde kıyamet yine “karia” ile ifade edilmiştir. (Hakka, 4) Burada kıyametin birinci safhasından, ceza ve mükafaatın sonuna kadar ahiret hayatının bir bütün olarak zikredilmesi dikkat çekicidir.
2. Buraya kadar olan bölüm, kıyametin birinci merhalesini zikirdir. Yani dünya nizamının altüst olacağı o büyük olay vuku bulduğu zaman, insanlar, ışık geldiğinde pervanelerin her tarafa dağılması gibi korku içinde sağa sola koşacaklardır. Dağlar rengarenk yün gibi atılacaktır. Dağlar çeşitli renkte oldukları için “renkli yün”e benzetilmiştir.
3. Burada kıyametin ikinci safhasını zikir başlamaktadır. İnsan tekrar Allah’ın huzuruna çıkacaktır.
4. Burada “mevazin” kelimesi kullanılmıştır. Bu kelime, “mevzun” ve “mizan” kelimelerinin çoğuludur. Eğer bunu “mevzun”un çoğulu olarak kabul edersek “mevazin”, Allah (c.c.) huzurunda ağırlık taşıyan ve mükafaata müstehak olan ameller anlamına gelir. Eğer “mizan”ın çoğulu olarak değerlendirirsek, o zaman terazinin kefesi kast edilmiş olur. Birinci şekilde “mevazin”in ağır ve hafif olmasının anlamı, iyi amellerin kötü amellere karşı ağır ya da hafif olmasıdır. Çünkü Allah’ın indinde yalnız iyi ameller ağırlık taşır ve onların bir değeri vardır. İkinci şekilde “mevazin”in ağır olmasının anlamı, Allah’ın adaletli mizanında iyilik tarafının kötülüğe göre daha ağır olmasıdır. Amellerin hafif olmasının anlamı ise, iyilik kefesinin, kötülük kefesine göre hafif olmasıdır. Bunun yanısıra Arapça’da ıstılah olarak “mizan”, ağırlık manasında da kullanılmaktadır. Bu mana bakımından ağır ve hafif olmaktan murad, iyiliğin ağır veya hafif olmasıdır. Her halükârda “mevazin”, “mevzun”, “mizan” ya da “vizin” olarak kabul edilse de anlamı pek değişmez. Allah’ın adaleti, insanların sermayesi olan amellerin taşıdığı vezne, iyiliğin hafif ya da ağır olmasına göre karar verecektir. Bu konuya Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde değinilmiştir. Bunları göz önüne alırsak konu daha iyi anlaşılır. Mesela A’raf suresinde şöyle denmiştir: “O gün tartı tam doğrudur. Kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtulanlardır. Kimin tartıları hafif gelirse, işten onlar da ayetlerimize haksızlık etmelerinden ötürü kendilerini ziyana sokanlardır.” (A’raf 8-9) Kehf suresinde ise şöyle buyurulmuştur: “Dünya hayatında bütün çabaları boşa gitmiş olan ve kendileri de iyi iş yaptıklarını sanan kimseler, işte onlar Rabb’lerinin ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa çıkan kimselerdir. Kıyamet günü onlar için bir terazi kurmayız.” (Kehf, 104-105) Enbiya suresinde de şöyle buyurulmuştur: “Kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Hiç kimseye bir haksızlık edilmez. Bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa onu getiririz.
Hesab gören olarak biz yeteriz.” (Enbiya, 47) Bu ayetlerden anlaşılıyor ki, küfür hali ve bunun yanısıra hakkı inkâr, kötülük kefesini ağır bastıracak kadar büyük bir kötülüktür. Kafirlerin hiçbir iyiliği kötülük kefesini kaldıramayacaktır. Fakat mü’minin terazi kefesinde öncelikle imanın ağırlığı olacak, bunun yanısıra dünyada yaptığı iyilikler de ağırlık yapacaktır. Diğer taraftan, yaptığı kötülükler öbür kefeye konarak iyilik yönünün mü, kötülük yönünün mü ağır bastığı görülecektir.
5. Burada “Fe ümmühühaviyeh” kullanılmıştır. “Onun anası haviye olacaktır” anlamına gelir. “Hâviye”, “hava” kelimesinden gelmektedir. Manası, yüksek yerden aşağı düşmektir. “Hâviye”, derin çukur için de kullanılır. Cehennemin haviyesi, çok derin olan ve ehl-i cehennemin yukarıdan içine düşeceği yer olacaktır. “Onun anası cehennem olacak”a gelince: Bunun anlamı, çocuğun korunma yerinin annesinin kucağı olması gibi, ahirette de ehl-i cehennem için cehennemden başka kucak olmayacaktır.
6. Yani, o sadece derin bir çukur değildir. Aynı zamanda körüklenmiş ateşle de doludur.