Kuranda Salih (a.s) ve Semud Kavmi ayetleri, ”Salih (a.s) ve Semud Kavmi’ Kelimesi ile İlgili Ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Semud (toplumuna da) kardeşleri Salih’i (gönderdik. Salih:) “Ey kavmim, Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka İlahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir: Allah’ın bu dişi devesi size bir belgedir; onu salıverin de Allah’ın arzında otlasın, ona bir kötülükle dokunmayın, sonra sizi acı bir azap yakalar” dedi. (Araf Suresi, 73)
“(Allah’ın) Ad (kavminden) sonra sizi halifeler kıldığını ve sizi yeryüzünde (güç ve servetle) yerleştirdiğini hatırlayın. Ki onun düzlüklerinde köşkler kuruyor, dağlardan evler yontuyordunuz. Şu halde Allah’ın nimetlerini hatırlayın, yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.” (Araf Suresi, 74)
Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler), içlerinden iman edip de onlarca zayıf bırakılanlara (müstaz’aflara) dediler ki: “Salih’in gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?” Onlar: “Biz gerçekten onunla gönderilene inananlarız” dediler. (Araf Suresi, 75)
Büyüklük taslayanlar (müstekbirler de şöyle) dedi: “Biz de, gerçekten sizin inandığınızı tanımayanlarız.” (Araf Suresi, 76)
Böylelikle dişi deveyi öldürdüler ve Rablerinin emrine karşı çıkıp (Salih’e de şöyle) dediler: “Ey Salih, eğer gerçekten gönderilenlerden (bir peygamber) isen, vadettiğin şeyi getir, bakalım.” (Araf Suresi, 77)
Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da kendi yurtlarında diz üstü çöke kaldılar. (Araf Suresi, 78)
O da onlardan yüz çevirdi ve (şöyle) dedi: “Ey kavmim, andolsun size Rabbimin risaletini tebliğ ettim ve size öğüt verdim. Ama siz, öğüt verenleri sevmiyorsunuz.” (Araf Suresi, 79)
Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh, Ad, Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve yerle bir olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara resulleri apaçık deliller getirmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı. (Tevbe Suresi, 70)
Semud (halkına da) kardeşleri Salih’i (gönderdik). Dedi ki: “Ey kavmim, Allah’a ibadet edin, sizin O’ndan başka İlahınız yoktur. O sizi yerden (topraktan) yarattı ve onda ömür geçirenler kıldı. Öyleyse O’ndan bağışlanma dileyin, sonra O’na tevbe edin. Şüphesiz benim Rabbim, yakın olandır, (duaları) kabul edendir.” (Hud Suresi, 61)
Dediler ki: “Ey Salih, bundan önce sen içimizde kendisinden (iyilikler ve yararlılıklar) umulan biriydin. Atalarımızın taptığı şeylere tapmaktan sen bizi engelleyecek misin? Doğrusu biz, senin bizi davet ettiğin şeyden kuşku verici bir tereddüt içindeyiz.” (Hud Suresi, 62)
Dedi ki: “Ey kavmim, görüşünüz nedir söyler misiniz? Eğer ben Rabbimden apaçık bir belge üzerindeysem ve bana Tarafından bir rahmet vermişse, bu durumda O’na isyan edecek olursam Allah’a karşı bana kim yardım edecektir? Şu halde kaybımı arttırmaktan başka bana (hiçbir yarar) sağlamayacaksınız.” (Hud Suresi, 63)
“Ey kavmim, size işte bir ayet olarak Allah’ın devesi; onu serbest bırakın, Allah’ın arzında yesin. Ona kötülük (vermek niyeti)yle dokunmayın. Yoksa sizi yakın bir azap sarıverir.” (Hud Suresi, 64)
Fakat onu öldürdüler. (Salih) Dedi ki: “Yurdunuzda üç gün daha yararlanın. Bu, yalanlanmayacak bir vaaddir.” (Hud Suresi, 65)
Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Salih’i ve O”nunla birlikte iman edenleri o günün aşağılatıcı azabından kurtardık. Doğrusu senin Rabbin, güçlü olandır, Aziz olandır. (Hud Suresi, 66)
O zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar. (Hud Suresi, 67)
Sanki orada hiç refah içinde yaşamamışlar gibi. Haberiniz olsun; Semud (halkı) gerçekten Rablerine (karşı) inkar etmişlerdi. Haberiniz olsun; Semud (halkına Allah’ın rahmetinden) uzaklık (verildi.) (Hud Suresi, 68)
“Ey kavmim, bana karşı gelişiniz, sakın Nuh kavminin ya da Hud kavminin veya Salih kavminin başlarına gelenlerin bir benzerini size de isabet ettirmesin. Üstelik Lut kavmi size pek uzak değil.” (Hud Suresi, 89)
Sanki orada hiç refah içinde yaşamamışlar gibi. Haberiniz olsun; Semud (halkına) nasıl bir uzaklık verildiyse Medyen (halkına da Allah’ın rahmetinden öyle) bir uzaklık (verildi). (Hud Suresi, 95)
Sizden öncekilerin, Nuh kavminin, Ad ve Semud ile onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Ki onları, Allah’tan başkası bilmez. Elçileri onlara apaçık delillerle gelmişlerdi de, ellerini ağızlarına götürüp (öfkelerinden ısırdılar) ve dediler ki: “Tartışmasız, biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri inkar ettik ve bizi kendisine çağırdığınız şeyden de gerçekten kuşku verici bir tereddüt içindeyiz.” (İbrahim Suresi, 9)
Bizi ayet (mucize)ler göndermekten, öncekilerin onu yalanlamasından başka bir şey alıkoymadı. Semud’a dişi deveyi görünür (bir mucize) olarak gönderdik, fakat onlar bununla (onu boğazlamakla) zulmetmiş oldular. Oysa Biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz. (İsra Suresi, 59)
Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan önce Nuh, Ad, Semud kavmi de yalanlamıştı. (Hac Suresi, 42)
Ad’ı, Semud’u, Ress halkını ve bunlar arasında birçok nesilleri (yok ettik). (Furkan Suresi, 38)
Semud (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı. (Şuara Suresi, 141)
Hani onlara kardeşleri Salih: “Sakınmaz mısınız? demişti. (Şuara Suresi, 142)
“Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.” (Şuara Suresi, 143)
“Artık Allah’tan korkup-sakının ve bana itaat edin.” (Şuara Suresi, 144)
“Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; (Şuara Suresi, 145)
“Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?” (Şuara Suresi, 146)
“Bahçelerin, pınarların içinde,” (Şuara Suresi, 147)
“Ekinler ve yumuşak tomurcuklu göz alıcı hurmalıklar arasında?” (Şuara Suresi, 148)
“Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz.” (Şuara Suresi, 149)
“Artık Allah’tan sakının ve bana itaat edin.” (Şuara Suresi, 150)
“Ve ölçüsüzce davrananların emrine itaat etmeyin.” (Şuara Suresi, 151)
“Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor ve dirlik-düzenlik kurmuyorlar (ıslah etmiyorlar).” (Şuara Suresi, 152)
Dediler ki: “Sen ancak büyülenmişlerdensin.” (Şuara Suresi, 153)
“Sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin; eğer doğru sözlü isen, bu durumda bir ayet (mucize) getir-görelim.” (Şuara Suresi, 154)
Dedi ki: “İşte, bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onun, belli bir günün su içme hakkı da sizindir.” (Şuara Suresi, 155)
“Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar. (Şuara Suresi, 156)
“Sonunda onu (yine de) kestiler, ancak pişman oldular.” (Şuara Suresi, 157)
Böylece azap onları yakaladı. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. (Şuara Suresi, 158)
Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. (Şuara Suresi, 159)
Andolsun, Biz Semud (kavmine de) kardeşleri Salih’i: “Yalnızca Allah’a kulluk edin” diye (demek üzere) gönderdik. Bir de ne görsün, onlar birbirlerine düşman kesilmiş iki gruptur. (Neml Suresi, 45)
Dedi ki: “Ey kavmim, neden iyilikten önce kötülük konusunda acele davranıyorsunuz? Allah’tan bağışlanma dilemeniz gerekmez mi? Umulur ki esirgenirsiniz.” (Neml Suresi, 46)
Dediler ki: “Senin ve seninle birlikte olanlar yüzünden uğursuzluğa uğradık.” Dedi ki: “Sizin uğursuzluğunuz (başınıza gelenler) Allah Katında (yazılı)dır. Hayır, siz denenmekte olan bir kavimsiniz.” (Neml Suresi, 47)
Şehirde dokuzlu bir çete vardı, yeryüzünde bozgun çıkarıyorlar ve dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı. (Neml Suresi, 48)
Kendi aralarında Allah adına and içerek, dediler ki: “Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim, sonra velisine: Ailesinin yok oluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz, diyelim.” (Neml Suresi, 49)
Onlar hileli bir düzen kurdu. Biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk. (Neml Suresi, 50)
Artık sen, onların kurdukları hileli-düzenin uğradığı sona bir bak; Biz, onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik. (Neml Suresi, 51)
İşte, zulmetmeleri dolayısıyla enkaza dönüşmüş ıpıssız evleri. Şüphesiz bilen bir kavim için bunda bir ayet vardır. (Neml Suresi, 52)
İman edenleri ve sakınanları da kurtardık. (Neml Suresi, 53)
Ad’ı ve Semud’u da (yıkıma uğrattık). Gerçek şu ki, kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır. Kendi yaptıklarını şeytan süsleyip-çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi. (Ankebut Suresi, 38)
Semud, Lut kavmi ile Eyke halkı da. İşte onlar (Allah’a karşı isyanda birleşen ve güç toplayan) fırkalar(dı). (Sad Suresi, 13)
Hepsi de elçileri yalanladılar, böylece azapla-sonuçlandırmam (onlara) hak oldu. (Sad Suresi, 14)
“Nuh kavmi, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumuna benzer (bir gün). Allah, kullar için zulüm istemez.” (Mü’min Suresi, 31)
Bu durumda eğer onlar yüz çevirirlerse, artık de ki: “Ben sizi, Ad ve Semud (kavimlerinin) yıldırımına benzer bir yıldırımla uyardım.” (Fussilet Suresi, 13)
Onlara “Yalnızca Allah’a kulluk edin” diye önlerinden ve arkalarından elçiler gelince, dediler ki: “Eğer dileseydi Rabbimiz melekler indirirdi. Bundan dolayı biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkar edicileriz.” (Fussilet Suresi, 14)
Semud’a gelince; Biz onlara doğru yolu gösterdik, fakat onlar körlüğü hidayete tercih ettiler. Böylece kazandıkları şeyler yüzünden onları alçaltıcı azabın yıldırımı yakalayıverdi. (Fussilet Suresi, 17)
İman edenleri ve sakınanları ise kurtardık. (Fussilet Suresi, 18)
Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semud (kavmi) de yalanladı. (Kaf Suresi, 12)
Semud (kavmin)de de (ayetler vardır). Hani onlara: “Belli bir süreye kadar yararlanın” denmişti. (Zariyat Suresi, 43)
Ancak Rablerinin emrine baş kaldırdılar; böylece bakıp-dururlarken, onları yıldırım çarpıp-yakaladı. (Zariyat Suresi, 44)
Artık ne ayağa kalkmaya güç yetirebildiler, ne yardım bulabildiler. (Zariyat Suresi, 45)
Semud’u da. Böylelikle (o halklardan kimseyi) bırakmadı. (Necm Suresi, 51)
Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı. (Kamer Suresi, 23)
Dediler ki: “Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz.” (Kamer Suresi, 24)
“Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır.” (Kamer Suresi, 25)
Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip-öğreneceklerdir. (Kamer Suresi, 26)
Gerçek şu ki Biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip-bekle ve sabret. (Kamer Suresi, 27)
“Ve onlara, suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su alış sırası (kiminse, o) hazır bulunsun.” (Kamer Suresi, 28)
Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağını kapıp ‘hayvanı ayağından biçip yere devirdi.’ (Kamer Suresi, 29)
Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış? (Kamer Suresi, 30)
Çünkü Biz onların üzerine bir tek çığlık gönderdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı-çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler. (Kamer Suresi, 31)
Semud ve Ad (toplumları), karia”yı yalan saydılar. (Hakka Suresi, 4)
Bu nedenle Semud (halkı), korkunç bir sesle helak edildi. (Hakka Suresi, 5)
Orduların haberi sana geldi mi? (Buruc Suresi, 17)
Firavun ve Semud (ordularının)? (Buruc Suresi, 18)
Ve vadilerde kayaları oyup biçen Semud’a? (Fecr Suresi, 9)
Semud (halkı) azgınlığı dolayısıyla yalanladı; (Şems Suresi, 11)
En ‘zorlu bedbahtları’ ayaklandığında, (Şems Suresi, 12)
Allah’ın elçisi onlara dedi ki: “Allah’ın (deneme için size gönderdiği) devesine ve onun su içme-sırasına dikkat edin.” (Şems Suresi, 13)
Fakat, onu yalanladılar, deveyi yere yıkıp öldürdüler. Rableri de günahları dolayısıyla ‘onları yerle bir etti, kırıp geçirdi’; orasını da dümdüz etti. (Şems Suresi, 14)
(Allah, asla) Bunun sonucundan korkmaz. (Şems Suresi, 15)