Endaze; bez, kumaş gibi şeyleri ölçmekte kullanılan ve çarşı arşını da denen 65 santim uzunluğunda ölçü demektir. Endaze mecaz anlamı ise; ölçü, derece, mertebe demektir. Endâzeye gelmemek; ölçülememek, hesaplanamamak, ölçüye ve akla uygun olmamak. Endâzeye vurmak; Ölçmek, tartıp biçmek demektir. İşte endaze kelimesi ile ilgili cümleler.
– Endazeyi kaçırmadan karnınızı doyurun.
– Bizim vatan sevgimiz endazeye gelmez.
– Yalnız babası gibi ölçüyü endâzeyi elden bırakmayan hâkim tavırları, kendisiyle akrabâ ve dostları arasına devamlı bir mesâfe koyar. (S. Ayverdi)
– Çocuğun üstüne gitme, endazeyi kaçırma.
– Nahvetine hiç endâze yoktur. (A. V. Paşa)
– Bu işi endazeye vurmadan masrafı bilemeyiz.
– Mehmetçiğin makamını şan ve şerefle ölçebilecek, ne bir tartı ne bir endaze ne bir kıyas, ne bir mikyas vardır. (N. F. Kısakürek)
– Değerli kumaşları bilhassa ipekleri ölçmede endaze kullanılırdı (endaze 65,25 cm’dir).
– Bir fistan aldım ama endazesini on yediye verdiler.
– Hakk’a sıdk u halka insâf eylegil / Her sözü endâzesince söylegil. (Âşık Paşa)
– Benim sevgimi endazeye vurmaya çalışırsan yanılırsın.
– Küçük Râtibe, bir meseleyi kafasında endâzeleyip esaslı bir hükme varmadan üstünde konuşmazdı. (S. Ayverdi)
– Bu kumaşın endazesi kaç lira eder?
– Benim inancımı endazeye vurmak da senin haddin değil.
– Birader, bir ağızlık kullanıyor, nah, asgari bir endaze boyunda… (A. İlhan)
– Patronu karşısında görünce endazeyi şaşırdı.
– Misafirler gelince endazeyi şaşırdın.