Uydurmak; uymasını sağlamak, uygun düşürmek, ayarlayıp denk getirmek demektir. Ayrıca uydurmak; yalan söylemek, düzmece lâflar etmek, aslı olmayan bir şeyi îcat edip söylemek, kafasından düzmek, yolunu bulup ele geçirmek, sağlamak, tedârik etmek gibi anlamlara gelir. İşte uydurmak kelimesi ile ilgili cümleler.
– Badanasını da dış sıvanın rengine uydurmakta o kadar güçlük çekmedi. (A. M. Efendi)
– Kur’an’a el basarım, uyduruyor çıfıt diye tepindi. (Y. Z. Ortaç)
– Küçük kardeşlerine masala benzer bir şeyler uydurur ve söylerdi. (H. E. Adıvar)
– O, konuşmanın bir bölümünü unuttu ve bir süre uydurmak zorunda kaldı.
– Gözlerimi pencerenin bir köşesinden karşıki minârenin tepesine uydurur, durmadan cumayı düşünürdüm. (R. N. Güntekin)
– Bizim oğlan öyküler uydurur.
– Sizi bir aşîret emîrinin oğlu sandı, ona göre bir şeyler uydurdu dedim. (R. H. Karay)
– Terzinin kendi sözünü yanlış anlamış olduğu hikâyesini uydurmuş olmalıydı. (A. Ş. Hisar)
– Amazon kitapları hakkında birçok tüketici yorumları uydurmadır.
– Müfettiş Bey güldü ama babacan gülüşü değildi bu; tam tersine, işini kitaba uydurmuşların güveni vardı onda. (T. Buğra)
– Bir de bir delikanlıdan bin ricâ ile bir bahriyeli kasketi uydurmuştu. (S. Fâik)
– Onun bize anlattığı her şey sadece uydurmaydı.
– Gözlerini kilidi sökülmüş ve büyümüş anahtar deliğine uydurdu. (P. Safa)
– Ben ne diye sizin aleyhinize düzmece röportaj uydurayım? (B. Felek)
– Seyis, “aman al” dediğim vakit başka birşey uydurarak bana sataştı. (H. E. Adıvar)