Körük; açılıp kapandıkça içindeki havayı üflemek sûretiyle ateşi canlandırmaya yarayan, deri, meşin veya tahtadan âlet, bâzı şeylerin açılıp kapanan, üst üste katlanmış kısmı, içine konan toz hâlindeki ilâcı açılıp kapanarak hava akımı ile püskürtmeye yarayan âlet, hava ile seslendirilen bâzı müzik âletlerinin el veya ayakla işletilerek hava vermeye yarayan meşinden yâhut elverişli bir kâğıttan yapılmış kısmı gibi anlamlara gelir. Körüklemek ise, körükle hava vermek demektir. Körüklemek mecaz anlamı da; kızıştırmak, şiddetlendirmek, alevlendirmek manasına gelir. İşte körük kelimesi ile ilgili cümleler.
– Bu demirci körüğü atalarımızdan kalmış.
– Akordiyon körüğü bozulmuş.
– ir büyük sundurmanın altında kocaman bir demirci ocağı, tavana asılı bir iple işletilir kocaman bir körük, irili ufaklı örsler, balyozlar, çekiçler vardı. (K. Tâhir)
– Başım yarı kırılmış körüğe dayalı. (Y. Z. Ortaç)
– Mangaldaki ateş körükleyin de çay koyalım.
– Fotoğraf makinesi körüğü kapanmıyor.
– Ateşi körükleyip durma.
– Ateşi körüklerseniz daha çok yanar.
– Genç kadının teessürünü körükleyenlerin hepsi Sâlih Bey grubuydu. (S. Ayverdi)
– Körük varsa mangalı hemen yakarız.
– Türkiye’de harp istemek, harbi körüklemek, harp nâraları atmak çok kolay bir vatanperverliktir. (B. Felek)
– Ateş körüklendi.
– Hüseyin Suat, burada bir köşede sinmiş iken söylenen sözlerden hiçbirini kaçarmadığına delâlet eden bir kelime ile musâhabenin harâretini körükledi. (H. Z. Uşaklıgil)