Daha Eskiçağ’da petrol, yer yüzüne sızdığı her yerde biliniyor ve araba dingillerinin yağlanmasında, ilâç yerine, yalıtıcı olarak, Rum ateşi yapımında bol bol kullanılıyordu. Babil kulesinin tuğlalarını bağlamak için de petrolden yararlandığı sanılıyor. Hattâ söylenceye göre, Nuh’un gemisini kalafatlamak için bitüm kullanılmıştı. Petrol, neft ya da yer yağı, hidrokarbonlardan oluşmuş, sudan yoğun kıvamda, koyu renkli, arıtılmamış, kendisine özgü kokusu olan, yer altından çıkarılmış doğal yanıcı mineral yağı demektir.
Mısırlıların ölüleri ilâçlamak için siyah ham petrolden yararlandıkları kesinlikle biliniyor. Bununla birlikte petrol, yüzyıllar boyunca, az alanda kullanıldı ve doğanın pek iyi açıklanamayan gariplikleri arasında yer aldı. Petrol endüstrisinin küçük çapta doğması için, XVIII. yüzyılı beklemek gerekti. 1735 yılında ilk defa, Alsace’ta, Pechelbronn’da, bir kuyunun dibinden petrol çıkarıldı ve onu işletmek için, 1812 yılında ilk petrol şirketi kuruldu. Yer altından Çıkarılan ilk doğal gaz, 1815 yılından itibaren, Galiçya’da, bir şehri aydınlattı.
Petrolde asıl atılım, 1859 yılında gerçekleşti. O yıl, A.B.D.’de, Pittsburgh yakınlarındaki Titusville’de, işletilecek tuz kaynaklarını araştıran öncüler, toprağı kazarken, siyah ve iğrenç bir sıvıya rastladılar. Petrol araştırıcısı Edwin L. Drake olay yerine geldi. 28 Ağustos 1859 günü, sadece 23 metre derinlikteki bir kuyudan petrol fışkırdı. Bugün turistler hâlâ, Pennsylvania’da, bunca umutlar bağlanan petrolün fışkırdığı yerde yapılan, Albay Drake’nin ilk kuyusunun aslına sadık bir benzerini görmeye geliyor.