Vasıf; bir kimse veya şeyin taşıdığı hal, sıfat, nitelik, niteliklerini sayarak târif etme, övme gibi anlamlara gelir. Diğer bir ifade ile vasıf; bir kimse veya nesneyi başkalarından ayıran kendine has hâl, nitelik, husûsiyet demektir. İşte vasıf kelimesi ile ilgilli cümleler.
– Bu mîmârînin bütün vasıflarını (…) burada saymamıza imkân yoktur. (A. H. Tanpınar)
– Demek ki güzele olan eğilim insanın özgül bir vasfı değil. (İ. Özel)
– Gülmek insanın başlı başına mümeyyiz bir vasfı ve zekâsının bir remzi addedilir. (A. Hâşim)
– Sonunda komutanlık vasıflarını göstermek fırsatını bulmalıydı. (F. R. Atay)
– Daha vasıflı olduğumu düşünmüyor musun?
– Birinizin kardeşini medhetmesi gerekiyorsa ve onda o vasıflar varsa, «Falanı şöyle zannediyorum, Allâh ona kâfîdir, Allâh’a karşı kimseyi tezkiye etmem, zannederim şöyle şöyledir.» gibi güzel sözler söylesin.” buyurmuştur. (Hadis-i Şerif)
– Şehirde sıcaklık ve soğukluk, yağmur ve rüzgâr, toz ve çamur gibi vasıflarla belli olan mevsimler Çankaya’da yapraktır, çimendir, gölge ve ziyâ, bilhassa renk ve sestir. (R. E. Ünaydın)
– Bir gülşeni vasfa etse âgāz / Eşkâlini evvel eyler ibrâz. (Z. Paşa
– Moğollar gibi barbar bir kavmin kelimelerini (…) Türkçe’dir diye kabul ettirmeye kalkmak, daha başka kelimelerle de vasıflandırılabilirse de şimdilik en hafif vasıf bu şaşkınlıktır (N. S. Banarlı)
– Mâzimiz, bizlere arslanın kafese konulamayacağının telkinidir. Bu millet de millî ve mânevî vasıflarını koruduğu müddetçe esârete dûçâr olmaz.
– Orhun Kitâbeleri, Türkler’i dünyânın tek hâkim milleti olarak vasıflandırmakta… (İ. Kafesoğlu)
– Boy beylerinden Mîr Süleyman’ın mâdih u vâsıfı (…) idi. (Latîfî Tezkiresi)