Nihayet; son, sonunda, en sonunda, en çok, olsa olsa, bilemedin gibi anlamlara gelir. Nihâyet bulmak ise; sona ermek, bitmek demektir. İşte nihayet kelimesi ile ilgili cümleler.
– Nihâyet dayanamayıp Şeyh Zeyneddin-i Hâfî’nin yanına gitmek için Osmancık medresesindeki müderrisliğini bırakıp yola çıkar. (A. H. Tanpınar)
– Nihayet gelebildin.
– Bu komediye nihayet vermek, buraya bir daha gelmemek üzere çıkıp gitmek isterdim. (H. E. Adıvar)
– Nihayet beklediğim kargo geldi.
– Som gümüşten sular üstünde giderken ileri / Tâ uzaklarda şafak bir bir açar perdeleri / Mûsikîsiyle bir âlem kesilir çalkantı / Ve nihâyet görünür gök ve deniz saltanatı. (Y. Kemal)
– Ali nihayet üç yıl sonra bana gerçeği anlattı.
– İşin nihayeti belliydi.
– Uzun bir münakaşadan sonra nihayet işi şakaya dökmek zorunda kaldı. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Nihayet bir karar verdin.
– İkinci yarıda nihayet o maçtan önce beklediğimiz oyun ortaya çıktı.
– Nihâyet vazîfe vicdânına üstün geldi. (N. Kemal)
– Nihayet akşama doğru yağmur durdu.
– Nihayet üniversite sınavını kazandı ve kendini bir okula yazdırdı.
– Tekaüt olduktan sonra doktorlara inat, oburluğa, nargileye bir nihayet vermemişti. (Ö. Seyfettin)
– Sıkıcı film nihayete erdi.
– Bu hafta sonunda nihayet piknik yapmaya gidiyoruz.
– Nihayet duam kabul olundu, önümde hiçbir hicap kalmadı, hakikat bana olduğu gibi tecelli etti. (N. F. Kısakürek)
– Müslüman gününün başlangıcını şafağın parıltıları ve nihâyetini akşamın ziyâları tâyin ederdi. (A. Hâşim)
– Biz seninle nihayet görüşebildik.
– Çıktım aşkın nihâyeti bulunmayan sahrâsına. (O. S. Orhon)
– Ben nihayete doğru yanımdaki çocuğu dürterek kalktım. (Ö. Seyfettin)
– Artık dünya kelâmı nihâyet buldu. (R. E. Ünaydın)