Alışmak; bağlanmak, ısınmak, ünsiyet peydâ etmek, adet edinmek, huy edinmek, yadırgamaz duruma gelmek, bir şeyi tekrarlaya tekrarlaya kolayca yapabilir duruma gelmek, dadanmak, müptelâ olmak, tiryâki olmak, öğrenmek, dayanıklı hâle gelmek, mukāvemet kazanmak, ürkmez, çekinmez, korkmaz, kaçmaz duruma gelmek gibi anlamlara gelir. İşte alışmak kelimesi ile ilgili cümleler.
– Öyle erkeklerle konuşmaya alışmış kadın değilim. (Y. Z. Ortaç)
– Deri gibi sert, yavan tandır ekmeğine alışmıştı. (R. H. Karay)
– Az müddet zarfında hanım, hizmetçi, daha doğrusu bu ana kız yekdiğerine o kadar alıştılar ki… (H. R. Gürpınar)
– Tütüne böyle havada alıştım. (O. V. Kanık)
– Dâima gülmeye alışmış ve ciddî hâlinde bile gülümseyen bir ağız. (P. Safâ)
– Birdenbire ona alıştığını hissediyor ve bu işe ayrıca şaşıyordu. (A. H. Tanpınar)
– Ahmet dayağa alıştı.
– Muhtaç değiliz ama, ben çalışmaya alıştım. (E. İ. Benice)
– Köpek bize çabuk alıştı.
– Yazın ormanlarda ayılara tesâdüf etmeye alışmış bir adam. (C. Şahâbeddin)
– Bu işe alışmak zaman alır.
– Jülîde bana alışıyordu. (R. N. Güntekin)
– Bu mesleğe alışmış gibi görünüyor. (N. Araz)
– Arkadaşım bu şehrin soğuğuna alışmadı.
– İyi yâhut da fenâ her neyse / Uyuşup gittik, alıştık artık. (O. S. Orhon)
– Ev işlerine alıştım artık.