Toprak; yer kabuğunun, üzerini kaplayan çürümüş organik maddelerden ve kütle kırıntılarından oluşan canlıların yaşamasına elverişli kısmı, bu kısımdan belli bir maksatla ayrılmış parça, ekime elverişli arazi, tarla, kara, kara parçası, ülke, vatan, memleket, yöre gibi anlamlara gelir. İşte toprak kelimesi ile ilgili cümleler.
– Köyün ağası, köylüye eşit şekilde toprak dağıttı.
– Sızlatır bâzı saatler dayanılmaz bir acı / Kökü toprakta kalıp kendi kesilmiş ağacı. (Y. Kemal)
– Bütün taşlar, topraklar, boşluklar camlarla, aynalarla, beyaz mâdenlerle dolmuş gibi parıldıyordu. (P. Safâ)
– Üç gün sonra toprak göründü.
– Vatan ki her karış toprağı ecdâdımızdan birinin kanı ile yoğurulmuş… (N. Kemal)
– Lâkin kalacak doğduğumuz toprağa bizden / Şimşek gibi bir hâtıra nal seslerimizden. (Y. Kemal)
– Boş saatlerde, şimdi ikisi de toprak olan iki dostumla sanat tartışmaları yapıyorduk. (Y. Z. Ortaç)
– Toprak üstünde birçok çalışma yaparak bütün maddeleri analiz ettik.
– İçerisi toprakla ve molozla dolu. (A. Hâşim)
– Alman toprağı Alman çocuklarına dar geliyordu. (C. Şahâbeddin)
– Bu toprak bizimdir, içinde yabancının işi yok. (R. E. Ünaydın)
– Yaz gelende çıkam yayla başına / Kurban olam toprağına taşına. (Türkü)
– İki toprak duvarın birleştiği bir girintide diz üstü büzülmüş görünüyor. (M. Ş. Esendal)
– Bir müddet tozlu topraklı, iğri büğrü, yamru yumru, kırık mırık, çarpuk çurpuk eşyâya baktım. (R. H. Karay)
– Ben toprağın kokusunu çok severim.
– Evine giden toprak yolda o yine çocuk. (O. V. Kanık)
– On dakikaya kalmadan adamcağız sizlere ömür! -Toprağı bol olsun diyeceksiniz. (R. Erduran)
– Neferlerimiz hemen kâmilen tarla ve toprak yavrusudur. (C. Şahâbeddin)
– Dördü de silâhlarını bırakıp etrâfıma, damın toprak zemînine çömeldiler. (R. H. Karay)
– Toprakların en bereketlisini sende sürdüm. (C. S. Tarancı)
– Bu sabah hesap ettim, küçüğüm toprağa düşeli tam yetmiş üç gece olmuş. (R. N. Güntekin)
– Buralara da mı Çek toprakları diye bakmaya mahkûmuz. (R. E. Ünaydın)
– Bana asıl ehemmiyetli gelen şey kendisiyle uğraşana toprağın gülmesiydi. (A. H. Tanpınar)