Ağlamak; acı, keder, pişmanlık ve bâzan da sevinçten göz yaşı dökmek, üzülmek, üzüntü çekmek, kederlenmek, kederini dile getirmek, hâlinden şikâyet etmek, bir ölünün yada kaybolan bir şeyin arkasından yas tutmak, yanmak, acımak, merhamet etmek gibi anlamlara gelir. Ağlamaklı ise; ağlayacak gibi, nerdeyse ağlayacak durumda, çok üzgün demektir. Ağlamak mecaz anlamı da; durumundan yakınmak, sızlanmak demektir. İşte ağlamak kelimesi ile ilgili cümleler.
– O kadar duygulandık ki hepimiz ağlamaklı olduk.
– Ağlayasım geldiyse de kendimi tuttum.
– Ağlarsam sesimi duyar mısınız mısrâlarımda? (O. V. Kanık)
– Ben de çocuklar gibi sevincimden ağlıyorum (Nâmık Kemal)
– Annemin yirmi gündür ağlayan yüzü bu akşam ilk defa güldü. (Y. Z. Ortaç)
– Sen niye her şeye ağlıyorsun biraz dirayetli olman gerekir.
– Beni ağlan beni kim üstüme gelmez ölicek / Bir avuç toprak atar bâd-ı sabâdan gayri. (N. Bey
– Sussun, sussun uzakta ölümüme ağlayan. (N. F. Kısakürek)
– Kadın gibi erkek de ağlar mı ağlardı. (S. Ayverdi)
– Kendimi yeryüzünde kimsesiz kalmış tek çocuk sanarak ağlamaklı olurdum. (Y. Z. Ortaç)
– Ağlamaklı bir halde yürüdüm. (S. Fâik)
– Ben her şeye ağlayan biri değilim ama duygusal bir insanım.
– Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış / Eski Şîrâz’ı hayâl ettiren âhengiyle. (Y. Kemal)
– Sen ağlayacağına düşmanların ağlasın. (Şinâsî)
– Üzgündü, ağlamak için bir köşeye çekildi. Kadın sevinçten ağlıyordu.
– Yoluna ölmek değil öldüğüne ağlamak bile hatırıma gelmiyor. (N. Kemal)
– Şu kara bahtıma ağlıyorum.
– Sesi ağlamaklıydı. (M. N. Sepetçioğlu)
– Mâi bir göz elem-i kalbime ağlar sanırım. (T. Fikret)
– Her şeyi ağlayarak isterlerse herkes için zor bir durum olur.
– Utanç ve kahırdan, yumruklarını ısıra ısıra bir zaman ağladı. (A. İlhan)
– Sanki her şeyde gönlümle berâber ağlıyor. (N. Kemal)
– Aldırma, onun işi durmadan ağlamaktır.
– Hayim Efendi akmayan göz yaşlarıyle babam için ağlıyor. (Y. Z. Ortaç)
– Böyle haberler görünce insanın ağlayası geliyor.