İstikamet; yön, cihet, doğruluk, dürüstlük, nâmuslu hareket, doğru davranış, doğrultu, yönelme gibi anlamlara gelir. İstikamet, her işte doğruluk üzere bulunmak, adaletten ve doğruluktan ayrılmayıp din ve akıl çerçevesi içinde yürümek demektir. İstikamet tasavvufta da; Allah’ın emrettiği şekilde hareket etme, tâat ve ibâdetini edâ edip yasaklanan şeylerden kaçınma, sırât-ı müstakim üzere bulunma demektir. İşte istikanet kelimesi ile ilgili cümleler.
– Dünya fikir ve medeniyete yeni bir istikāmet çizmek istiyordu. (S. Ayverdi)
– Muhîtin ıztırapları ve sıkıntıları düşüncelerime renk ve istikāmet veriyordu. (H. E. Adıvar)
– Din ve dünya görevlerini olduğu gibi yapmaya çalışan bir müslüman, tam istikamet sahibi bir insandır. Böyle bir insan toplumun en önemli bir organı sayılır.
– Şimdi istikāmet Değirmenler yolu… (R. N. Güntekin)
– Arabanın istikameti çok ters olduğu için bir türlü geri dönemedik.
– Arkaya baka baka, yere yuvarlanmaksızın, istenilen istikamette kaç adım gidilebilir? (A. Haşim)
– Ahmet Bey, istasyon istikametinde yürüyor.
– «Rabbimiz Allah’tır.» deyip sonra da istikâmet üzere bulunanlar için ne korku ne de hüzün vardır. Onlar, işlediklerinin karşılığı olarak cennette ebedî kalacaklardır.” (el-Ahkàf, 13-14)
– İtalya parlamentosundaki ekseriyetin istikāmet-i âmâlini gösterir. (C. Şahâbeddin)
– Otele yerleştikten sonraki istikametimiz doğruca şehrin merkezine gitmek olacak.
– Bu vesîleyle şunu da arz ve ifâde etmek isteriz ki, hiçbir müellif, ortaya koyduğu bilgi ve kıymet hükümleriyle doğmaz. Bir kısım rehberler, onların ruh ve dimağlarına şekil verir ve kendilerini hak veya bâtıl bir istikamete yönlendirir. Böyle bir himmetten mahrum kalanlar ise, kuru bir kaval sesi gibi âhenksiz, nâ-hoş bir sadâ ile bu âlemden göçüp giderler. Eserleri de, sırf bir mâlûmat yığını olarak kalır. Dolayısıyla mânevî bir himmet olmadan hiçbir müessir insan ve onun eseri ortaya çıkmaz.
– Kuşeyrî, istikāmetten bahsederken Ebû Ali Cüzcânî’nin şöyle dediğini nakleder: “İstikāmet sâhibi ol, kerâmet sâhibi olma. Çünkü nefsin kerâmet iste diye seni tahrik etmekte, ulu ve yüce olan Rabb’in ise senden istikāmet istemektedir. (S. Uludağ)
– İnhirâf etmiş tabîat istikāmet kalmamış. (L. Gālib)
– Bundan sonraki istikametimiz iyi bir otel yolu olacak.
– Osman Gâzi’nin etrafını oluşturan hâleyi, husûsiyle genç kadroyu da aynı şekilde yoğuran Şeyh Edebali Hazretleri, biliyordu ki gençlik, istikbâlin tohumudur. Bu tohumun özüne bakarak yarınını keşfetmek kolaydır ve her devrin gençliği, kendi enerjisini harcayabildiği âlemde yaşar. Bunun için o da, Osman Gâzi ve etrafındaki gençliğin enerjisine yol ve yön vererek onları nefis cihâdı ve hizmet şuuru ile en mükemmel bir sûrette ve bir cihan devletinin temelini atacak seviyede istikametlendirmiştir.
– Sohbetinize ve işinizin arasına girer, hülyâlarınıza istikāmet verir. (A. H. Tanpınar)
– İstikametimiz Anadolu olduğu için geze geze gideceğiz.
– Görünmez hâsılım illâ nedâmet / Yolumda yok benim bir istikāmet (S. Paşa)
– Devlete mânen güç veren fazîlet sahibi sâlih âlimlere hürmet, ikram ve ihsanda bulun. Diğer bir ülkede olgun bir âlimin, bir ârifin, bir velînin bulunduğunu duyarsan, onu nezâket ve tâzimle memleketine dâvet et! Dîn ve devlet işleri, onların bereket ve himmetleri ile istikâmetlensin!