Atom kavramı, aslında bir çelişki taşır. Yunancada «bölünemez» anlamına gelen bir sözcükten doğmuştur. Oysa günümüzde, atomun giderek daha iyi tanınan bileşimi, onun birçok farklı parçacıktan oluştuğunu gösteriyor. Bu demektir ki, atom bölünebilir.
Yeryüzündeki bütün cisimleri meydana getiren elemanların sayısı 100 kadardır. Bu elemanların en küçük parçacığına atom denir. Yani Atom, maddenin en küçük temel yapı taşıdır. Çıplak gözle görülemeyecek kadar küçüktür. Atom veya zerre, bilinen evrendeki tüm maddenin kimyasal ve fiziksel niteliklerini taşıyan en küçük yapı taşıdır. Atom Yunancada bölünemez anlamına gelen atomustan türemiştir.
Yirmi yüzyılı aşkın bir zaman önce, atom, ancak bazı Yunan filozoflarının hayallerinde yarattıkları bir şeydi. Onlara göre dünya tümüyle, bölünemeyen parçacıkların meydana getirdiği bir yığandı. İki yüzyıl öncesine kadar atom, ancak İngiliz kimyacısı Dalton’un varsayımından ibaret bir kavramdı. Dalton’a göre, çeşitli şekillerde bir araya gelen atomlar, sayılarına göre doğada rastlanan değişik cisimleri oluşturuyordu.
Yarım yüzyıldan biraz daha fazla bir zaman önce, 1911 yılında İngiliz Rutherford, bazı cisimlerin radyoaktifliğini inceledikten sonra, atomun son derece küçük bir evren olduğunu düşündü. Evrende gezegenler nasıl Güneş çevresinde dönüyorlarsa, atomda da elektronlar bir çekirdek etrafında dönüyorlardı. 1913 yılında Niels Bohr, yaptığı deneylerle bu görüşü doğruladı. işte, uygarlığımızı değiştiren bu ufacık (milimetrenin on milyonda birinden daha küçük) atomdur. Atom pilleri, santralleri, bombaları ondan doğmuştur.
Atom çekirdeği de incelendi. 1932 yılında İngiliz Chadwick, çekirdekteki nötronları keşfetti. 1933 yılında Amerikalı Anderson, poziton’un varlığını ortaya koydu. 1934 yılında nötrino, 1935 yılında mezon bulundu. Sonsuz küçüğün bu uçsuz bucaksız evrenini keşfetmek için, araştırmalar birbirini kovalıyor.