Ulufe; Osmanlı Devleti’nde kapı kulu askerlerine, sipâhîlere, bir kısım devlet mensuplarına ve ilmiye ricâline üç ayda bir verilen maaş demektir. Diğer bir ifade ile ulufe; Osmanlı döneminde, devletin askeri ve sivil kuruluşlarında görevli bulunanlara devletçe üç ayda bir verilen maaş demektir. Ulufeci ise; Osmanlılar’da kapı kulu süvârisini teşkil eden yeniçerilerin iki bölüğüne verilen isim, ulûfeciyan demektir. İşte ulufe kelimesi ile ilgili cümleler.
– Ulufe; Osmanlı İmparatorluğu’nda, kapıkulu askerlerine, saraydaki ve devlet örgütlerindeki kimi görevlilere üç ayda bir verilen ücrettir.
– Yeniçerilerin ilkin iki akçeden ibâret olan ulûfeleri, sonraları arttırılarak efrâdın hizmet ve yararlıklarına göre muhtelif derecelerde olmak üzere üç, beş ve yedi akçeye çıkarılmıştır. (M. Z. Pakalın)
– Serhadkulları, sınıra yakın kalelerde muhafızlık eden ulufelilerdi.
– Bu kalemde kapı kulu ocaklarından altı bölük halkının, yâni kapı kulu süvari bölüklerinden sipâhî, silâhdar ve ulûfecilerle gariplerin isimleri ve maaşları kayıtları tutulurdu. (İ. H. Uzunçarşılı)
– Rebîülâhirin yirmi üçüncü günü, salı günü ulûfe çıkarılıp yeniçeriye verildi. (K. Çelebi)
– Padişah değişmeleriyle çok verilen cülus bahşisi ve yeniçerilerin artmasıyla verilen ulufe miktarının da artması Osmanlı ekonomisini yıpratmıştır.
– Ulûfeci bölüklerine alınmış olan efrâdın hepsi Galata Sarayı ve İbrâhim Paşa ve Edirne saraylarından çıkmış olmayıp bunların arasında orduda ve devlet adamları hizmetinde ve kumandanlar maiyetinde bulunarak muhârebelerde yararlıkları görülen efrat ekseriyeti teşkil ederlerdi. (İ. H. Uzunçarşılı)
– Akide şekeri Osmanlı Devleti nde yeniçerilere ulufe töreninde dağıtılırdı.
– Silâhdarlardan sonra ulûfeciler binerler. Beş bini sağ tarafında, beş bini sol tarafında olur. (K. Çelebi)
– Âşıkpaşazâde, Oruç Bey Târihi, Neşrî (Cihannümâ)… Orhan Gāzi’nin ilim ehlini ve hâfızları sevdiğini, ulemâya ve kimseden bir şey almamaları için kadılara ulûfe tâyin edildiğini beyan ediyor. (İ. H. Uzunçarşılı)