İnat; dediğinden vazgeçmeme, bir konuda ayak direme, sonuna değin direnme, diretme, direnim, bir kimseye veya şeye karşı çıkma, aykırı davranma, karşı düşünce öne sürme, terslik, aykırılık gibi anlamlara gelir. İnatçı ise; inat eden, direnen, ayak direyen (kimse) demektir. İşte inat kelimesi ile ilgili cümleler.
– İnadı tuttu, gelmiyor.
– Dün olay inada binmeseydi bugüne işimiz kalmayacaktı.
– İnadım inat olduğundan, bildiğini yapmaya devam ediyor.
– Soğuğa inat kapıları ardına kadar açtı.
– Müdür, ihtiyar memurun inâdını kıramayacağını anlayınca, “Hocam, bâri size başka türlü bir yardımda bulunmama müsâade edin” dedi. (R. N. Güntekin)
– Zincirlere kelepçelere inat / Kanatlarımı açmak zamânıdır. (C. S. Tarancı)
– İddia kızışmış, âdeta inat hâlini almıştı. (Ö. Seyfettin)
– Bu sefer de hayvanların inadı tutar. (H. R. Gürpınar)
– Beni öyle inatçı bir kız sanmayın. (A. M. Efendi)
– Bir bey için fenâ olan şeylerin dördüncüsü inattır. (A. Kabaklı)
– Bomboş vatana inat / Matana doğru gitsem. (N. F. Kısakürek)
– Anlamaya başladığı Arapça’yı küçüçük kafasında beliren bir inatla konuşmayarak sustu. (R. H. Karay)
– Nâdan olduğu kadar inatçıydı da. (Ö. Seyfeddin)
– Hanıma bu bir dert olmuş, inada binmiş; ama ben bunun da ilâcını bilirim, bulurum. (A. Vefik Paşa)
– Hangisi Hak’tan ırağ olmuş buların söylegil / Hangisi kādir ki Hak emrine eyleye inâd. (N. Mısrî)
– Biraz daha inat ettim. Sonra râzı oldum. (K. Nâdir)
– Umarım ki o da çocukça inatlar etmez, bu iş de böylece bitmiş olur. (M. Ş. Esendal)
– Bir şeyi murâd etme / Olursa inâd etme / Hak’tandır o reddetme / Mevlâ görelim n’eyler / N’eylerse güzel eyler. (E. İbrâhim Hakkı)
– Hele bak gel diyorum / Hatırım yok mu? İnatlık iyi olmaz yavrum. (M. Âkif)
– Bunu ona inat olsun diye yapıyoruz.
– Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından biri ve ilkidir. (T. Buğra)
– Küçük kızın inadı tuttuğu zaman, “Ne olacak çingene sütü emmiş” derler. (H. E. Adıvar)
– Umarım inada binmeden sorunu çözeriz.