Kafa; baş, ser, baş kemiği, kuru kafa, ense, boynun arka tarafı, bir şeyin irice baş kısmı, mekanik bir bütünün parçası demektir. Kafa mecaz anlamı ise; zeka, akıl, düşünce tarzı, kavrama ve anlama yeteneği, görüş, zihniyet gibi anlamlara gelir. İşte kafa kelimesi ile ilgili cümleler.
– Ortalık kızıştı, her kafadan bir ses çıkmaya başladı, kimin ne dediği anlaşılmaz oldu.
– Her kafadan bir ses çıkıyor, sen kazandın ben kazandım, şans mans deyip gülüşüyorlardı. (N. Meriç)
– Hükumetten yapılan açıklamalar, kafaları karıştırmaya devam ediyor.
– Kırmak da istemiyorum zavallı garibancığı, ama ben de buraya kafamı dinlendirmeye geldim. (M. İzgü)
– Adil bir yargılama yapmadan, insanların kafasını vurmaktan çekinmezdi.
– Kafasının faaliyetini fikirden ziyade işe vermiş. (Y. K. Beyatlı)
– Örnek: Kafamızı şişirmeyi sürdürecekti ki, cep telefonum çalmaya başladı. (A. Ümit)
– Hocalara, amirlere, büyüklere kafa tutmak sökmezdi. (R. N. Güntekin)
– Kafa göz yararak işi bitirmeye çalışıyordu.
– Evi satacağım ama içinde kiracı varken müşteri bulamıyorum diye kafamızı ütülemeye başladı. (S. Dölek)
– Çocukla kafa bulmayın, sonra inanır gider babasına söyler.
– Ne gücünü aşan meseleler için çene yormaya, kafa eskitmeye niyeti vardı ne de kendi başarısızlıkları için suçlu aramaya… (T. Buğra)
– Kafa cilalamak için fırsat kolluyor.
– allâhi Sohbet, ne kafada bir adam olduğunu anlayamadım. (A. M. Efendi)
– Kafası daha o yıllarda özgürlük ve eşitlik fikirleriyle dolmuştu. (H. Topuz)
– Kalbi ve kafasıyla daima yeni, daima genç kaldı. (Y. Z. Ortaç)
– Düşmanın kafasına atarlar. (N. Kemal)
– Saz, söz başlasın, içki ile kafalar iyice dumanlansın, cümbüş tam kıvamını bulsun. (H. R. Gürpınar)
– Neşesi, pervâsızlığı, mücâdeledeki hazırcevaplığı, kafasındaki ölçü duygusuyle, iyi kalbiyle Edip Hoca bütün bir âlemdi. (A. H. Tanpınar)
– Ahmet de bize varır varmaz kafayı yere vurdu. (S. F. Abasıyanık)
– Muzaffer, ben kafayı yemeden yardıma gel.
– Vurup kafayı tekrar uyumaya çalıştım ama nafile. (E. Şafak)
– Anlamaya başladığı Arapça’yı küçücük kafasında beliren bir inatla konuşmayarak sustu. (R. H. Karay)
– Bazen yapayalnız, kafasını sokacak bir damdan mahrum, aç, avare dolaşmış. (H. E. Adıvar)
– Kafasının kontağı atmasın, yoksa işimiz olmaz.
– Soluk soluğa kuytu bir yere sinip kafasını toplamaya çalıştı. (İ. O. Anar)
– Tekelin en keskin içkisi bizimkilerin kafasını tütsüledi. (B. Felek)
– Bu çocukta dehşetli kafa var. (R. N. Güntekin)
– Evvel zaman içinde, kafasının dikine giden bir kuş varmış, kışın güneye göç etmemeye ant içmiş. (T. Halman)
– O, keşki sıhhatli olsaydı da her gün kafamın etini yiyeydi. (R. N. Güntekin)
– Ocağın üstünde bir geyik kafası asılı idi.
– Bu işlere fazla kafa yorarsak hiçbirinin içinden çıkamayız.
– Kafalarının kontağı bir kere atınca eski rayına oturtmakta güçlük çekerler. (H. Taner)
– Bir şey okuyorum, konuşup da kafamın kontağını attırma!
– Öğretmenler bu gibi kitapların kafayı bulandırdığını bile söyler. (S. Birsel)
– Samim artık iyice kafayı bulmuştu. (H. Topuz)
– Barba Manol kafayı iyice dumanladıktan sonra, iki bacağının nasıl tutulduğunu anlattı. (H. Balıkçısı)
– Bu ödev bitmek bilmiyor, kafayı yemek üzereyim.
– Oynarken yaptığı hatalar üstüne kafa yoruyor, sonra yığınla düş kuruyordu. (N. Cumalı)
– Adamın konuşmaları kafa ütülemekten başka bir yere gitmiyor.
– Hasan’ın kafası şimdi üç cepheli işliyordu. (O. C. Kaygılı)
– Kesin artık şu makinenin sesini, kafam kazan gibi oldu.
– Esir kızı unutabilmek için kendini teşkilattaki tuhaf aletleri incelemeye verdiğinde kafası iyice karışmıştı. (İ. O. Anar)
– Öfkeyle cetveli arkadaşının kafasına geçirdi.
– Otopark görevlileri, arabayı kendi kafalarına göre bir yere çekerlerdi. (A. Ümit)
– Kafa yapımızı bir dünya görüşümüz olacak şekilde düşünmemiz gerekir.
– Bir dakika kafamı dinleyip başka şeylerden bahsetmek ihtiyacı duyduğum zaman… (S. F. Abasıyanık)
– Açlık kafama vurdu, ben bir şeyler yiyeceğim.
– Burada toprağı, nesi varsa satıp savarak bir başka yere göç etmeyi kafasına koymuştur. (R. N. Güntekin)
– Sen bağ yeri açıyorsun ha? Çevirin şunu dese, yüz sopa çekse. Bir daha bak kimse kafasını kaldırır mı? (M. Ş. Esendal)
– Kafam çatlayacak gibi, sanırım içtiklerim kafama vurdu.
– Namusum hakkı için bir kafam kızarsa atarım denize seni. (S. F. Abasıyanık)
– Saçmalamaya başladın, sıkıntılar kafana vurdu galiba.
– Bir rüyadan böyle abuk sabuk sonuçlar çıkardığım için kendimi suçlayarak bu tuhaf düşünceleri attım kafamdan. (A. Ümit)
– Biraz kafanızı işletseniz ne düğümler çözersiniz. (T. Oflazoğlu)
– Benimle kafa çekmenin onlar için pek keyifli olduğunu sanmıyorum. (E. Bener)
– Ona birisi kafayı çekmekte olduğunu söyleseydi, kılı bile kıpırdamazdı. (S. F. Abasıyanık)
– Uzun bir otobüs yolculuğundan sonra, yorgun, uykusuz, kafası sersem sepet girdiği için kasabaya, henüz pek bir şeyin farkında değildi. (E. Bener)
– Şapkayı kafasına geçirmeden sahneye çıkmazdı.
– Onu içine düşürdüğüm kötü durum da böylece kafama dank etmiş oldu. (A. Ağaoğlu)
– Her an, her yerden çıkıp saldırabilir, kafasına estiği gibi silah değiştirebilirdi. (E. Şafak)
– Bu soru kafasına takıldıkça gülüşü mide spazmı geçirir gibi oluyordu. (T. Buğra)
Annemim kafası ağrıyormuş.
– Şimdi, isterseniz, kafa kafaya verip topunuz birden, yahut topunuzun namına içinizden birisi cevap versin. (N. Hikmet)
– Hakaret etmeye başlayınca benim de kafam attı.
– Sen sabahtan akşama kadar rahat rahat oturuyorsun, ben kafa patlatıyorum. (H. E. Adıvar)
– Gelen telefondan sonra kafası atmıştı.
– İpini koparmış aylakla, çiçeği burnunda asistan, dejenere mirasyedi ile ağır işçi, burada dirsek dirseğe kafa cilalardı. (H. Taner)
– Kavgada kafa atmak suretiyle burnunu kırmış.