Tecessüs; araştırma, tahkik, tetkik, bir şeyin iç yüzünü anlamaya, merâkını gidermek için kendini belli etmeden öğrenmeye çalışma, aslını anlamak için gözetleme, gizli tarafını yada kusurunu araştırma, görme, anlama merâkı gibi anlamlara gelir. İşte tecessüs kelimesi ile ilgili cümleler.
– Kafamda etrâfımdaki hayat sahnelerini anlamak için derin bir tecessüs uyanmıştı. (H. E. Adıvar)
– Yahya Kemal tecessüsü, üstelemeyi Doğuluların bir kusuru olarak görür. (S. Birsel)
– İşte insan oğlunun bütün tecessüsüne rağmen ebedî bilmecesi, ebedî meçhûlü bu idi. (S. Ayverdi)
– Bana kaç defa laboratuvarları, sınıfları, ameliyathâneleri gezdiren doktor hastalığa âit her şeye tecessüsümü biliyor. (P. Safâ)
– (Yakup, oğullarına dedi ki:) Ey oğullarım! Gidin Yusuf ve kardeşini tecessüs edin, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin… (Yusuf Suresi 87. ayet)
– Tecessüse dayanılarak seçilip toplanmış notlar vardır. (O. Ş. Gökyay)
– Mevcut olan kadehlerden birini doldurunca bir nigâh-ı tecessüs ile beyin sîmâsından meylini öğrenmek istemiş. (N. Kemal)
– Yenemediğim bir tecessüs beni, bu iki sefilin yanına kadar sürükledi. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Yusuf bunu pek güzel hissediyor ve dayanılmaz bir tecessüsle, Hulusi Beyden asıl söylemeye hazırlandığı şeyi sormak istiyordu.
– Ey iman edenler! Birbiriniz hakkında yersiz zanda bulunmaktan çok sakınınız. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyiniz. Birbirinizin gıybetini yapmayınız… (Hucurat Suresi 12. ayet)
– Karanlık sokaklardan şapkalı ve fesli çocuklar, siyâsî ve dînî düşüncelerin fevkındeki ilk tecessüsleriyle mâniciye sokuldular. (R. E. Ünaydın)
– Bütün dikkat ve tecessüsümle etrafımda bir an evvel muayyeniyet yaratmaya çalışıyordum. (K. Bilbaşar)
– Mefharet’in tecessüsünü uyandırarak alâkasının merkezini başka tarafa kaydırmak (…) için ilâve etti. (P. Safâ)