Tekerlek, insanoğlunun mekanik icatlarının hiç kuşkusuz en önemlisidir. Zira, birçok tekniğin keşfine ve daha sonra da geliştirilmesine olanak vermiştir. Araçların taşıyıcı tekerlekleri, değirmenlerin taşları, çömlekçi tornası, saatlerin çarkları, makinaların çark ve dişlileri gibi…
Bulunan ilk araba kalıntılarının yanında, tekerlek kalıntılarına da rastlanmıştır. Eskiçağ’dan kalma resim ve kabartmalar, bize savaş arabalarının tekerleklerini gösteriyor. Kuşkusuz tekerlek bundan 5 bin yıl önce de vardı. Tarihçiler, ilk tekerleklerin Orta Asya halkları tarafından icat edildiği görüşünde birleşiyorlar. Tekerleğin atası, önceleri yer değiştirecek ağır nesnenin üzerine oturtulduğu düzgün bir silindirdi. İki yanında tekerleklerin döndüğü serbest dingilin kullanılmasıyla, büyük bir ilerleme gerçekleştirildi. Sağlam kirişlerin birleştirilmesiyle yapılan içi dolu tekerlekten, daha hafif olan ispitli tekerleğe geçildi. Madenî âletlerin kullanılması, daha düzgün ve zarif tekerlek parçaları yapma olanağını verdi.
Daha sonra tekerlek, bir demir çemberle sağlamlaştırıldı. Ardından, ilkin içi dolu bir kauçuk bantla, sonra iç lastikli ya da iç lastiksiz lastikle donatılan tekerlek, yolculara büyük bir konfor sağladı. Aksın sürtünme sonucu yıpranmasını önleyen bilyalı rulman, 1870 yılında çıktı. İşin şaşılacak bir yanı, bazı büyük uygarlıkların, örneğin İnkaların tekerlekten habersiz olmalarıdır. Onların dolambaçlı ve sarp patikaları, tekerlekli taşıtlardan yararlanmayı olanaksız kılıyordu.