Dayanmak; kendini dayamak, vücûdunu bir yere yaslamak, abanmak, birinden yada bir şeyden güç ve kuvvet almak, ona güvenmek, istinat etmek, bir şeyin üzerine kurulmuş olmak, temel teşkil edecek bir şey üzerine oturmak, ona bağlı olmak, istinat etmek, varmak, ulaşmak, erişmek, vâsıl olmak, dayanıklı olmak, uzun süre eskimemek, sağlam kalmak, karşı koymak, karşı durmak, direnmek, mukāvemet etmek, sabırla katlanmak, sabretmek, çekmek, tahammül etmek, jendini tutmak, yüklenmek, bütün gücüyle itmek, yetmek, yetişmek, idâre etmek, kaldırabilecek güçte olmak, kaldırmak, bir işi bütün gücünü kullanarak yapmak gibi anlamlara gelir. İşte dayanmak kelimesi ile ilgili cümleler.
– Ailesinin son ferdini de kaybedince yüreği dayanmadı ihtiyar kadının, yatağa düştü.
– Kediyi öylece soğukta görünce yüreği dayanmadı hemen içeri aldı.
– Ayakkabılar çok dayandı.
– Laikliği korumak için kanun kuvvetine mi, eğitim ve telkin kuvvetine mi dayanmalıyız? (F. R. Atay)
– Nihâyet dayanamayıp Şeyh Zeyneddîn-i Hâfî’nin yanına gitmek için Osmancık medresesindeki müderrisliğini bırakıp yola çıkar. (A. H. Tanpınar)
– Bıçak kemiğe dayandı, artık bu yerde duramam.
– Bu kumaş hiç dayanmadı.
– Seni bir kere gören hasretine dayanabilir mi? (A. M. Efendi)
– Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor. (M. Ş. Esendal)
– Bıçak kemiğe dayandı mı başkaldırır, canını sakınmaz, hakkını ister. (A. Ağaoğlu)
– Kımıza da dayanamazsın bilirim. (M. N. Sepetçioğlu)
– Maârif müdürü hemen hemen elliye dayanmış bir köseydi. (R. N. Güntekin)
– Kazılmış mezarın önüne geldiklerinde daha fazla dayanamayıp oracığa çöktü. (İ. O. Anar)
– Yirmi gün bu doktora inandım ve mafsala sokulan demir borular içinde ilâcın sıkılmasına baygınlıklar geçirerek dayandım. (P. Safâ)
– Yüzünü avuçlarının içine almış, duvara dayanmış, ayakta duruyor. (H. R. Gürpınar)
– Kānûnî devrinde Viyana kapılarına dayandık. (B. Felek)
– Gözlerini kapayarak bana dayandı. (E. B. Koryürek)
– Bu çiçekli ve ağaçlı setler tâ Kazancıoğlu Bahçesi’ne kadar dayanırdı. (S.Ayverdi)
– Bu ağlamaya göz değil vallâhi Horhor çeşmesi olsa yine dayanmaz. (H. R. Gürpınar)
– Gıyâseddin Keyhusrev, ağabeyisi Rükneddin Süleyman’ın kuvvetlerine dayanamayacağını anlayınca iki oğlunu Konyalılar’a emânet ederek bu şehirden kaçtı. (A. H. Tanpınar)
– Kuş tüyü yastıklara dayanıyorduk. (R. H. Karay)
– Karşılıklı bilmece sormaya dayanan seyirlik oyunlar da vardır. (M. And)
– Meşe tahtaları kaç yüz sene dayanabilir? (A. M. Efendi)
– Hemen Mevlâ ile sana dayandım / Arkam sensin kalem sensin dağlar hey. (Köroğlu)
– İki genç, kırarcasına küreklere dayandılar. (H. Balıkçısı)
– Benim servetim kaç gün dayanır. (R. N. Güntekin)
– Dayanın çocuklar, bu gece bu işi bitirelim.
– Sıdk ile Allâh’a dayan / Etmez mi gör ihsan sana. (N. Mısrî)
– Kır ata nal mı dayanır. (O. V. Kanık)
– Bu haber ortalığa yayılır yayılmaz banknotlarını kapan bankaya dayanıyor. (Y. Z. Ortaç)
– Yoksa bu artışa para mı dayanırdı. (B. Felek)
– Bir imparatorluğun dayandığı medeniyetle berâber inkırâzının ne demek olduğunu anlarız. (A. H. Tanpınar)
– Bu kâse bu kadar sıcağa dayanır mı?
– Türkiye’de Anayasa rejimi kuvvetler muvâzenesi sistemine dayanır. (B. Felek)
– Isrârına dayanamadı (A. Gündüz)
– Bu köprü 30 tona dayanmaz.
– Merkezde Akhisar’ın, Bergama’nın da henüz dayandığını öğrendiler. (N. Cumalı)
– Yıllarca uğraşıp didinip yaptığı ev bir anda kül oldu, buna can mı dayanırdı?
– Şehrin hücrâ ve harap mahallelerinde karın ağırlığına dayanamayarak çöken damlar (…) düşme, kayma vak’alarının gülünç ve korkulu tarafları (…) günün mevzûu olarak harâretle ele alınırdı. (S. Ayverdi)
– Yıllarca aynı yastığa baş koyduğu kocasının haline can mı dayanırdı?