İnce; tâneleri ufak olan, vücûdu fazla kilolu olmayan, zarif, hafif, kendi cinsinden olanlara göre kalınlığı az olan, koyu ve yoğun olmayan, akıcılığı çok olan, bir derinlik ve zarâfet kazanmış olan gibi anlamlara gelir. İnce mecaz anlamı ise; kibar, duygulu, hassas, özenle ve küçük ayrıntılarına kadar emek verilerek, üzerinde durularak titizlikle yapılan demektir. İşte ince ile ilgili mecaz anlamlı cümleler ve ince ile ilgili gerçek anlamlı cümleler.
– Ben çok sabrettim, artık inceldiği yerden kopsun.
– İnceldiği yerden koparsa kopsun, daha fazla masrafa giremem.
– Konuyu inceden inceye araştırdım.
– Görüp de sevmemek ne mümkün seni / Güzelsin, incesin, tatlısın, şensin. (O. S. Orhon)
– Hoş, söylese de saklasa da kendisi kadar akıllı bir adam olan kardeşi, ağabeyisinin bütün ince hesaplarını ve mâlî kaynaklarını zâten avucunun içi gibi biliyordu. (S. Ayverdi)
– Bu kuyumcu cidden büyük bir sanatkârmış, ince ruhlu, eli mâhir bir ihtiyarmış. (E. B. Koryürek)
– Senin her şeyi ince eleyip sık dokuduğunu herkes bilir.
– Kaba konuş, zarar yok, be-an-şart ki ince düşünebilesin. (C. Şahâbeddin)
– O kadar da ince eleyip sık dokunacak bir iş değil, kaygılanma.
– Meclisimize ihtiyar kadınları sokmamak sûretiyle ince bir nezâket gösterilmektedir. (R. H. Karay)
– Annesinin bu meseleyi nasıl ince eleyip sık dokuyacağını biliyordu. (O. Kemal)
– Bu işi kabul etmeden önce inceden inceye hesaplar yapması gerekirdi.
– Sabahtan beridir ince bir yağmur / Yağıyor, soğuk bir sisle karışık. (O. S. Orhon)
– Bu odaya ince boya vuralım.
– Hepsinin bir yığın ince tarafı vardır. (A. H. Tanpınar)
– Durumu inceden inceye gözden geçirmeliydi.
– İnce uzun parmakları, beyaz elleri var. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– İnce profili, mehtâbın her şeyi güzelleştiren büyüsü içinde ışıktan bir heykel. (Y. Z. Ortaç)
– Orman, inceden inceye uğulduyordu.
– İnce zevkiyle onu bulmuştu. (A. Midhat Efendi)
– Dostum şair, yazar Sabahattin Teoman, yazdığı ince bir mektupla durumu düzeltiyor.
– İnceden inceye tahkîkat yapıldı. (Ö. Seyfeddin)
– Son derece ince bir ekran televizyon aldık ve duvara astık.
– İnce vücûduna uymayan kalın bir ses. (Y. Z. Ortaç)
İnce ile ilgili deyimler ve anlamları
– Sonra beyaz bir maşlahla o hanım ve arkasında zenci kız ince iskeleden terâzileniyor, yaylanıyor gibi geçerlerdi. (R. E. Ünaydın)
– Oya gibi ince asma fenerleri, Kütahya işi çini tabakları, Mısır işi züccâcî kandilleri seyrederdim. (R. E. Ünaydın)
– Bugün temizlikçi geliyor. Şöyle ince bir temizliğe… (T. Uyar)
– Doktorun koltuğunun yanında küçük ve alçak bir iskemlede ince bir kız başını babasının dizine dayamış. (H. E. Adıvar)
– Masanın altına koyduğumuz muşamba ince olduğu için yırtıldı.
– Benim hasta olduğum günlerde her şey uzun uzun düşünülmüş, ince hesaplarla hazırlanmıştı. (R. N. Güntekin)
– Sarışın, kuru, ince bir kadındı. (Y. K. Beyatlı)
– Sabahları yataktan kalkarken başım ince ince ağrıyor. (M. Yesâri)
– Harç için biraz da ince kum gerekli.
– Sardı her uzvunu bir ince sızı / Bu öpüş gül gibi soldurdu kızı. (Y. Kemal)
– Hiçbir hareket bu gülüş kadar belirsiz ve ince değildir. (S. F. Abasıyanık)
– Gerçek adaletin karşısında boynum kıldan incedir.
– Hepsinden ince Anglo-Sakson güzelleri. (Y. Kemal)
– Annesinin bu meseleyi nasıl ince eleyip sık dokuyacağını biliyordu. (O. Kemal)
– Buraya koyduğunuz ayakkabılık mermerleri çok ince olmuş.
– İnce bir çocuk sesinin hırçınlaştığı, ağladığı işitildi. (R. N. Güntekin)
– Dürdâne’nin yalısını inceden inceye gözden geçirdi. (A. Midhat Efendi)
– İnce siyah kaşlarının altında iri gözleri parlıyordu. (Ö. Seyfeddin)
– Verdiğiniz kararlar karşısında her zaman boynum kıldan incedir.
– İnce hastalıktan ölmüştü.