Mazlum; haksızlığa uğramış, kendisine zulmedilen, zulüm görmüş, yumuşak, uysal, sessiz, sâkin gibi anlamlara gelir. Mazlum mecaz anlamı ise; (yüz, ses vb. için) hüzünlü, mahzun, boynu bükük demektir. İşte mazlum kelimesi ile ilgili cümleler.
– Mazlûm bir paşanın oğluydu. (R. N. Güntekin)
– Cümlesi ile barış ve iyi geçinme yolunu tutup mazlûmlara yardımcı oldu. (K. Çelebi)
– Millî Mücadele, mazlum bir milletin kaynayan benliğinden taşmıştır. (A. Gündüz)
– Aldatmasın seni, diktatörün sarayları, kumaşı, saray bahçesini, sular dâim, mazlûmların göz yaşı. (İmâm-ı Rabbânî)
– Mazlûm çocuk, ne hâbdır bu? / Feryâdıma mı cevâbdır bu? (A. Hâmit)
– Annem mazlûm bir sesle sordu. (A. Gündüz)
– İyi bir müslüman olarak ölüme hazır ol! Mazlûmların bedduâsından çok sakın ve hiç kimseye zulmetme! (Muâz bin Cebel)
– Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım / Çiğnerim çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım / Zâlimin hasmıyım ammâ severim mazlûmu. (M. Âkif)
– Atatürk, mazlum milletlere umut vermiştir.
– Mazlum ve mütevekkil, kadıncağız çıkıp gitti. (N. F. Kısakürek)
– Mazlûmun bedduâsından korkunuz. Çünkü onunla Allahü teâlânın arasında bir perde yoktur. (Hadîs-i şerîf)
– Ref’-i bîdâda tekâsülden garaz ne bilmeyiz / Derd-i mazlûman suâl olmaz mı mahşer yok mudur. (Hâfız Paşa)
– Canzi, kollarım arasında ne mazlûm hareketlerle çırpınmış, dağı taşı eritecek bir yalvarışla inlemişti. (S. Erol)
– Üç kimsenin duâsı muhakkak kabûl olur. Mazlûmun, misâfirin ve ana babanın. (Hadîs-i şerîf)
– Hâriçte himâye-i mazlûmin velvelesiyle dâhildeki mazlûmlarının feryâdını bastırmak, politikasının en büyük esaslarından biri idi. (N. Kemal)