Heybe; yolculukta binek hayvanlarının eyerine geçirilerek iki yana sarkıtılan veya omuzda taşınan, kilim, deri, kıl veya meşinden, içine öteberi koymaya mahsus iki taraflı torba, yada omza geçirilebilen tek gözlü bir tür çanta demektir. İşte heybe kelimesi ile ilgili cümleler.
– Hava sıcak, yol çorak, gitgide / Azalmıştı yiyecek heybede. (E. B. Koryürek)
– Heybeler içinde akılla gezilmez ki…
– Heybe, basit anlamıyla eskiden yolculuk için kullanılan çantalarmış.
– Ahmet hemen heybesini açtı ve makasını, kırık tarağını çıkardı. (İ. H. Baltacıoğlu)
– Heybesinden bir şişe su çıkardı, henüz soğumamış bir şişe su.
– Adamın heybesi o kadar dolu ki içinde ne var çok merak ettim.
– Kadının yüzündeki nur, taşıdığı heybe ve vakar karşısındakini etkileyecek kadar muhteşemdir.
– Benim heybemde yol boyunca ihtiyacım olacak her şey var.
– Anladım ki susan her şey engin ve derin, susan her şey gizemli ve heybetli.
– Sabahın erken saatlerinde yola çıkmış, heybesine de bir parça ekmekten başka hiçbir şey almamış.
– Gelin çeyizinde; göynek, çember (başa bağlanan yazma), çul, çuval (un koymak için) heybe getirirdi.
– Heybem kitapla dolu olduğu için ben boş konuşmam.