Kaldırım; taşlarla yapılan yol döşemesi, sokak ve caddelerin iki yanında yayaların yürümesi için yapılan hafif yüksekçe yol, yaya kaldırımı gibi anlamlara gelir. İşte kaldırım kelimesi ile ilgili cümleler.
– Türkiye’de altın yatırımı asla kaldırıma düşmez.
– Artık bu markanın ürünleri kaldırıma düşmeye başladı.
– Bastığı hiçbir eser kaldırıma düşmemişti. (Y. Z. Ortaç)
– Bizim kaldırım mühendisi de geldi nihayet.
– Bekçiler için gündüz çalışma saati sayılmazdı. Hatta şehrin herhangi bir yerinde yangın dahi olsa sokakları dolaşıp ucu demirli sopalarını kaldırım taşlarına vurarak yangın var diye bağırmazlardı. (S. Ayverdi)
– Kaldırım dökülen yapraklarla kaplıydı.
– Kelli felli efendiden adamların hatta sarıklı ulemanın günden güne hırpanileşen kılıklarla, elleri boyunlarında, kaldırımları arşınladıklarını görüyorum. (R. N. Güntekin)
– Yıllarca kaldırımları boşuna çiğnemedik.
– O olmasa kaldırım taşları arasından fışkırmış otların bütün sokağı bürüyeceği muhakkak. (Y. Z. Ortaç)
– Hasan işlek kaldırımdan yavaşça aşağıya doğru yürüdü.
– Kaldırımlarda yosmalar gezer. (O. V. Kanık)
– Yeni yeşil alanda kaldırım ve yol çalışmaları devam ediyor.
– Bu gece yarısında iki kişi uyanık / Biri benim, biri de uzayan kaldırımlar. (N. F. Kısakürek)
– On yıl İstanbul’da kaldırım çiğnemiş insanız.
– Boy boy insan gölgeleri kımıldar / Güneşi içmiş kaldırımlarda. (C. S. Tarancı)
– Kaldırımın üstünde bir şemsiye gördüm.
– Döndük, karşı kaldırıma atladık. (S. M. Alus)
– İki aydır kaldırımları arşınlamaktan başka bir şey yaptığımız yok.
– Sokağına göre kaldırımdan parkeye, parkeden kaldırıma gezinip duruyordu. (A. Râsim)
– Ahmet, kız kardeşini kaldırımda bilinçsizce yatarken buldu.
– Araba bozuk kaldırımların üstünde sallanıyor, devrilecek gibi oluyordu. (S. F. Abasıyanık)
– Yarın işe başlıyorum, kaldırımları arşınlamayı bırakıyoruz artık.
Kaldırım aşındırmak: İşsiz güçsüz, aylak aylak dolaşmak.
Kaldırım çıbanı: argo. Dövüşte açılan yara.
Kaldırım çiçeği (gülü, yosması): Uygunsuz kadın.
Kaldırım eskitmek: Çok gezmek, çok dolaşmak.
Kaldırım kabadayısı: Yersiz ve gereksiz kabadayılık eden, kabadayılık taslayan kof kimse.
Kaldırım mühendisi: İşsiz güçsüz dolaşan kimse.
Kaldırım süpürgesi: Evinde oturmayıp durmadan gezen kadın, sokak süpürgesi, sürtük.