Fena; hoşa gitmeyecek durumda olan, istenen veya gereken nitelikte bulunmayan, nitelikçe iyi olmayan, kötü, bet, üzücü, çok, fazla, aşırı derece, deahlâk kurallarına uymayan, kötü huylu, kötü yaratılışlı, başkalarının kötülüğünü isteyen gibi anlamlara gelir. İşte fena kelimesi ile ilgili cümleler.
– Fenalık etmek istese, ilk fırsatta ederdi.
– Biraz daha konuşursan seni fena edeceğim.
– Leylâ’nın fenâ yola düştüğünü öğrendikten sonra göz yummuş, kızını evinde alıkoymuş olsaydı ona nâmussuz demeye hakları olurdu. (R. N. Güntekin)
– Kazada hayatını kaybettiğini duyunca fena oldum.
– Rüşvet aslında fena şeydir, fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir. (B. Felek)
– Ay ben fena oluyorum! Bir bardak su versene tatlım.
– Çocuğun okulu değişince, dersleri daha fena oldu.
– Fena da ne kelime!
– Bu savaş yılları o kadar fena ve ağır felaketler öğretmişti ki… (H. E. Adıvar)
– Fena mal elde kalır.
– Bütün kan başıma çıktı, üstüme bir fenalık gelir gibiydi.? (M. Ş. Esendal)
– Yazar, bu yönteme göre yetiştirdiği çocukları bir tahta perdenin deliğinden sirk gösterilerini izlerken yakalayınca neredeyse fenalık geçirmiştir.
– Yılbaşı gecesinde fenalık geçirmiş Mihriban yenge.
– Ağzını açamıyordu, fenâ sıkışmıştı. (Ö. Seyfeddin)
– Yanında çalışana pek güvenme, fena gözle bakıyor gibi geldi bana.
– Ona bu fenâ haberi vermekte gecikmek için eve gitmek istemedim. (P. Safâ)
– Bu fena işi düzeltmek zor.
– Yaptığın şaka fenasına gitmiş, sana çok kırgın.
– Fena günler yaşadığına inanmak için bin şahit lazım. (R. H. Karay)
– O arkadaşını pek gözüm tutmadı, sana fenalık etmesin.
– Adamın sesi fena olduğu için herkes ondan kaçarak uzaklaşıyor.
– Dün fenâ sıkıldım akşama kadar / İki paket cıgara bana mısın demedi. (O. V. Kanık)
– Kaza haberini alınca fenalık geldi, doktorlar müdahale etti.
– Sabahleyin fenâ bir rüyâdan silkinmek isteyerek uyandım (Y. Z. Ortaç)
– Dün gece hastane acillerinin durumu çok fenaydı.
– Bu çocuğun yaptıkları yüzünden, bana fenalık geliyor.
– Fenâ çocuklarla konuşuyorsun / Sen de fenâ çocuksun. (O. V. Kanık)
– Hakkındaki düşüncelerim değişmedi, hatta daha fenaya sarıyor.
– Bugünlerde çok fenayım.
– Eğer sorumluluklarımızı yerine getirmezsek sonumuz çok fena olur.
– Siz fena adamsınız, odanıza geldiğime bin kere pişman oldum. (P. Safa)
– Bakalım asıl suçlular kim, bu iş giderek fenaya sarıyor.
– Odasını dağınık bırakıp gitmiş, akşam gelsin onu fena yapacağım.
– Galata’da fenâ bir yerde oturmuş. O zaman “fenâ bir yer”i kim bilir? Anlamadık, ağzımızı açtık durduk. (A. Râsim)
– Dün fena şekilde hastalanınca hemen hastaneye gittik.
– Sabahtan beri yoldayız, fena hâlde yoruldum.
– Ben senin iyiliğin için konuşuyorum, söylediklerimi fenaya çekmene gerek yok.
– Çok fena bir halde olduğum için kimse bana yardım edemez.
– Tenis oynarken bileğim burkuldu, berbat, fena acıyor. (P. Safa)
– Çocuğun durumu fena olunca doktorlar da panik yapmaya başladı.
– Allah için bana doğrusunu söyleyiniz, ben artık fenâ bir kadın mı sayılırım? (R. N. Güntekin)
– Fena yerine vurunca, sakat kalacak diye korktuk.
– Kaza haberini alınca fenalık çöktü, doktorlar müdahale etti.
– Bu çocuğun yaptıkları yüzünden, üstüme fenalık çöküyor.
Fena ile ilgili atasözleri ve anlamları
Fena ile ilgili deyimler ve anlamları