Durgun; hareketi az, hareketsiz, kıpırtısız, sâkin, rüzgarsız, gerektiği kadar canlı olmayan, sönük, doğuştan işlek bir zekâsı ve canlılığı olmayan, neşesiz, düşünceli, keyifsiz gibi anlamlara gelir. İşte durgun kelimesi ile ilgili cümleler.
– Hasan durgun, tıkanıktı, susuyor, susuyordu. (R. H. Karay)
– Piyasadaki durgunluk bir çok işyerinin kapanmasına sebep oldu.
– Yolda ikisi de durgundular. (H. E. Adıvar)
– Öteki durgun bir Anadolu köylüsü idi. (F. R. Atay)
– Fuar bu sene çok durgun.
– Onun için de İbrâhim Efendi hayâtı boyunca kadını güzel, şuh, zekî, alımlı ya da saf, durgun, silik diye iki ayrı sınıfa bölmemiş; biraz yüzüne bakılan oldu mu odasına alıvermişti. (S. Ayverdi)
– Bugün durgun görünüyorsun
– Bugünlerde alış verişler durgun.
– Harp hemen tesirini gösterdi. Piyasa durgun. (Ö. Seyfettin)
– Nerval, Abdülmecid’in durgun yüzünü ve bakışlarını çok beğenir (A. H. Tanpınar)
– Önümüzde durgun bir deniz uzanıyordu.
– O halde? Şimdi niçin öyle durgunsun? (P. Safâ)
– Bu akşam o kadar durgun ki sular. (N. F. Kısakürek)
– Deniz masmavi, hava durgun, her taraf ılıktı. (R. H. Karay)
– Körfezin (…) yumuşak beşiğine uzanan durgun deniz hiç de korkunç değildi. (R. H. Karay)