Tezgah; genellikle dükkânlarda, satıcıların önünde bulunan, malları üzerine koyarak alıcıya gösterdikleri uzun masa yada meyhane, kahve gibi yerlerde, müşterilerin üzerinde yiyip içtikleri uzun masa ya da büfe demektir. Ayrıca tezgah; üzerinde el, âlet veya makine ile iş görülen, masaya benzer tertîbat, destgâh veya dokumacıların halı, bez vb. dokudukları âlet demektir. Tezgah mecaz anlamı ise; hîle, düzen demektir. İşte tezgah kelimesi ile ilgili cümleler.
– Adama tezgah kurdular ve sonunda içeri attılar.
– Hemen tezgâhı kurup gittiler.
– Türlü hîleye / Tezgâhlar kurdum… (A. V. Paşa)
– Hırsızların tezgahına düştüm.
– İçenlerin hepsi susmuş, kadına bakıyor, tezgâhın arkasındaki yürüyüşünü seyrediyorlardı. (S.Faik Abasıyanık)
– Yüz binlerce tezgâh, kadının hakîkî vücûdunu gizlemek için rengârenk kumaşlar dokuyor. (A. Hâşim)
– Erkenden tezgâhı kurup satışa başladılar.
– Tezgah üzerine çıkardığım malları kimse satın almadı.
– Hep bu kadının yanına gelir, tezgâhında bez dokurdu. (Ö. Seyfeddin)
– Tezgâhın solundaki büyük, yağlı, siyah taşta satırları biliyor. (Ö. Seyfeddin)
– Çanak çömlek tezgâhı.
– Tezgah üzerindeki malları hemen rafa kaldırın.
– Bir başka tezgâhın üstünde hâlâ sofralardan eksilmemiş olan şimşir, abanoz, bağa, fildişi kaşıklar… (S. Ayverdi)
– Bu meyhânelerin sokaktan yana yakın bir yerinde süslüce bir tezgâh… (A. M. Efendi)
– Tezgahın üzerinde muz dolu bir sepet var.
– Bir tezgâhtan öbürüne koşuyor, bir kumaş topunu bırakıp başkasına saldırıyordu. (R. H. Karay)
– Tezgâhlara dizili sıcak, yumuşak ekmekler. (R. H. Karay)
– Çağrı Bey’in Merv’i çarşısından pazarına, dut yapraklarından ipek tezgâhlarına kadar değişiyor, kaynıyor, gelişiyor ve büyüyordu. (M. N. Sepetçioğlu)
– Tezgâh üstüne yığılan toplara görmeden bakıyorum. (Y. Z. Ortaç)
– Sabah erkenden tezgâhları kurmaya başladı.