Sıkıntı; boş oturma, tekdüze yaşayış, ilgisizlik, bezginlik, işsizlik gibi sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet, can sıkkınlığı, huzursuzluk demektir. Diğer bir ifade ile sıkıntı; bir karışıklığın yada bozukluğun yol açtığı güç durum ya da etkili ve sürekli ruhsal ve fiziksel yorgunluk, meşakkat, mihnet, yokluk ve parasızlığın yol açtığı geçim darlığı, darlık, yokluk, sorun, problem, mesele, üzüntü, tasa, kaygı, keder gibi anlamlara gelir. İşte sıkıntı kelimesi ile ilgili cümleler.
– Otobüste beni bir sıkıntı bastı, dokunsalar patlayacaktım hani!
– Çocuklarının para sıkıntısı çekmesini istemez; onlara bol harçlık verirdi.
– Hiç sıkıntı çekmedim desem yalan olur.
– Bu duruma gelinceye değin çok sıkıntı çektim.
– Bu sıkıntıyı niçin çekiyorsun, boş ver gitsin.
– Atatürk öldüğü zaman Türkiye’nin ufak tefek sıkıntılar dışında hiçbir büyük problemi yoktu. (B. Felek)
– Beyimiz sıkıntıya gelemezmiş!
– İki ateş arasında epeyce sıkıntı çektik. (A. Gündüz)
– Sabahtan beri bana sıkıntı vermekten bıkmadın mı?
– Bir derdi, bir sıkıntısı olup da öyle susup durduğu akşamlar bile yanında bulunmaktan hoşlanıyoruz. (N. Ataç)
– Bu çocuğun sıkıntısı nedir? Bir sıkıntısı var ki yerinde duramıyor.
– Bu kış yine, kok kömürü sıkıntısı baş gösterecekmiş. (H. Taner)
– Bir sıkıntısı olduğundan dışarı çıkmak zorunda kaldı.
– Ayıptır söylemesi evdeki dört boğazı doyurmak için çok sıkıntı çekiyorum. (B. Felek)
– İhtiyarın bir para sıkıntısı içinde olduğunu o söylemeden ben keşfetmiştim. (S. F. Abasıyanık)
– Bütün gün evde oturuyor, can sıkıntısından ne yapacağımı bilemiyordum.
– Bizim Celâl, Hulûsi’nin boyuna göre ranza bulmakta öyle pek fazla sıkıntı çekeceklerden değildi. (Bediî Fâik)
– Bu sıkıntıyı atlatırsam, uzun yaşarım.
– Doktor masrafları yüzünden biraz sıkıntıya düşmüşler.
– Bizden sonra gelecek olanlar çok sıkıntı çekecekler, fakat onların çocukları rahat edecek. (A. H. Tanpınar)
– Her gün yeni bir sıkıntıyla uğraşarak çözmeye çalışıyorum.
– Sıkıntı ve ıstırapla sağa sola döndüm. (A. Gündüz)
– Çok sıkıntılı bir günü geride bıraktık ama kurtulmuş değiliz.
– Amma gide gide ulûfeler artıp israf alıp yürüyerek devletin de masrafı yükselmekle sıkıntı başlayınca aynı darlık kütleye de sirâyet etmekte gecikmemişti. (S. Ayverdi)
– Amacımız seni sıkıntıya düşürmek değil.
– İçinin sıkıntısını mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı. (P. Safa)
– Bugün içimde tarif edemeyeceğim sıkıntılar var.
– İstanbul’a dönmek saatleri yaklaştıkça içimde bir sıkıntı peydâ oluyor. (Ö. Seyfeddin)
– Bu aralar kardeşim sıkıntıda olduğu için, ona destek olmaya çalışıyorum.
– Masada tek başıma sıkıntıyla oturup duruyordum.
– Tırnaklarını ruhlarına geçirmiş olan sıkıntı canavarının korkunç azametine delâlet eder. (A. Hâşim)
– Sabahtan beri elektrik yok, hepimiz sıkıntıdan patladık.
– İki haftadır sınavlara çalışıyorum, inan sıkıntıdan patladım.