Perde; görmeyi, görüşü, ışığı engellemek ya da bir şeyi gizlemek için bir açıklığın önüne gerilen örtü, üzerine görüntü yansıtılan veya saydam olmayan yüzey, iki yeri birbirinden ayıran bölme, seste pes perde, doğruyu görmeye engel olan şey, utanma duygusu, ar, hayâ, katarakt gibi anlamlara gelir. Ayrıca perde; bir sahne eserinin büyük bölümlerinin her biri, bir müzik parçasını oluşturan seslerden her birinin kalınlık veya incelik derecesi; kaz, ördek, martı gibi hayvanların parmaklarını birbirine bitiştiren zar gibi anlamlara da gelir. İşte perde kelimesi ile ilgili gerçek ve mecaz anlamlı cümleler.
– Ahmet Bey yüksek perdeden konuşmaya bayılır.
– Güya bütün memleket arkamızda imiş gibi yüksek perdeden konuşmaya başlamıştık. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Sen böyle yüksek perdeden konuşuyorsun çünkü etrafındaki o çomarlara güveniyorsun. (R. C. Ulunay)
– Pencerenin perdesi eskimiş.
– Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan. (Y. Kemal)
– Patron işte, fikirlerini kabul etmediğinizi düşündüğü an yüksek perdeden konuşmaya başlıyor.
– Oyunun üç perdesi de böyle alkışlar içinde geçti. (M. Ş. Esendal)
– Üst perdeden konuşmaya bayılır.
– Perdesi yırtılmış adamın, baksana neler söylüyordu!
– Perdeleri nasıl kendi eliyle pencerelere taktığını … düşündü. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Artık köy içinde dinlenir sözüm / Yırtıldı perdesi utanmaz yüzüm. (Âşık Zülâlî)
– Gözlerine perde inmiş.
– Âşıkın âhına olur mu perde. (E. Emrah)
– Kadınların namaz kıldığı yere perde çektiler.
– Sinemada ön sırada bir hanım perdeye bakacak yerde biteviye arkasına dönüp bakıyor. (B. Felek)
– Bu kadar suçun üzerine perde çekmek kolay değil.
– Perde kurmaya gelmişler.
– Perde açılınca düzgün döşeli bir oda görünür. (Nâmık Kemal)
– Her ne ise… Ben çocukluğumdan beri bu oyuna karşı derin bir incizap duyarım. Perdede Karagöz’le Hacivat’ın gölgelerini gördükçe rûhum gençleşir. (Selim N. Gerçek)
– Bu sözü duyunca gözlerimdeki perde kalkıverdi.
– Tiyatro topluluğu ‘Kaos’ adlı oyunla perdelerini ilk kez açmıştı. (A. Cemal)
– Yenileme için yıkılacağından, tiyatro yarın perdelerini kapatıyor.
– Bu işin perde arkasında kim var?
– Üç dört cins bez ve muşambadan perdeleri biribirine bir türlü kavuşamayan arabaların içi soğuk. (R. E. Ünaydın)
– Sonra da ince ve çok acıklı bir perdeden şarkı söylemeye başladı. (A. Mithat)
– Rahmetli büyük annemin gözlerine perde inmişti.
– İşlediği suçlara perde inmedi, cezasını çekti.
– Duvarın önüne çekilen tahta perdeye yapıştırılmış ilanlara bakıyordu. (M. Ş. Esendal)
– Pencerenin perdesi kapalı. (A. M. Efendi)
– Perde indi ve ışıklar salonu aydınlattı.
– Tadilattan sonra tiyatromuz bugün perdelerini açıyor.
– Perdesi patlamış adamın, baksana neler söylüyordu!