Alfabe, bir dildeki sesleri karşılayan simgelerin (harflerin) oluşturduğu, belirli sırası olan işaretler topluluğu demektir. Diğer bir ifade ile Alfabe veya abece, her biri dildeki bir sese karşılık gelen harfler dizisidir. Alfabe terimi, kökeni Sami olan Yunan alfabesinin ilk iki harfi alfa ve beta’dan türemiştir. Alfabe, yalnız sessiz harflerden oluşan Kuzey Sami yazısına bağımlı bir Yunan buluşudur. Bir dil için ayrı ayrı zaman ve yerlerde değişik alfabeler kullanılabilir. Çünkü harf denilen işaretler “görece”dir. Aynı ses ayrı alfabelerde değişik işaretlerle gösterilebilir, örneklersek “a” sesi zaman içinde değişmez ama bu ses Latin alfabesinde başka, Arap alfabesinde başka bir işaretle gösterilir. Genellikle bir ulusal alfabede ulusun dilindeki seslerin hepsi için ayrı ayrı harfler bulunmaz, birbirine yakın sesler aynı harflerle gösterilir: Türkçede “ke” ve “ka” seslerinin “k”, “ga” ve ”ge” seslerinin “g” harfiyle gösterilmesi gibi, kimi zaman da bir sesi iki harfle karşılanır. Türk alfabesinde “ğ” ve “y” harflerinin aynı yaklaşık sesi yansıtmaları gibi.
Bir dile yabancı dillerden sözcükler girdiğinde ulusal hafler bu sözcüklerin yazılışında yeterli olamayabilir. O zaman “düzeltme işareti” denilen yardımcı işaretler kullanılır (Türkçede “hala” ve “hâlâ” sözcüklerinde olduğu gibi). Bazen de bir ulus, başka bir ulustan aldığı alfabeyi, kendi dilindeki seslere göre ekler ve işaretlerle geliştirir: Osmanlı döneminde Türklerin Arap alfabesine ekledikleri ph (ö), ö (ğ), ü (g) harfleri Cumhuriyet döneminde kabul edilen Latin alfabesine eklenen ç, ş, ğ harfleri. Sesler harf gruplarıyla da gösterilir. Bu harf birleşimleri Avrupa dillerinde görülen ch, tch, tsch (hepsi ç sesi için) birleşimleriyle örneklenebilir.
Bir ulusun kullandığı alfabe genellikle, o ulusun toplumsal ve dinsel yaşamına bağlıdır. Slav ulusları dinsel nedenlerle iki ayrı alfabe kullanırlar. Katolik Hıristiyan olan Polonya, Çek, Slovak, Hırvat ve Slovenler Latin alfabesini; Ortodoks Hıristiyan olan Ruslar, Bulgurlar ve Sırplar Kiril alfabesini kullanırlar. Kültürün alfabe seçimine etkisi Romenlerde görülür. Latin kökenli olan Romenler 1860 yılına kadar Kiril alfabesinin kullandılar. 1860 yılında Ortodoks dininden olmalarına karşın, Latin kökenli oluşuna dayanarak Latin alfabesini aldılar. Türkler 8. yüzyıldan beri aldıkları ve etkilendikleri kültür ve dinlere göre çeşitli alfabeler kullanmışlardır. Şamanizm, Brahmanizm, Hıristiyanlık (Manihaizm), Musevi ve İslam dinini benimseyen Türklerin kullandıkları alfabeler şöyle sıralanabilir: Göktürk, Sogd, Budist Uygur, Brahman Uygur, Hıristiyan Uygur, Manihai, İbrahi ve Arap.
Gerçekte alfabe, yıllar boyu ileri düzeyde gelişmiş bir yazı biçimidir. Yazı karakteriyle sesi arasındaki ilişki, geleneklere göre değişkendir ve kesin olarak saptanamaz. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, tüm yazı biçimleri için bu tanımlama doğru olmayabilir. Örneğin piktograph (resini yazı), ideograph (işaret yazı ) ve hiyeroglif alfabelerinde, simgeleriyle anlamları aralarındaki temel ilişki oluşturur. Bunlar ve ötekiler arasında en uygunu, alfabe yazısıdır. Çin yazısı gibi olanlar düşünüldüğünde, alfabenin kolay öğrenimi yadsınamaz. Bir dilden ötekine aktarımı da kolaydır. Bu yüzden 3.000 yıldan bu yana çok az değişikliğe uğramıştır.
Alfabe Kökeni
En eski bilinen alfabe yazısı Yunanistan’da Pylos (Navarino), Miken ve Girit’te bulunmuştur ve İÖ 2000 yılından kalmadır. Bu ilk Yunan yazısının, Fenikeli tüccarların Yunanistan’a taşıdığı Kuzey Sami yazısının değişiken bir biçimi olan Kanaan alfabesinden çıkartıldığı varsayılır. Alfabenin harflerinin Yunanca adları olan alfa, beta, delta, vb yine Sami kökenli olduklarını gösterir.
1929 yılında Suriye kıyısındaki Ras Şamra’da (eski Ugarit) İÖ 15. yüzyıla ilişkin harflerden oluşan çiziyazılı tabletler bulundu. Bunların kökeninin Kuzey Samilerden çıktığı saptandı. 1933 yılında Lübnan’ın Byblos Bölgesi’nde elde edilen bulgular ise İÖ 22. yüzyıla kadar uzanıyor ve simgeler, Mısırlıların hiyeroglif yazı türüne benziyordu. Bu ve bundan sonraki buluntuların ışığı altında çeşitli kuramlar geliştirdi. Sir Arthur Evans, alfabeyi Filistinlilerin Girit’ten Filistin’e ve oradan da Fenikelilerin Yunanistan’a taşıdığı kuramını öne sürdü. Alan Gardener ise, 1916 yılında Mısır’ı başlangıç yeri kabul ediyor ve Mısır hiyeroglifiyle Sami alfabesi arasında yakın ilişkiler kuruyordu. Eldeki kaynaklara göre, 4 Sami alfabesinden “Sabaea”da 29 harf vardı ve sgldafı sağa, aynı zamanda sağdan sola yazılıyordu.
Yunan alfabesi
Yunan alfabesinin iki biçimi olan Khalkidik (Kalsid) ve tonik (ton) türü, onlardan çok önce uygarlık kurmuş olan Anadolu’nun batı ve kuzey halklarından alındı. Kazı bulgularından elde edilen sonuçlar, Yunan ile Kuzey Sami kökenli Fenike alfabesi arasındaki yakın benzerliği ortaya çıkardı. Yunanlılar, aldıkları alfabenin 22 Sami harfinden bazısını sessiz harflere dönüştürdüler ve birkaç harf eklediler. Yunan alfabesi iki ana bölümden oluşuyordu: Doğu ve Batı alfabesi. Her biri de kendi içinde yan bölümlere ayrılıyordu.
Latin alfabesi
Batı Yunan ve Khalkidik alfabeleri, Etrüskler aracılığıyla İtalya’ya getirildi. Umbria, Toscana ve çeşitli Alp halklarının kullandığı lehçeler Etrüsk kökenlidir. Latin alfabesinin oluşumuna, Etrüsk dil ve uygarlığının büyük etkisi oldu. 23 harfi içeren Latin alfabesinde Y ve Z harfleri de vardır. Ortaçağ süresince İngiliz alfabesine kadar uzanan Latin harflerine sonradan t, J, U, V ve W katıldı.
Diğer alfabeler
Hint alfabesinin iki kökeni vardır. Kharosthi ve Brahmi. Brahmi’nin kaynağının kesin bilinmemesine karşın, Seba ülkesi (eski Yemen) tüccarlarının getirdiği ve Güney Sami alfabe grubundan çıktığı sanılıyor. Brahmi alfabesi, tğm çağdaş Hint grubu alfabelerinin kaynağıdır. Kharosthi ise, Arami (eski Suriye) alfabesinin Hint dillerinin gereksinmelerine göre değişikliğe uğramış biçimidir. Pers egemenliği döneminde batı Hindistan’da kullanıldı. Yazısı ilk kez İÖ 3. yüzyılda ortaya çıktı. Sasani Krallığı döneminde Perslerin Arsakid ve Sasanilerin Pahlavi alfabeleri yan yana yürürlükteydi.
Çağdaş Arap alfabesi, yine Arami alfabesinin geliştirilmiş bir biçimidir. Bir eski Arap ülkesi olan Neba’da kullanıldığı ve İÖ 5. yüzyıla kadar uzandığı kanıtlandı. İslamlığın ilk döneminde iki tür Arap alfabesi görülür. Kâfi ve Nakşi. Birincisinin kullanımı zorluğu nedeniyle resmi amaçlara bağımlı kaldı. Nakşı alfabe gelişerek bugünkü çağdaş Arap alfabesini oluşturdu.
İranlılar, Türkler ve öteki bazı uluslar Arap alfabesini uzun sure kullandılar. Ancak çağımızda, tıpkı 1928 Harf Devrimi ile kabul elliğimiz gibi Latin ya da Yunan alfabesini kullanmaya başladılar.
Arami kayıtlar, İÖ 8OO’lere kadar uzanır. Kuzey Suriye’de ilk izlerine rastlanan Arami alfabesi, Kuzey Sami alfabelerinden çok daha yaygınlaştı. Asya’da çivi yazısıyla birlikte kullanıldı. Arami alfabesinin gelişmiş biçimi çağdaş İbrani ve Palymra (Suriye) alfabelerinde görülür.
Anadolu’da İÖ 1000 yıllarının ilk yarısında bir grup alfabenin çıktığı saplandı. Bunlardan önemli olanları arasında Karya ve Likya alfabeleri vardı. Öte yandan Frig alfabesinin kaynağı yine Yunan alfabesine dayanır. Yunan kökeninden gelen Ermeni alfabesine, Pers egemenliği sırasında, Pers harflerinin katıldığı görülür.
Alman (eski Germen) bölgelerinde. Yunan alfabesine yakınlığıyla bilinen Rune alfabesinin, Italyan kökenine dayalı olduğu tartışmalıdır. İngiltere ve İrlanda’da yaşayan Keltler, olan Ogham yazısı kullanılırdı.
İki Slav alfabesi olan Kyrillik (Kiril) ve Glagolitik, 9. yüzyıla kadar uzanır. İkisi de o donemin Yunan alfabesinden türemiştir. Ancak Slav dilindeki sesleri simgelemek için çeşitli harfler eklenmiştir. Glagolitik, alfabe 17. yüzyıla kadar Hırvatistan Bölgesinde yaşadı. Kiril alfabesi ise, Slav dilinin kullanılan alfabesi oldu.
Türk Alfabesi
Türkiye Cumhuriyetı’nde 1928 yılından beri kullanılan alfabede 29 harf vardır: a b c ç d e f g ğ h ı i j k l m n o ö p r s ş t u ü v y z. Bu 29 harf Türk kültür dilindeki 32 sesi karşılar. Değişik sesleri de karşılayan hafler şunlardır, e harfi: açık ve kapalı iki sesi karşılar (koyun eti’ndeki e açık, etmek’teki ilk e kapalı), g harfi; ga ve ge seslerini karşılar (gazete ve gelen sözcüklerindeki gibi), k harfi: ka ve ke seslerini karşılar (karşı ve kel sözcüklerindeki gibi). Ayrıca, I harfi de kalın I ve ince I seslerini karşılar (al ve el sözcüklerindeki gibi). Ayrıca yerel ağızlarda bulunup yazı dilinde bulunmayan kimi sesler (k ile h seslerinin karışımı olan hırıltılı h sesi ve n ile g sesinin karışımı olan hırıltılı h sesi ve n ile g sesinini karışımı olan sağır n sesi) alfabede gösterilmez.
Özel amaçlarla kullanılan alfabeler
Bilimsel dil çalışmalarında, var olan alfabeler yeterli olmaz. Ses ayrımlarını doğru saptamak için ayrı alfabeler geliştirilmiştir. Bu alfabeler şöyle sıralanabilir.
Fonetik yazı
Söyleneni bütün incelikleriyle saptamak, bir yazıyı tarihsel imlasıyla yazmak, yazısı olmayan dilleri, sözlü metinleri yazıya geçirmek için kullanılır.
Transkripsiyon alfabesi
Bir metnin söylenişini lam olarak yazmak için kullanılır. Bu alfabede her ses için ayrı bir işaret olduğundan bu alfabeyle yazılamayacak hiç bir dil yoktur.
Translileration alfabesi
Bir metnin tam yazılış biçimini yazıldığı alfabeden bir başka alfabeye çevirmek için kullanılır. Bu bilimsel alfabeler “fonetik yazı” ve “çeviri yazı” adıyla da adlandırılır. Uluslararası sistemler durumundadır. Ayrıca bir konuşmacıyı daha kısa sürede yazıya geçirebilmek için düzenlenen alfabeye ”stenografi” denir. Sesleri daha yaklaşık bir biçimde saplayan bu sistem, her ulusun dil özelliğine göre ayrı düzenlenmiştir ve genellikle çözümlemesini yazan yapar. Son yıllarda bu alfabeyle yazan aygıtlar üretilerek çözümleme kolaylaştırılmıştır.
Ayrıca görme ve duyma eksikliği olanlar için alfabeler düzenlenmiştir. Körler için hazırlanan Moon (1847) alfabesi yerini daha sonra bulunan Braille’ye (1852) bırakmıştır. Bu alfabelerin işaretleri dokunularak algılanır.
Sağır ve dilsizler için düzenlenen ve el işaretleriyle aktarılan alfabe l’Epöe (1776) adını taşır. Haberleşmede telgraf gönderimi için Morse (1837) ve çeşitli bayrak alfabeleri de düzenlenmiştir.
Alfabenin müzikte kullanımı
Alfabe harfleri müzikte sesleri göstermek için eski çağlardan başlanarak uzun süre kullanıldı. Başlangıçtan 10. yüzyıla kadar Yunan alfabesi 10. yüzyıldan sonra yerini Latin harflerine bıraktı, İlk yedi harfin (A. B, C. D, F, 0) yedi diyatonik sesi gösterdiği bu sistem do dan boşlayan ses dizisini gösteriyordu. Odan nola yazısı adını taşıyan bu sistem, bir süre kullanılmışsa da zamanla yerini değişik nota sistemlerine bırakmıştır. Türkiye’de benzer bir nota yazısını Arap harfleriyle Mustafa Nezihi Albayrak önermiş, fakat kullanılmamıştır.
Alfabe sırası, diplomasi
Uluslararası toplantılarda, devletler ve o devlet adına toplantıya katılan kişiler, devletin adındaki ilk harfin alfabedeki sırasına göre anılır ve tınıtılırlar. Antlaşmalarda da imzalama bu alfabe sırası gözetilerek yapılır. Bu sıralama o toplantıda kullanılan dile bağlıdır (Çekoslovakya Fransızcada T ile İngilizcede C ile yazılır.