Mürşit, doğru yolu gösteren, rehber, kılavuz, önder, Hak ve hakîkate erişme yolunda müritlerine örnek olan, onları irşat eden, rehberlik eden kimse, şeyh demektir. Mürşidi Kamil ise, bütün noksanlıklardan kurtulmuş olan şeyh anlamına gelmektedir. Diğer bir ifade ile Mürşid-i kamil, Sırat-ı Müstakimi (dosdoğru yol, yani İslam’ı) gösteren, dalaletten hidayete sevkeden kişidir. Mürşid-i kamil, tasavvufta seyr-i sülûkunu tamamlayıp, irşada ehliyetli ya da icazetli olan kişiler için kullanılan bir tabirdir. Şeyh ile aynı manaya gelir.
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki;
Müminler dört kısımdır. Bunlar;
1- Kelime-i şehadet getirenler.
2- Salihler: Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için uğraşanlar.
3- Evliya olanlar: Allah’ın rızasına kavuşmuş olanlar.
4- Mürşid-i kâmil olanlar: Başkalarının da kavuşması için uğraşanlar.
İmam-ı a’zam hazretleri de, tıpkı İmam-ı Rabbânî, Ma’rûf-î Kerhî ve Hasan-ı Basrî hazretleri gibi mürşid-i kâmil idi. Ama vazife taksimi yapmışlardı. İmam-ı a’zam, İmam-ı Şâfiî, İmam-ı Mâlik ve İmam-ı Ahmed gibi âlimler dinin fıkıh kısmıyla, diğer evliya da tasavvuf kısmıyla meşgul olmuştur. Neticede hepsi de Müslümanların din ve dünya müşküllerini çözmek için çalışmışlardır.
Mürşid-i kâmil, her hareketinde İslamiyet’e uyan, her an Allahü teâlâyı hatırlayan kişidir. Melekler bir anda çeşitli yerlere gidebilirler. Allahü teâlâ, bu kuvveti mürşid-i kâmillerin ruhuna da vermiştir. Bir mürşid-i kâmilin iki talebesi olsa, biri doğuda, biri batıda olsa, ikisine de aynı anda emr-i Hak vâki olsa, yani ölmek üzere olsalar, ikisinin de imdadına yetişip, imanla ölmelerini sağlar. Noksanlıklarımız, ancak sohbetle giderilir. Sohbet imkânı yoksa kitapları okunur.
Mutasavvıflara göre de üç türlü şeyh vardır. Bunlara şeyh-i ta’lim, şeyh-i sohbet ve şeyh-i tarikat denir. Şeyh-i ta’lim, ilim sahibi bir öğretici, tasavvufi konularda bilgi verip, insanları aydınlatmakla yetinen mutasavvıftır. Şeyh-i sohbet, her isteyenin sohbetine katıldığı, sözlerini dinlediği, hâl ve hareketlerini örnek aldığı mutasavvıfa denir. Şeyh-i terbiye, şeyh-i irşad, şeyh-i taslik de denilen şeyh-i tarikat ise mürid ve müntesiblerini tasavvuf yolunda eğitip yetiştirerek Allah’a ulaştıran önderdir.
Şeyhin uyması gereken kimi kurallar da vardır. Her şeyden önce diğer şeyhler arasında sivrilmek, öne çıkmak için çalışmamalı, müridlerinin çoğalması için gösteriş yapmamalıdır. Nefsini bütünüyle altettiği, nefsinin tehlikelerini tamamen yok ettiği düşüncesine kapılmamalı; halkın arasına karıştığında tüm varlıklarla ilişkisini kesebileceği özel bir halvet yeri ve zamanı olmalıdır. Kendisine bağlanan müridlere iyi davranmalı, diğer şeyhlere saygı göstermelidir. Müridlerini sevmeli, onları sağlık ve hastalıklarında yalnız bırakmamalı, haklarını yerine getirmelidir. Nefislerine karşı verdikleri savaşta zaaf gösteren müridlere hoşgörülü davranmalı; müridlerinden gelecek herhangi bir fayda ve hizmete tenezzül etmemelidir. Müridlerin kusurlarını yüzlerine vurmamalı, onları dolaylı biçimde uyarmalıdır. Müridlerinde gördüğü değişiklikleri başkalarına açıklamamalıdır.
Tasavvuf kaynaklarında, tasavvufî hayata girmek, bir mürşide bağlanmak isteyenler için gerçek bir şeyhte aranması gereken niteliklerin dökümü yapılır. Bunların başlıcaları şöyle özetlenebilir: Şeyh ilim, irfan ve eserleriyle temayüz etmiş olmalıdır. Veli olması yeterli değildir, aynı zamanda mürşid olmalıdır. Günlük hayatı müstakim olmalıdır. Belli bir tarikatın kuralları doğrultusunda tasavvufi eğitimini (seyr ü süluk) tamamlamış olmalıdır. Müridlerini yetiştirmekteki yeteneği kabul edilmiş olmalıdır. Dini görevleri yerine getirmede ciddiyet sahibi olmalıdır. Tekelci olmamalı; kendi dışındaki şeyhleri kötülememeli, küçük görmemelidir. İnsanları eğitmek bir yetenek işidir. Öğretmek ve eğitmek herkesin yapabileceği bir iş değildir. Bu nedenle şeyh, Allah vergisi bir kabiliyete sahip olmalıdır.