Müneccim; yıldızların hâl ve hareketlerinden hüküm çıkaran (gelecek hakkında tahminde bulunan) kimse, falcı, kahin, astrolog, astronomi ile uğraşan kimse gibi anlamlara gelir. İslâm dini gelecekten haber veren falcıların en büyük yalancılar olduğunu, gaybı ancak Allah’ın bileceğini açıklamıştır. Peygamberimiz falı ve falcılığı yasaklamış, bunu Allah’a eş koşmakla bir tutmuştur. Kur’an-ı Kerim’de “İçki, kumar ve fal okları şeytanın amelinden birer pisliktir. Bunlardan kaçınınız ki felaha eresiniz.” buyurulmuştur.
MÜNECCİM KELİMESİ İLE İLGİLİ ÖRNEK CÜMLELER
– Eskiden müneccimlere danışılırmış.
– Ramazan hilâlinin tesbitinde müneccimlerin sözüne îtibâr edilmez. (İbn-i Âbidîn, İbn-i Vehbân)
– Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir / Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç sâat (Sâbit)
– Müneccimlere, kâhinlere, falcılara inanmamalı, bilinmiyen şeyleri bunlara sormamalıdır. Bunları gaybleri (geleceği) bilir sanmamalıdır. Uğursuzluğa inanmamalı, te’sir eder sanmamalıdır. (İsmâil Hakkı Bursevî)
– Ekber Şâh’ın müneccimleri ona saltanat ve iktidarının yakında yok olacağını bildirdiler. Bu duruma üzülen Sultan, o günlerde dehşetli bir rüya da gördü.
– Müneccimlerin hesapladığı uğurlu saatte “Tanrı koruya” duâsı edilir (Safiye Erol)
– Yer küresinin ömrünü, yaratıldığı günden kıyâmete kadar olan zamânı; eski müneccimler, seyyâre (gezegen) yıldızlarının adedince bin sene yâni yedi bin sene demişlerdir. Zîrâ onlar gezegen adedini yedi biliyordu. Târihlerin çoğunda yazılı bulunan ve bâzı din kitablarına da geçmiş olan yedi bin sene buradan gelmektedir. Böyle söylemek zan ve faraziyye (teori)den ibârettir. (Abdülhakîm Arvâsî)
– Rivâyet edildiğine göre Nemrûd, birgün rüyâsında, gökte bir nûrun parladığını ve onun, güneş ile ayın nûrunu söndürdüğünü gördü. Diğer bir rivâyette ise, rüyâsında bir kişinin gelerek kendisini tahtından indirip yere çarptığını görmüştü. Uyanınca telâşlandı. Müneccimleri saraya çağırarak rüyâsını anlattı.
– Büyü yapıldığını öğrenen Hürrem Sultan, hemen müneccim başına gider.
– Koca Râgıb Paşa için ya kendisi yâhut bir müneccim tarafından istihraç olunur ki, filân vakitte ayağına ip takarak hânesinin önünde sürükleyecekler (Fâik Reşat)
– Esbak müneccimbaşı Osman Efendi merhum, filân gece bir yangın zuhur edip İstanbul’u baştan başa yakacağını istihraç eder (Fâik Reşat)
– (Zâlim lâkabıyla meşhur olan Emevî vâlisi) Haccâc’ın (v. 95/714) huzûruna bir müneccim girer. Haccâc, onun gözlerini bağlattıktan sonra eline biraz çakıl taşı alarak onları sayar ve; elimde kaç tane taş var? diye sorar. Müneccim, taşların sayısını doğru olarak söyler.
– Gaybden (gelecekten) verdiği haber konusunda kâhini tasdîk etmek küfürdür, îmânı giderir.Kâhin; gelecek zamanda ortaya çıkacak hâdiseleri haber veren, sırları bildiğini ve gayb âlemine âit bilgilere vâkıf olduğunu iddiâ eden kişidir. Arablarda, olacak işleri bildiklerini iddiâ eden kâhinler vardı. Benim gördüğüm cinler var, onlar bana tâbi olur, hizmetimde bulunur, bana haber getirirler diye iddiâ ederlerdi. Diğer bâzıları ise, bana verilen bir anlayış sâyesinde hâdiseleri ve işleri bilir ve kavrarım diye iddiâ ederlerdi. Yıldızların hareketlerine bakarak ileride meydana gelecek hâdiseler hakkında bilgi sâhibi olduğunu iddiâ eden müneccim de kâhin hükmünde olur, yâni gaybden verdiği haber konusunda müneccimi tasdîk etmek küfr olur. (Teftâzânî)
– İlmiye sınıfından olan müneccimbaşı ile ikinci müneccimin tâyinleri reîs-i etıbbâ yâni hekimbaşının inhâsıyle olurdu (İsmâil H. Uzunçarşılı)
– Müneccim vardır ki, o da aslında kâhindir. Şu farkla ki müneccim, olacak hâdiseleri yıldızlara bakarak bildiği iddiâsındadır.
– Yaşamlarındaki önemsiz bir suç, müneccim bir yolcunun tehlikeli sırına ortak olmaları ve ona engel olmalarıdır.
– Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim / Gaflet ile görmez kuyuyu rehgüzerinde (Ziyâ Paşa)
– Astrolog veya müneccim, bir insan doğduğu sırada yıldızların durumuna bakarak, onun geleceği hakkında hüküm yürütür.