Sinema makinesi tıpkı otomobil gibi bir çok mucidin çalışmaları sonunda ortaya çıkmıştır. Ama nasıl otomobil denilince Daimler ve Benz akla gelirse, sinema makinesi denilince de ilk olarak Edison’la Lumière Kardeşlerin isimleri hatırlanır.
Sinema makinesi gözün bir kusurundan yararlanarak yapılmıştır. Gözün Önünden bir saniyede 12 ya da daha az resim geçirilirse göz bunları tam olarak, ayrı ayrı görür. Ama gözün önünden bir saniyede geçirilen resim sayısı 12’yi aşınca göz bunları ayrı ayrı göremez. Resimleri birbirine ekli gibi görmeye başlar. Çünkü göze çarpan her görüntü ancak saniyenin onda birine yakın bir zaman gözden silinmez. Gözün bu özelliğinden yararlanıp, bir saniyede 12’den fazla resim birbirine ekli olarak gözönünden geçirilince bu resimlerdeki cisimler hareket ediyormuş gibi görünür. İşte hareket eden bir insanın, bir cismin fotoğraflarını seri halinde çekip sonra birbiri ardından hızla gözün önünden geçirmek düşüncesi sinema makinesinin icadına yol açmıştır . Sinema kelimesi de eski Yunanca’daki hareket (Kinema) keilmesinden gelir.
Edison’un ve Lumière Kardeşlerin makinelerinden önce, resimleri birbiri arkasından hızla gözün önünden geçirerek onları hareket halindeymiş gibi gösteren icatlar yapılmıştır. Bunların başlıcaları 1833 yılında yapılan Zoetrop, 1860’da yapılan Kinematoskop, 1870’de yapılan Fasmatrop’dur.
Büyük mucit Edison 1889 yılında, şerit filmin icadından yararlanarak seri halinde resimler çekti. Bu filmi büyük bir kutunun içindeki merceğin önünden geçirdi. Filmin arkasından bir ışık yanıyor, üstten filmi seyreden resimleri hareket halinde görüyordu. Böylece ilk sinema filmi yapılmış oluyordu. Ama Edison Kİnetoskop adını verdiği bu icadı geliştiremedi. Kinetoskop ancak yukardan bakılarak ve göz merceğe uydurularak seyredildiği için pratik değildi.
Lumière Kardeşler 1895 yılında yaptıkları bir makine ile Edison’un makinesindeki güçlüğü ortadan kaldırdılar. Onların makinesinde görüntü duvara gerilmiş bir perdeye yansıtılıyor, birçok kişi aynı anda ve rahatça, hareket ediyormuş gibi gözönünden geçen resimleri seyrediyordu. ‘Sinematograf’ adı verilen bu makine modern film makinesinin ilk şekli oldu. Ayrıca, Lumière Kardeşler, bu makinenin kullanılış yerini de düşünmüşler, bir sinema salonu açmışlardı. Başlangıçta 120 kişilik salonun ancak dörtte biri seyirci bulabiliyordu ama kısa süre sonra kapıda kuyruklar başladı. Lumière Kardeşler bu icat sayesinde çok zengin oldular. Amerikalılar hemen bu işle ilgilenerek sinemayı bir sanayi kolu haline getirdiler. 1908-1909 yılında konulu uzun filmler çevrilmeye başlandı. 1926 yılında ilk sesli film (Don Juan) çevrildi. Sesli filmin yapılışı sinemanın gelişmesinde çığır açtı. 1930’dan sonra da renkli film çalışmaları başladı.