Minnet kelime anlamı olarak; ihsan, in’am, lütuf, bağış, kerem, iyilik etme, iyilik bilme, bir iyiliğe teşekkür etme, yapılan iyiliği başa kakma gibi anlamlara gelir.
Minnet; bir iyilik karşısında kendini mânevî olarak borçlu hissetme, yük altında kalma demektir. Diğer bir ifade ile Minnet veya şükran, bir insanın aldığı yardımdan dolayı duyduğu hoşnutluk duygusudur. Genellikle teşekkür etme yoluyla ifade edilen bir duygudur. Minnet duyguları bir başka insana yönelik olabileceği gibi yaradana yönelik de olabilir. Yani Allahü teâlâya hamd ve senâ etmek, şükretmek.
Minnet etmek (eylemek): Bir iyiliği veya yardımı kabul etmek.
Minnet etmemek: Boyun eğmemek, (yardıma, iyiliğe) ihtiyaç duymamak.
Minnet altında bırakmak: Karşı tarafı kendine borçlu hissettirmek için başa kakarak gösteriş olsun diye iyilik yapmak.
Minnet duymak: Birinin iyiliğine karşı memnun olup, kendini ona borçlu saymak.
MİNNET KELİMESİ İLE İLGİLİ ÖRNEK CÜMLELER
– Ey iman edenler, Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez(elde edemez)ler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez. (Bakara Suresi, 264)
– Müslüman oldular diye sana minnet etmektedirler. De ki: “Müslümanlığınızı bana karşı minnet (konusu) etmeyin. Tam tersine, sizi imana yönelttiği için Allah size minnet etmektedir. Eğer doğru sözlüler iseniz (bunu böyle kabullenmeniz gerekir.)” (Hucurat Suresi, 17)
– Minnet edenin sadakasını Allahü teâlâ kabûl etmez. (Hadîs-i şerîf)
– Sağ olun, size minnetim sonsuzdur.
– Minnet akıl ve iz’andan soyunmuş özü-vicdânı çürük kişilere yaraşır. Böyleleri bir kimseye bir iyilik ettikleri zaman onu ya söz veya davranışlarla açıklamaya kalkışarak zavallıyı mahcub eder ve gönlüne ızdırap yüklerler. (Ahmed Rıfat)
– Medîneli altı kişilik bu tâlihli grup, böylesine hayran kaldıkları bir zât ile konuşabilmeyi canlarına minnet bildiler. Hemen Peygamber Efendimiz’in etrâfına, ışığın çevresindeki pervâneler misâli toplanıverdiler.
– Gaflet ve şaşkınlığa kapılarak, ana-babanın kalbini kırarsan derhal onların rızâsını almaya çalış, yalvar, minnet eyle ve her ne sûretle olursa olsun, onların gönlünü al. Ana-babanın evlâdı üzerinde hakları çok büyüktür. (Süleymân bin Cezâ)
– Sesinde bir minnetin sıcaklığı vardı. (H. Taner)
– Allahü teâlâya hamdü senâlar olsun ki, üç seneden beri müslümanım. Mes’ûd bir hayâta kavuştum. Bana İslâmiyet’i anlatıp müslüman olmama vesîle olanlara minnet borcum çoktur. (Ömer Mita-Japon)
– Kaderimi yazan Hak’tır / Kula minnet eylemem / Gideceğim yer topraktır / Çula minnet eylemem (Nesimi’ye nazire)
– Minnet Allahü teâlâya ki, O’na tâatte bulunmak, beğendiği işleri yapmak, O’na yakınlaştırır. O’na şükretmekle nîmet artar. Alınan her nefes, hayâtın devâmını sağlar. Verilen nefes, insanı rahatlatır. O halde, her nefeste iki nîmet vardır. Her nîmete bir şükür lâzımdır. (Sâdî-i Şîrâzî)
– Oğlunun elinden ne gelse borç sayıyor, ödeyemeyeceği bir minnet duygusu altında eziliyordu. (N. Cumalı)
– Hayat yolunda bizim taşıyabileceğimiz ve öteki dünyâya da götürebileceğimiz biricik servet; Allahü teâlâya hamd ve senâ etmek (O’na minnet bildirmek) ve O yüce kudret sâhibine sevgi ile bağlanmak, O’na ibâdet etmektir. (William Pickhard-İngiliz)
– Canım, malım, her şeyim Sana fedâ olsun yâ Rasûlâllah! diyebilmekten, büyük bir haz ve lezzet aldılar. Allah ve Rasûlü’nün yolunda her şeylerini fedâ etmeyi, canlarına minnet bildiler.