Doğal kömürler, temel maddesi karbon olan ve fosil bitkilerin milyonlarca yıl toprağın altında mayalanmasıyla meydana gelen katı maddelerdir. Ayrışma derecelerine göre turba kömürü, linyit, taşkömürü (ya da maden kömürü), antrasit ve grafit adını alırlar. Odun kömürü ise yapay olarak elde edilir.
Bütün XIX. yüzyıl boyunca ve XX. yüzyılın ilk yarısında kömür sanayi için en önemli enerji kaynağıydı. Buhar makinelerini, sonra termik santralların alternatörlerini çalıştırmak için hep kömür yakıldı. Kömürün en büyük sıkıntısı taşıma güçlüğüdür, fakat kömür ocaklarının yakınına, hatta içine termik santrallar ya da gaz fabrikaları kurmak hiç de güç değildir. Üstelik kömür toz haline getirildikten ve sulandırıldıktan sonra boru hatlarıyla da taşınabilir. Yeraltındaki büyük kömür yataklarının varlığı nedeniyle kömür bugün bile en güvenilir enerji kaynağıdır. Genellikle linyit yataklarında olduğu gibi damar pek fazla derinde değilse, önce cevheri örten toprak tabakasını temizlemekle yetinilebilir. Buna karşılık, başka kömür türlerinde uzun uzadıya kazı çalışmaları gerekir.
Çoğu zaman, bir iki yüz metre derinliğe kadar inen düşey kuyular, sonra da yatay galeriler açmak zorunda kalınır. Ocağın içinde ısı çok fazladır: her yüz metrede 30° C kadar artar. Üstelik işçileri çeşitli tehlikeler bekler: toprak çökmeleri, su baskınları, grizu patlamaları ve kömür tozları. Günümüzde artık maden işçileri kazma, küreği bir yana bırakmış, eskiden kullanılan şahmerdan tipi kırma çekiçlerinin yerini de «havöz» ya da «potkapaç makinesi» denilen büyük kazı makineleri almıştır. Galerilerin desteklenmesi otomatik olarak yapılır ve çıkarılan kömür, kayışlı taşıyıcılarla (konveyörlerle) boşaltılır. Bütün bu gelişmelere ve alınan bütün güvenlik tedbirlerine rağmen, maden işçisinin görevi gene de güç, tehlikeli ve yıpratıcıdır.