Ölmüş hayvanları doldurmak ayrı bir uzmanlık işidir: «tahnitleme» denilen bu işin uzmanı ölü hayvanı hem bozulmadan koruyabilmek, hem de ona canlı görünümü kazandırabilmek için özel yöntemler uygular. Böylece doldurulan hayvan eskiden yaşadığı ortamda ya da bir doğa bilimleri müzesinin salonlarında ölümsüzlüğe kavuşur…
Hayvan doldurma sanatı, bir ölüye canlıymış havasını vermese bile hiç değilse vücudunu binlerce yıl koruma olanağı sağlayan mumyalama sanatından doğmuştur. Mısırlıların mumyaları, örneğin Ramses ll’nin mumyası, bu şekilde dört bin yıldan çok dayanarak günümüze kadar ulaşmıştır. Eski çağda ölüleri bozulmadan saklama yönteminin temeli, ölüyü yetmiş gün süreyle bir tuz banyosuna yatırmaktı.
Tahnitçi yalnız iskeleti olan hayvanlar üzerinde çalışır. Önce hayvanın içini açarak bozulmaya sebep olabilecek herşeyi, bağırsakları, iç organları, hatta bazen kasları çıkarıp alır. Geriye yalnız hayvanın derisi (parçalanıp yırtılmamasına özellikle dikkat, eder), kafatası kemikleri, omurgası ve en önemlisi hayvanın canlı gibi durmasını sağlayan bacak kemikler) kalır.
Vücuda normal duruşunu kazandırmak için gövdenin içine pamuk ve alçı doldurmadan önce derinin iyice temizlenmesi ve yer yer sepilenmesi gerekir. Sanatçı kol ve bacak kemikleriyle birkaç tel parçasından yararlanarak hayvana istediği duruşu verebilir. Camdan yapılmış gözler, yapma bir dil ve burun bu görüntüyü tamamlar.
Örneğin böcek gibi küçük hayvanlar ise sert ve saydam bir plastik kütlesi içinde saklanabilir.