Omurgalı hayvanların son ve en alt sınıfı olan balıklar hayatlarını tamamen suyun içinde geçirirler. Yalnız iki yaşamlı denilen balıklarda su hayatına uyma sonunda vücutları ve organları buna göre farklılaşmıştır. Vücudun ön ve arka tarafları sivri, vücut bütünüyle kaygandır. Diğer hayvanlarda üyeler dediğimiz kol ve bacaklar yerine yüzgeçler meydana gelmiş, kuyruk dümen görevini yapacak bir biçim almıştır. Boyun tamamen kaybolmuştur. Vücudu alt derinin meydana getirdiği pullar örter. Bu pullar balıkların suda kaymasını kolaylaştırır. Ayrıca vücutlarında hava keseleri vardır. Bunlar da kolaylıkla yüzmelerine yardım eder. Balıklar solungaçla solurlar. Vücut pullarla kaplı olduğundan deri solunumu yoktur. Balıklar kendilerine gerekli oksijeni sudan alırlar. Su içindeki erimiş oksijen solungaçlardaki kılcal damarlar tarafından alınır. Yumurtlayarak ürerler. Balıkların pek azı doğurarak ürer.
Balıklar önce İlksel balıklar, Yüksek balıklar diye iki gruba ayrılır. İlksel balıklara, »Yuvarlak ağızlılar» da denir. Bunların yuvarlak ağızları emmeye yarar. Vücutlarında pul yoktur. Omurgalar çok az gelişmiştir. İskeletleri kıkırdaktandır. Kısaca, çok basit bir vücut yapıları vardır. Bir sırt ipliği, sinir sistemini meydana getirir.
Yüksek balıklar da kemikli balıklar, kıkırdaklı balıklar, iki yaşamlı balıklar diye üç sınıfa ayrılır. Bunların vücut yapıları, ilksel balıklara göre daha mükemmeldir.
Balıkların büyük bir bölümü etçildir. Bazı türler hem et hem de bitki yerler, çok az bir bölümü de yalnızca su bitkileriyle beslenir. Türlerin büyük bir bölümü dişlidir. Dişlerin tümü biçim bakımından birbirine benzer ve çeneler üzerinde bir ya da daha çok sıralı biçimde dizilmişlerdir. Bazı türlerde ağız tavanında damak dişleri de bulunur. Bazı türlerde ise çenelerde diş yoktur, ancak diş yerine yutak kemiklerinde özel çıkıntılar vardır. Balıkların sindirim sistemi iyi gelişmiş olmakla birlikte bazı türlerde gerçek bir mide yoktur. Tükürük bezleri bulunmaz. Öte yandan karaciğer ve pankreas tam olarak gelişmiştir. Hem hemen tüm balıklarda bulunan ve özel bir kanal aracılığıyla yemek borusuyla birleşen hava keselerinin, sindirim sisteminin bir uzantısı olduğu düşünülür. Hava keseleri, içlerindeki gaz karışımını artırıp azaltarak balığın ağırlığının azalıp çoğalmasını sağlamaya yarar. Balıklar gırtlaklarının her iki yanında bulunan solungaçları aracılığıyla sudaki oksijeni solurlar. Su, ağızdan alınır ve solungaçlardan geçerken oksijen tutularak karbondioksit atılır. Akciğerli balıklarda ise iki solunum sistemi vardır. Bunlardan biri havadan oksijen alabilir. Balıkların kalbi, solungaçların yakınındadır ve genellikle bir karıncık, bir kulakçık, bir ana atardamar ve bir ana toplardamardan oluşur. Bu oluşumlar, kan akımının arkada öne doğru tek yönlü akmasını sağlayacak biçimde bazı kapaklarla birbirlerinden ayrılmışlardır. Kalpte yalnızca kirli kan bulunur.
Balıklar soğukkanlı hayvanlardır ya da çevrelerindeki ısıyı taşırlar. Bununla birlikte ısı değişimlerine karşı oldukça duyarlıdırlar. Ilıman iklimlerde yaşayan bazı türler kışın büyümelerini durdurur ve dinleme dönemine girerler, bazıları ise gerçek kış uykusuna yatarlar. Balık beyni gelişmiştir. Koklama, tat alma ve dokunma organları birbirleriyle bağlantılıdır ve az da olsa kaynaşma gösterir. Dış ve ortakulak yoktur ve içkulak temel olarak denge organı ödevi gören bir labiretten oluşur. İşitme duyusu zayıftır. Bununla birlikte, su içinde titreşim oldukça belirgin olduğundan, ses yanlarda bulunan ve kulakla ilişkili organlarca algılanır. Görme yalnızca gündüzle kısıtlı olmamasına karşın türlerin büyük bir bölümünde iki göz birbiriyle ilişkili değildir. Oldukça derinlerde ya da mağaralarda yaşayan bazı türlerde gözler küçülmüş ve hatta bazısında birbirleriyle kaynaşmıştır. Bazı özel dip balıklarında, ışık saçan organizmalardan gelen zayıf ışığısaptayacak biçimde gelişmiş bir görme duyusu vardır. Balıkların büyük bir bölümünde iki ayrı cins (erkek ve dişi) vardır. Erdişi türler de olmakla birlikte düzenli ve kalıcı bir erdişilik ender görülür. Bazen yılanbalığı ve alabalıklarda olduğu gibi cinslik nitelikleri geç gelişebilir ya da erkek ve dişi etkinlikleri mevsimlere göre birbirini izler. Yumurtalayan türlerde yumurtanın döllenmesi vücudun içinde ya da dışında olabilir. Yavrular, büyüklük ve renk dışında erginlerden çok az değişiklik gösterir. Bazı türlerde ise genç hayvanlar oldukça değişiktir ve erişkin biçimlerine başkalaşımla geçerler. Bazı türlerde ise iki cinsiyetlilik görülür; bu durum geçici olup yalnızca üreme dönemlerinde görülebildiği gibi kalıcı da olabilir. Erkek balıklar, genellikle dişilerden daha küçüktürler ve daha uzun yüzgeçleri olup, değişik ve daha göz alıcı renkler gibi yapısal değişiklikler gösterirler. Bazı türlerde ise erkek oldukça küçüktür ve dişinin vücuduna yapışarak asalak yaşar.
BALIKLARDA KOKU ALMA
Balıklarda bulunan solunumla hiç bİr ilgisi yoktur. Başın üstünde bulunan burua delikleri kısa bîr kanalla koklama sinirlerine bağlanır.
BALIKLARDA ÜREME
Balıklarda Üreme yumurta İle olur. Balıklar çeşitlerine göre değişik sayıda yumurta çıkarır ve bunları suya bırakırlar. Yumurtaların Üremesi tesadüflere kalır. Bu yüzden balıkların çoğu bir seferde kabarık sayıda yumurta çıkarırlar. Bunların bir kısmı suda kaybolur. Bir kısmı da ürer.