Mescidi Aksa (المسجد الأقصى), Kudüs’teki mukaddes mabettir. Yeryüzünde Kâbe’den sonra yapılan ikinci mescid olduğu ve pek çok Peygamberin bu mescidin civarında yaşaması sebebiyle değer ve şerefi pek yüksektir. Mescid-i Aksa Müslümanlarca kutsal kabul edilen mekânlardan biridir ve Müslümanların ilk kıblesidir.
İslam dünyasında çok önemli bir yeri olan Mescid-i Aksa Kudüs’tedir. Kudüs, Ortadoğu’da bulunur ve dünyanın en eski şehirlerinden biridir. Mescid-i Aksa, Kubbet-üs-Sahra yanında bulunur. 17 kapı ve 4 minareden oluşur.
Mescid-i Aksa’ya, Beyt-i Makdis de denilir. Hz Davud’un oğlu Hz Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Mescid-i Harama, yani Kâbenin bulunduğu mescide bir aylık mesafededir. Bulunduğu Kudüs şehri de bu mübarek mescid sebebiyle Yüce Allah tarafından şereflendirilmiş bir mıntıkadır.
Miraç’da sevgili Peygamber Efendimiz (sav) bir gecenin içinde Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya getirilerek, oradan Allah’ın katına çıkarılmıştır. İsra Suresi’nin ilk ayetinde bu olay anlatılarak “Mescid-i Aksa” kelimesi zikredilir.
Yeryüzünde değeri en yüksek mescidden birisi Mescid-i Aksa’dır. Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde:
“(Namaz ve ziyaret için) hiç bir mescide sefer edilmesi doğru değildir. (Ziyade sevap umarak) yalnız (şu) üç mescide sefer edilir. Mescid-i Haram, Mescid-i Resul ve Mescid-i Aksa” buyurmuştur.
Bu hadise göre Mescid-i Aksa dünyanın en değerli mescidlerinin üçüncüsüdür. Mescid-i Haram kıble olmadan önce müslümanlar da Mescid-i Aksa’ya dönerek ibadet ederlerdi.
Mescid-i Aksa Hıristiyanlar ve Yahudilerce de mukaddes mabet olarak kabul edilir. Bilhassa Yahudiler bu sebeple orayı daima ele geçirmeye çalışmış ve bu uğurda her şeyi göze almışlardır.
Mescid-i Aksa yüce Allah’ın Sevgili Peygamberleri tarafından yapılmış, korunmuş ve Kur’an-ı Kerim’de övülmüştür. Bu sebeple oraya sahip olmak ve onu layık olduğu şekilde korumak öncelikle müslümanların hakkıdır.
Hz. Ömer (r.a.) devrinde Kudüs fethedilince, oraya giden halife bir gece vakti Beytü’l-Makdis’e girdi ve bütün gece orada namaz kıldı. Sabah olunca ezan okutarak cemaat ile namaz kıldı.
Bundan sonra Hz. Ömer (r.a.) Kâbul Ahbâr’ı çağırarak müslüman mescitinin nerede yapılabileceğini sordu. Kâb, es-Sahrâ (kaya)’ya işaret etti ve hatta bunun kıble olmasını istedi. Hz. Ömer (r.a.) ona İslâm kıblesinin Kâbe olduğunu hatırlattı. Fakat Beytü’l-Makdis’in mukaddes hatırasına da bir mescit yaptırdı ve kıblesini Kâbe tarafı olarak tesbit etti. Burası daha sonra Kubbetü’s-Sahrâ’nın yeri oldu.
Kubbetü’s-Sahrâ depremlerden zarar görmüş ve bir çok kez tamir edilmiştir. Burası, dört yandan merdivenlerle çıkılan geniş bir seddin ortasında, sekiz köşeli ve yüksek kubbeli bir bina idi. Dördü merdivenlere açılan, sekiz tane yaldızlı tunç ve sedir ağacından kapısı vardı. İçeride iç içe dairevi sütün sıralarına ve mozayıklı bingilere dayanan kubbenin altında sahra (kaya) durmaktaydı. Bakır, demir kafes ve tahtadan üç tabaka olarak inşa edilmiş bulunan yüksek kubbenin tahtadan dış tabakası altın varak ile kaplı idi.
Kubbetü’s-Sahra’nın bulunduğu seddin üç tarafından, daha küçük üç kubbeli yapı bulunuyordu. Bunlar Kubbetü’s-Silsile, Kubbetü’l-Mirac ve çok köşeli bir yapı olan Kubbetü’n Nebî idi. Bugün bunların şekilleri kısmen değişmiş bulunmaktadır.
Özetle, Kubbetüs-Sahrâ’nın bir ziyaret yeri olmasına karşılık, Mescid-i Aksa, bunun bir ibadethanesini teşkil eder. Mescid-i Aksa deyince; İslâm kaynaklarında Halife Abdülmelik’den, Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman’a kadar gelip geçen pek çok halife ve padişahlar tarafından burada inşa edip bırakılmış. Kubbetü’s-Sahrâ, mezar, türbe, tekke, zaviye ve sebil gibi dini amaçla yapılmış yapılan içine alan yaklaşık 150 dönüm kadar bir arazi üzerine serpilmiş binalar topluluğu anlaşılır. Dar anlamda Mescid-i Aksâ deyince, Kubbetü’s-Sahra’dan uzakta olmayan ve Abdülmelik tarafından inşa edilmiş bulunan cami kastedilir. Bu caminin yapımında İran hükümdarı, II. Hüsrev tarafından tahrip olunmasına kadar ayakta duran Jüstinyen tarafından inşa edilmiş bulunan, Meryem Ana Kilisesi’nin harabelerinden çıkan malzeme kullanılmıştır.
Tarih içinde pek çok el değiştiren Kudüs ve dolayısıyla İslâm’ın iki yeri, İsrâ ve Mirac’ın ilk durağı olan Mescid-i Aksâ, bugün Yahûdilerin işgali altında bulunmaktadır.