Tüm Türkiye’de ortak olarak okunan ve Diyanet tarafından hazırlanan Cuma Hutbesi yayımlandı mı ve bu haftanın yani 18 Nisan 2025 Cuma hutbesi konusu nedir? İşte Diyanet İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Türkiye geneli bütün camilerde okunacak 18.04.2025 Cuma Hutbesi konusu ve cuma günü hakkında bilgi.
Cuma namazı; Cum’a günü öğlen namazı vakti içinde bir hutbeden sonra cemaatle ve cehren kılınan iki rekat farz-ı ayn namazdır.
Cuma günü müslümanlar için, haftanın en önemli günü sayılır. Her milletin kendine göre kutsal bir günü vardır. Mesela Yahudiler Cumartesi, Hıristiyanlar Pazar gününü kutsal kabul ederler. Bunlara karşılık Yüce Allah müslümanlar için Cuma gününü seçmiştir. Sevgili Peygamberimiz: “Üzerine güneş doğan günlerin en hayırlısı Cuma günüdür. Adem Aleyhisselam o gün yaratıldı. O gün cennete girdirildi, o gün cennetten çıkarıldı. Kıyamet Cumadan başka bir günde kopmayacaktır.” “Cuma gününün içinde öyle bir saat vardır ki Allah duaları kabul eder.” buyurmuştur.
En güzel cuma mesajları 2025 sayfası için tıklayın!
Cuma namazının vakti tam öğle namazının vaktidir. Cuma namazı için minarelerde ezan okunur. Camilere gidince önce aynen öğle namazının sünneti gibi, dört rekat cumanın ilk sünneti kılınır. Ondan sonra cami içinde bir ezan daha okunur. Minberde cemaata karşı bir hutbe okunur. Bu hutbeden sonra ikamet alınarak cumanın iki rekat farzı cemaatle aşikare okuyuşla kılınır. Bir farzdan sonra yine öğlenin ilk dört rekat sünneti gibi, cumanın son dört rekat sünneti kılınır. Bundan sonra da ‘Zuhrü ahir’ diye dört rekat namaz kılınır. Arkasından da ‘Vaktin sünneti’ niyeti ile aynen sabah namazının sünneti gibi iki rekat namaz daha kılınır.
18 Nisan 2025 Tarihli Türkiye Geneli Cuma Hutbesi
HUCURÂT SÛRESİ: ERDEMLİ BİR TOPLUMUN İNŞASI
Muhterem Müslümanlar!
İnsanın; yaratıcısıyla, diğer insanlarla ve çevresiyle ilişkilerini düzenleyen, bu konuda temel ilkeler getiren sûrelerden biri de Hucurât sûresidir.
Bir diğer adı da ‘Ahlak sûresi’ olan Hucurât sûresi; insanların ancak imanla şeref bulacaklarını, İslam’la izzete kavuşacaklarını haber vermektedir. Müminlerin; iman bağıyla birbirlerine kenetlenmeleri, âdâb-ı muâşerete riayet etmeleri, birlik ve beraberliklerine zarar verecek her türlü söz, tutum ve davranıştan kaçınmaları gerektiğini hatırlatmaktadır.
Aziz Müminler!
Yüce Rabbimizin Hucurât sûresindeki ilk mesajı şöyledir: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللّٰهِ وَرَسُولِهِ “Ey iman edenler! Allah’ın ve Resûlü’nün önüne geçmeyin…”1 Allah ve Resûlü’nün önüne geçmemek; onları herkesten çok sevmektir. Allah’ın rızasını, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in muhabbetini her şeyden üstün tutmaktır. Her zaman ve her yerde Kur’an’a ve sünnete gönülden bağlanmaktır. Allah ve Resûlü’nün koyduğu hükümleri; karar ve tercihlerimizden, görüş ve düşüncelerimizden daha önemli ve daha değerli görmektir. Hülasa, Allah ve Resûlü’nün önüne geçmemek, her mümin için bağlayıcı bir emir, imânî bir zorunluluktur.
Hucurât sûresinde verilen bir diğer mesaj ise, اِنْ جَٓاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَأٍ۬ فَتَبَيَّنُٓوا يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا “Ey iman edenler! Size bir fâsık haber getirirse onun doğruluğunu araştırın…”2 emridir. Ayet-i kerime, bizleri; yalan haber ve yanıltıcı bilgilere karşı dikkatli olmaya çağırmaktadır. Zira ister gerçek hayatta isterse dijital mecralarda yalan haberleri yaymak, doğruluğu teyit edilmeyen bilgileri paylaşmak; insanlar arasında fitne ve fesadın ortaya çıkmasına, toplumda huzur ve güven ortamının zedelenmesine sebep olmaktadır. Nice insanların hayattan kopmasına, nice yuvaların dağılmasına, nice dostlukların bozulmasına yol açmaktadır. Asla unutmayalım ki, doğruluğundan emin olunmayan bir bilgiyi ve haberi paylaşmak, büyük bir günah, ağır bir vebaldir.
Kıymetli Müslümanlar!
Hucurât sûresinde verilen bir başka mesaj ise,لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا “Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın…”, وَلَا تَلْمِزُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْاَلْقَابِۜ “…Birbirinizi karalamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın…”3 buyruğudur. İslam’a göre insan, hürmete ve saygıya layıktır; şakayla bile olsa el, dil, kaş veya göz işaretiyle alaya alınamaz. İnsanın onuruna dil uzatılamaz; ona, şeref ve haysiyetini zedeleyecek lakaplar takılamaz. Bütün bu yanlışların sebebi, Allah’ın asla sevmediği gurur ve kibirdir; kişinin kendini beğenmesi, karşısındakini küçük görmesidir.
Hucurât sûresinde verilen diğer bir mesaj ise, “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın…”4 uyarısıdır. Mümin; elinden ve dilinden güvende olunan kişidir. Mümin, insanlara karşı daima hüsn-ü zan besler; başkalarının değil, kendi kusurlarıyla ilgilenir. Mümin, gıybet etmez, dedikodu yapmaz, laf taşımaz.
Değerli Müminler!
Allah Teâlâ, Hucurât sûresinde bütün insanlara şöyle seslenmektedir: “Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır…”5 Yüce dinimiz İslam; her türlü ırkçılığı yasaklamıştır. Hal böyleyken bugün; kendini medeni ve seçkin gören, insanlıktan nasibini almamış, vahşetten beslenen zalimler, Filistin’de, Gazze’de ve başka pek çok yerde her türlü zulüm, işkence ve baskıyı Müslümanlara reva görmektedir. Cenâb-ı Hak ise bütün bu kötülüklerin son bulması için ümmet-i Muhammed’in yapması gerekenleri Hucurât sûresinde şöyle açıklamaktadır: “Müminler ancak Allah’a ve Resûlü’ne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte onlar, doğru kimselerin ta kendileridir.”6
Yüce Rabbim, Hucurât sûresinde anlatılan hakikatleri hayatımıza aktarmayı; zihnimizi, kalbimizi ve dilimizi kirleten, huzur içerisinde birlikte yaşamamıza zarar veren bütün kötülüklerden uzak durmayı hepimize nasip eylesin.
Hutbemi, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum: “Allah’ım! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden ve kalbimin şerrinden Sana sığınırım…”7
1 Hucurât, 49/1.
2 Hucurât, 49/6.
3 Hucurât, 49/11.
4 Hucurât, 49/12.
5 Hucurât, 49/13.
6 Hucurât, 49/15.
7 Tirmizî, Deavât, 74.
Cuma günü ve namazı hakkında bilgi
Cuma günü müminlerin hatalık bayramı sayılır. O gün yapılan ibadetler diğer günlere göre daha büyük sevap kazandırır. Kılınan Cuma namazının fazileti pek büyüktür.
Müslümanlar Cuma günü banyo yapar, en temiz elbiselerini giyer, en güzel kokularını sürünüp, güler yüzle sokağa çıkarlar. Cuma için ezan okunduğu vakit her türlü işlerini bırakarak camilere koşarlar. Zira Yüce Allahımız:
“Cuma günü namaz için çağrıldığınızda hemen Allah’ın zikrine koşun. Alışverişi bırakın” buyurmuştur.
Cuma Namazı, müslüman erkeklere farz olan bir ibadettir. Kur’an-ı Kerim’de, olduğu, mutlaka kılınması gerektiği açık açık emredilmiştir. Vakti, öğle namazının vaktidir. Cuma günleri öğle namazı vaktinde bu namaz kılınırsa, öğle namazı da kılınmış sayılır. Dört rekat ilk sünneti, iki rekat farzı, dört rekatta son sünneti vardır. Bu dört rekatlık “Vakit Sünneti” kılmak sevaptır. Farz kılınmadan önce imam minbere çıkıp hutbe okur. Bu hutbenin okunması ve dinlenmesi de Cuma Namazı’nın farzlarındandır.
Cuma namazı kadınlara farz olmadığı halde eğer onlar da cemaatle birlikte Cuma’yı kılarlarsa öğle namazını kılmış sayılırlar.
Cuma namazı hür ve serbest olmayanlara, yolcu olanlara, hasta olanlara, kör olanlara, ayakları olmayan sata kimselere farz değildir. Ama bunlar Cuma’yı kılarlarsa büyük bir sevap kazanırlar.
Cuma Namazı’nı kılabilmek için imam dahil en aşağı üç kişinin bulunması, Cumanın kılınan yerin herkese açık olması gerekir.
Şartlarına uygun bir Cuma namazı kılmak için abdest alınıp camiye gelinir. Sonra Cuma’nın 4 rekatlık ilk sünnetini kılkmak için kalkılır. “Niyet ettim Allah rızası için Cuma namazının ilk sünnetini kılmaya” diyerek tekbir alınır. Sübhaneke, euzu besmele, Fatiha ve bir sure okunarak rüku ve secdelere gidilir. İkinci rekatta Fatiha ve bir sure okunup oturulur. Sadece Ettahiyatü duası okunup kalkılır. Besmele, Fatiha ve bir sure okuyarak üçüncü ve dördüncü rekatlar tamamlanır.
Bu arada imam hutbe okumak üzere minbere çıkar. Cemaat büyük bir dikkatle onu dinler. Zira hutbeyi dinlemek farzdır. Hutbeden sonra imam mihraba geçer. Artık Cuma’nın iki rekatlık farzı kılınacaktır. Bunun için “Niyet ettim Allah rızası için Cuma Namazı’nın farzını kılmaya, uydum hazır olan imama” denilir. Herkes içinden sübhanekeyi okur, sonra imam açıktan Fatiha ve bir sure okur. Cemaat imamı dinler. Kendileri bir şey okumaz. Sonra rüku ve secdelere gidilerek iki rekat tamamlanır.
Farz cemaatle kılındıktan sonra Cuma’nın son sünneti niyetiyle dört, Ahir Zuhur niyetiyle dört ve Vaktin sünneti niyetiyle iki rekat namaz daha kılkınır. Ahir zuhur namazının aynen Cuma’nın ilk sünneti gibi kılmak daha sevaptır.
Cuma namazı kimlere farzdır?
Şu şartları taşıyan kişiye Cuma namazı kılmak farz olur:
1. Müslüman olmak,
2. Akıllı olmalı,
3. Ergenlik çağına gelmiş olmak,
4. Erkek olmak,
5. Hür ve serbest olmak,
6. Mukim olmak (misafir olmamak),
7. Sağlıklı olmak,
8. Kör olmamak,
9. Ayakları sağlam olmak.