ِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM (RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN ADIYLA)
Hamd, bizi (kendisine kulluk edip etmeyeceğimizi )sınamak için yoktan var eden ve varlığından haberdar eden,yaşatan,rızık veren,sayısız nimetlerle donatıp imtihan eden, öldürüp tekrar verdiği nimetlerden hesaba çekmek için diriltecek olan Rabbimiz,ilahımız ve din (ceza ve mükafat)) gününün sahibi olan Allah’a mahsustur.Binlerce Salat-u selam yaratılmışların en şereflisi,enbiyanın serveri, inananların rehberi, iki cihan güneşi, kainatın efendisi Hz.peygamber efendimiz Muhammed Mustafa(s.a.s)’e olsun
Ramazan, kameri aylardan dokuzuncusunun ismi, Müslümanların oruç tutmakla mükellef oldukları, dinimizce yüce ve kutsal kabul edilen aydır. Ramazan Arapça bir kelimedir. Bu mübarek ay’a Ramazan isminin verilmesindeki hikmet şöyle belirtilmiştir:
1)Ramazan; yaz sonunda, güz mevsiminin evvelinde yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur manasına “ramda”, kelimesinden alınmıştır. Bu yağmurun yeryüzünü temizlediği gibi, Ramazan ayı’da mü’minleri günah kirlerinden temizler. Nitekim bir Hadis-i şerifte peygamberimiz(s.a.v);
مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ
“Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” ( Buhari,savm V1) buyurmuştur.
2)Güneşin şiddetli hararetinden taşların yanıp kızarması anlamında olan “ramad” kelimesinden alınmıştır. Böyle kızgın yerde yürüyenin ayakları yanar, zahmet ve meşakkat çeker. Bunun gibi oruç tutan kimse de açlık ve susuzluğun hararetine katlanır, meşakkat çekenin içi yanar. Kızgın yerin orada yürüyenlerin ayaklarını yaktığı gibi, Ramazan da mü’minlerin günahlarını yakar, yok eder.
3)Kılıç veya ok demirini inceltip, keskinletmek için iki taşın arasına koyup döğme anlamına gelen “ramd” kelimesinden alınmıştır. Bu ayda Araplar silahlarını bileyip hazırladıkları için bu aya Ramazan ismi verilmiştir. ( Şamil İslam Ansk-Ramazan mad.).
Ramazan’ı sözlük anlamları çerçevesinde düşündüğümüzde; iman edenler bu ayda Ramazan yağmuru ile ıslanacak, günah tozlarından kurtulacak, iman ağacını ve gönül dünyalarını ramazanın hayat suyu ile ferahlandıracaklar ve güçlendireceklerdir.
Ramazan ayı, dinimizce yüce ve kutsal kabul edilmiş mübarek bir aydır. Kutsiyeti ve fazileti Kur’an ve sünnetle sabit olan Ramazan, aynı zamanda on bir ayın sultanı olarak da kabul edilmektedir.
Feyiz ve bereketlerle, afv ve mağfiretlerle dolu olan sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın toplum hayatında yoğunluk kazandığı, ibadet hayatımızın zenginleştiği Ramazan ayı, Peygamber efendimizin ifadesi ile; “evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş” olan bir aydır.
Ramazan ayı, kalplerin dirildiği, gönüllerin aydınlanıp coştuğu, nefislerin kırıldığı, insani vasıfların tekrar hatırlandığı manevi yaşamı dopdolu olan bir aydır.
Bu anlamda Ramazan ayı Allah’ın biz müminlere sunduğu büyük bir ihsanı ve nimetidir.
Çünkü dini hayatımızda önemli bir yeri olan Ramazan ayını, diğer aylardan ayıran ve daha faziletli ve üstün kılan bir takım özellikler ve manevi güzellikler vardır.
Pek çok manevi sonuçlara sebep olan bu özellikler ve güzellikleri şöyle sıralamak mümkündür:
1-İnsanlığı, içine düştüğü karanlıklardan çıkarıp aydınlığa kavuşturan yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, bu ayda indirilmeye başlanmıştır. Bundan ötürü Şüphesiz Ramazan’ın diğer aylara ve zaman dilimlerine oranla dini ve sosyal hayatımızda büyük bir önemi ve yeri vardır.
Bu aya kıymet kazandıran en önemli hadise, Hz. Peygamberin en büyük mucizesi, dünya ve ahiret saadetine götüren, en güvenilir hayat kılavuzu olan Kur’an’ın nüzulünün bu aya tekabül etmesidir
İnsanlığın ufuklarını karartmış olan bilgisizlik, dalalet ve vahşet bulutları, bu ayda sevgili Peygamberimiz’in şahsında bütün insanlığa gönderilen Kur’an-ı Kerim’in evrensel mesajlarıyla dağılmış, cehaletin yerini bilgi, haksızlığın yerini adalet ve düşmanlığın yerini de sevgi ve barış almıştır. Kur’an-ı Kerim’in bu ayda indirildiğini Yüce Rabbimiz şöyle beyan eder:
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَان
“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır.” (Bakara, 2/185)
Ramazan ayı, Kur’an-ı Kerim ayıdır. Kalplere nur, gönüllere şifa, müminlere rahmet ve bütün insanlığa hidayet olan Kur’an-ı Kerim bu ay içerisinde bulunan Kadir Gecesi’nde indirilmeye başlanmıştır.
Beşeriyetin ufkunda batmayan bir güneş gibi doğan bu yüce kitap, dünya durdukça da insanlığı aydınlatmaya devam edecektir.
2-Allah’ın alemlere rahmet olarak gönderdiği, yaratılmışların en şereflisi, Allah’ın en sevgili kulu, insanlık için en güzel örnek, peygamberlerin sonuncusu olan Hz. Muhammed(s.a.v)’e peygamberlik görevi bu mübarek ayda verilmiştir.
O’na bu kutsal görevin verildiği Ramazan ayı, hiç şüphesiz insanlık için bir dönüm noktası olmuştur. İnsanlar bu peygamberin önderlik ve örnekliğinde karanlıklardan aydınlıklara kavuşmuştur.
3- Bin aylık nafile ibadetten daha hayırlı olan Kadir Gecesi yine bu mübarek ayda yer almaktadır:
لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِّنْ أَلْفِ شَهْرٍ
“Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.” (Kadir, 97/2)
4-İslam’ın beş şartından biri olan ve müminleri kötülüklerden arındırıp manevi anlamda temizleyen oruç, bu ayda tutulmaktadır.
5-Ramazan ayında cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, ve şeytanlar zincirlere vurulur. Nitekim; sevgili peygamberimiz bunu şöyle bildirmektedir:
إِذَا جَاءَ رَمَضَانُ فُتِّحَتْ أَبْوَابُ الْجَنَّةِ وَغُلِّقَتْ أَبْوَابُ النَّارِ وَصُفِّدَتْ الشَّيَاطِينُ
“Ramazan ayı girince cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincirlere vurulur.” (Buhari, Savm,)
Bu hadis-i şerifte şu husus vurgulanmak istenmiştir. Ramazan ayında mümin kendisini cennete götürecek ibadetler ve iyi işler yaptığı için cennet kapıları ona açılmış, kendisini cehenneme sürükleyecek kötülüklerden uzaklaştığı için de cehennem kapıları onun için kapanmış olacaktır.
Yine bu ayda mümin, nefsinin kötü arzularına ve şeytanın isteklerine uymayacağı için, şeytan zincire vurulmuş olacağından artık oruçluyu aldatamayacak ve ona olumsuz bir etki yapamayacaktır.
Hz. Peygamber(s.a.v) Ramazan ayı girerken ashabına hitap ederek Ramazan ayının kutsiyet ve faziletini şöyle belirtmiştir.
“Ey insanlar! Yüce ve mübarek bir ayın gölgesi üzerinize düştü, o ayda bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır.
Allah o ayda oruç tutmayı farz kıldı. Geceleyin ibadet yapmayı nafile kıldı.
O ayda bir farz işleyen diğer aylarda yetmiş farz işlemiş gibi sevap alır. O, sabır ayıdır. Sabrın karşılığı ise cennettir. O, yardımlaşma ayıdır. O ayda müminin rızkı bollaştırılır. O ayda kim bir oruçluyu iftar ettirirse bu, günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden kurtulmasına sebep olur. Aynı zamanda oruçlunun sevabı kadar sevap verilir. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey noksanlaşmaz. O öyle bir aydır ki evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden ateşinden kurtuluştur.”(Terğib ve Terhib, II, 430/13)
Evet Ramazan ayı, manevi hayatımızda seçkin yeri olan bir aydır.
Ramazan ayı, rahmeti ve bereketi bol bir aydır. Bu ayın gelmesi ile iyilikler çoğalır, kötülükler azalır, yoksullara ve düşenlere yardım elleri uzanır, yapılan hayır ve hasenatların diğer aylara nazaran kat kat sevapları ve mükafatı niyete bağlı olarak katlanır.
Ramazan ayı, hac ibadeti hariç İslam’ın beş erkanından dördünü edâ ettiğimiz ve ibadetlerle süslediğimiz müstesna bir zaman dilimidir.
Ramazan ayı, her yönüyle birlik beraberlik ve kardeşlik duygularının nazariyeden fiiliyata döküldüğü ve daha da güçlenerek pekiştiği bir aydır. Bu ayda farz namazlara ilaveten kılınan teravih namazlarında, dünyevi makam, mevki ve maddi farklılıklar cami dışında bırakılarak zengin- fakir, amir – memur, işçi – işveren, hoca – talebe, ihtiyar – genç bütün insanlar aynı safta omuz omuza Allah’ın huzuruna durmaktadırlar. İşte bu yakınlık, farklı toplum katmanlarını birbirine yaklaştırır. Onlar arasında bulunan kin, husumet.ve dargınlıkları izale eder. Aralarında sevgi ve saygı bağlarını güçlendirir.
Efendimizden önceki peygamberlere ve ümmetlerine verilmeyen bazı faziletler ve güzel meziyetler Ramazan ayında bizim Peygamberimize ve biz ümmetine verilmiştir. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde ümmetine verilen beş şeyden bahsederek şöyle buyurmuştur:
‘- Ümmetime ramazan da beş şey verilmiştir ki bunlar benden önceki hiç bir peygambere verilmemiştir:
1- Ramazan ayının ilk gecesi olunca Allah Teâlâ ümmetime (rahmet nazarıyla) bakar. Allah her kime (rahmet nazarıyla) bakarsa, ona ebedî olarak azap etmez.
2- Oruçlu oldukların da ağızlarının kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzel olur.
3- Melekler her gün ve gece onlara istiğfar ederler, Allah’tan bağışlanmalarını dilerler.
4- Allah Teâlâ cennetine emredip: ‘Kullarım için hazırlanıp süslen. Onların dünya meşakkatlerinden kurtulup, benim yurduma ve ihsanıma istirahat için gelmeleri yaklaştı.’ buyurur.
5- Gecenin sonu olunca, Allah (c.c.) hepsini bağışlar. Orada bulunanlardan biri:
‘- O gece Kadir gecesi midir?’ deyince: Hayır, çalışanları görmüyor musun? Onlar çalışıp işlerini bitirince kendilerine ücretleri tam olarak ödenir.'(beyhaki terğib trc.2.425) buyurdu.
Resul-i Ekrem Efendimiz ( sav )’in şu veciz sözü, bu mübarek ayın ulviyetini ve kutsiyetini en güzel bir şekilde ifade itmektedir.
“Eğer ümmetim Ramazan’ın faziletini tam olarak bilselerdi, bütün senenin Ramazan olmasını temenni ederlerdi.”
Kısaca belirtmek gerekirse Ramazan ayı, iman,ibadet, paylaşma,dayanışma, iyilikler ve güzel ahlakla nefsi terbiye ederek huzur bulma ve manevi hazza erme mevsimidir. Kulluk şuuruna erme mevsimidir.O halde gelin oruçla Allah’a karşı kulluğumuzun bilincine varalım.
ORUCUN ÖNEMİ
İbadetlerin hikmet ve gayelerinden birisi ve en önemlisi Allah’ın rızasına nail olabilmek için “nefsi tezkiye, ruhu tasfiye”dir. Yani insanı terbiye etmek, bütün imkan ve kabiliyetlerini hayra, iyiye ve güzele yöneltecek hale getirmektir.
Oruç, insanın Allah’a itaat ve teslimiyetle bağlandığı ve bu sayede azim ve iradesinin güçlendiği bir ibadettir. Oruç, Allah’ın ihsan ettiği nimet ve faziletleri tercih ederek bedeni arzuları yenmek ve nefsi baskılara tahammül etmek demektir. Orucun esas gayesi, insanlara nefsi ve bedeni arzularını yendirerek irade ve şahsiyetini güçlendirmek ve böylece ahirette takdir olunan nimetlere nail olmaktır.
Psikolojik açıdan incelendiğinde görülecek ki oruç, beden ve ruh dengesini sağlayan en kolay ve en pratik bir araç ve ibadettir. İnsan, beden ve ruhtan meydana gelen bir varlıktır. İnsan, varlığını meydana getiren bu iki unsurdan biri, lehine veya aleyhine dengesi bozulacak olursa, mutlaka huzursuz olacak ve bu rahatsızlığı daima hissedecektir. İşte oruç, beden ve ruh dengesini sağlayan en kolay ve en pratik bir araç ve ibadettir. İnsanın hem ruh hem beden dengesini sağlayan bu muazzam ibadet Hz. Muhammed (sav) ümmetinden önceki ümmetlere de farz kılındığı, biz Müslümanlara da hicretin 2. yılında İslam’ın beş erkanından biri olarak farz kılınmıştır.
Nitekim Allah-u Teala bunu Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirmektedir:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
“Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz..” (Bakara, 2/183) Peygamber efendimiz de orucun farziyetini şu mübarek sözleriyle dile getirmiştir:
بُنِيَ الْإِسْلَامُ عَلَى خَمْسٍ شَهَادَةِ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ وَالْحَجِّ وَصَوْمِ رَمَضَانَ
“İslam beş temel üzerine kurulmuştur. Allah’tan başka ilah olmadığına ve kendisinin O’nun kulu ve elçisi olduğuna tanıklık etmek, namaz kılmak, zekat vermek, ramazan orucunu tutmak ve gücü yetenler için hacca gitmektir.” (Buhari, İman, 34-40; İlim, 25)
Orucun farz kılınmasındaki hikmet, pek aşikardır. Şüphesiz Allah’ın kullarına emrettiği ve caiz gördüğü şeylerde kulları için mutlaka bir yarar vardır. Yasakladığı işlerde ise mutlaka insanların zararına bir şey vardır.
Oruç ibadeti de, insanlar üzerinde maddi ve manevi bir çok faydaları olduğundan Allah tarafından önceki ümmetlere farz kılındığı gibi bize de farz kılınmıştır.
Oruç ibadetinin insanlara sağladığı faydaları şöyle özetlemek mümkündür.
1-Allah’ın rızasını kazanmak: Her şeyden önce oruç Allah’ın rızasını kazanmaya vesiledir. Çünkü bütün ibadetlerden maksat Allah’ın rızasını kazanmaktır. O’nun rızası ise her şeyin üstündedir.
Oruç, riyanın en az karışacağı bir ibadet olduğu için ancak Allah rızası için tutulur. Allah’ın rızası olmazsa hiç kimse riyakarlık olsun diye sabahtan akşama kadar aç kalmaz, kalamaz. Kişi orucu bu niyetle tutuğu zamana Allah indinde layık olduğu ecri alır. Nitekim
قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: ‘قال الله عز وجل: كل عمل ابن آدم له إلا الصيام. فإنه لي وأنا أجزي به. والصيام جنة. فإذا كان يوم صوم أحدكم فلا يرقث يومئذا ولا يسخب. فإن سابه أحدا أو قاتله، فليقل: إني امرؤ صائم. والذي نفس محمد بيده. لخلوف فم الصائم أطيب عند الله، يوم القيامة، من ريح المسك. وللصائم فرحتان يفرحهما: إذا أفطر فرح بفطره. وإذا لقي ربه فرح بصومه’.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Aziz ve celîl olan Allah ‘İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim’ buyurmuştur. Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin. Muhammed’in canı kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir. Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır. ‘
” (Müslim, Sıyâm 30/163, (I, 807)
2-Oruç günahları bağışlatır: Oruç ibadeti yerine getirildiği zaman Allah’ın rızasına ulaştırdığı gibi aynı zamanda daha önce işlenmiş günahların da bağışlanmasına vesile olur. Hz. Peygamber efendimizi bir veciz sözünde buna şöyle işaret etmektedir:
مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ
“Kim inanarak ve mükafatını yalnızca Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” (Riyazüs Salihin, II, 489, Had. No. 1223)
3-Oruç tutan cennete Reyyan kapısından girer: Oruç tutmanın bir mükafatı da, oruç tutanın kıyamet gününde kendileri için özel olarak ayrılan “Reyyan” denilen kapıdan cennete girecekleridir.
Resul-ü Ekrem efendimiz Reyyan kapısı hakkında şöyle buyurmuştur:
إِنَّ فِي الْجَنَّةِ بَابًا يُقَالُ لَهُ الرَّيَّانُ يَدْخُلُ مِنْهُ الصَّائِمُونَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
“Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır ki kıyamet gününde oradan sadece oruçlular girer. Onlardan başkaları girmez.” (Buhari, Savm, 4)
4-Oruç kişiye sabrı öğretir: Oruç, insana sabır ve tahammülü öğretir. Hayat içerisinde zahmetle rahmet, acı ile tatlı, mihnet ile nimet bir arada bulunur. Çoğu kere nimet ve rahmete ulaşmanın yolu zahmet ve mihnetlere katlanmaktan geçer. Bu yönüyle sabır ve tahammül başarı ve zaferin anahtarıdır.
İnsanın sabra ihtiyacı, sadece zorluk ve sıkıntılarını aşmak için değildir. Genişlik ve rahatlık zamanlarında da insan, elindeki nimetlerle şımarmamak, onları harama ve isyana vasıta yapmamak için sabra muhtaçtır.
İşte oruç, insanı güçlüklere katlanmaya ve meşakkatlere karşı tahammüle alıştırır. İnsanda sabır duygusunu geliştirir ve olgunlaştırır. Bu sebeple Peygamber efendimiz: “Oruç sabrın yarısıdır.” (İbn Mace, Sıyam, 44) buyurmaktadır.
5-Oruç nefsi terbiye eder: Oruç, insanı kötülüklerden uzaklaştırır, iffetini korur. Ramazan orucunun farz olduğunu bildiren ayetin sonunda bu husus açıkça belirtilir. “Umulur ki oruç sayesinde kötülüklerden korunursunuz.” (Bakara, 2/183) Hz. Peygamber de evlenmeye gücü olmayan gençlere şehvetlerinin kırılması için oruç tutmalarını tavsiye etmiştir. “Kimin evlenmeye gücü yetmezse oruç tutsun; çünkü oruç insanın şehvetini kırar.” (Tecrid-i Sarih Tercemesi, VI, 255, Had. No. 90).
6-Oruç nimetin kadrini bildirir: Denizdeki balıklar suyun kendileri için ne kadar önemli, hayati bir nimet olduğunu suyun içerisinde iken anlayamazlar. Ancak sudan mahrum olunca anlarlar.
İnsanlar da Allah’ın cömertçe vermiş olduğu sayısız nimetlerden ve güzelliklerden faydalanırlar, yerler, içerler. Fakat bunun yokluğunu ve sıkıntısını çekmedikleri için kadrini hakkıyla bilemezler, anlayamazlar. Bu sebeple ramazan ayı boyunca aç ve susuz kalan insan, Allah’ın vermiş olduğu sayısız nimetlerin kadrini bilir, O’na şükreder.
7-Oruç fakirlere yardımı hatırlatır: Oruç sayesinde insanın merhamet duyguları kabarır. Yoksullara acır, merhamet eder ve yardım eder. İnsanda merhamet hissi elemden doğar, hastalanan kimse hastaların halinden anlar, aç açın halinden anlar. Bu yönüyle oruç, insanda acıma ve merhamet duygusunu geliştirir. Kendinden yukarıya değil, kendinden aşağıya bakmasını öğretir. Kişi oruç vesilesiyle aç ve susuz kaldığından ekmeğe, suya muhtaç insanların halini düşünerek onlara yardımcı olur.
8-Oruç insanın sağlığını korur: Orucun sağlık ve tedavi yönünden de önemi büyüktür. Peygamberimiz: “Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız.” (Keşfü’l-Hafa, II, 33) buyuruyor.
İnsan vücudunun bütün gün çalışarak yorulan organları uyku ile dinlendiği gibi, bir yıl durmadan çalışan mide ve sindirim organları da oruç sayesinde dinlenir ve görevlerini daha iyi yapma imkanı kazanır.
Günümüzde yaygın olan kalp, tansiyon ve şeker gibi hastalıkların en önemli sebepleri arasında aşırı beslenme ve buna bağlı şişmanlık olduğu ve pek çok hastalığın tedavisinde perhiz tavsiye edildiği bilinmektedir. Oruç tutanların tecrübeleriyle sabittir ki, ramazan ayında dinlenip temizlenen vücut makinesi senenin diğer aylarında daha sağlıklı ve verimli çalışmaktadır.
Nitekim batılı bilim adamları peygamberimizin bu hadisini teyit edercesine orucun sağlığa iyi geldiğini bildirmektedir.
Fransız Prof. Pier Mulen şunları söyler: “İslam dünyasının en yararlı kurumlarından biri oruçtur. Oruç, bedenin hem fiziksel, hem ruhsal dinlenişidir. Dokuları temizler, birikmiş toksinleri, zehirleri atar. Müslümanlar böylece her yıl bir ay bedenlerini dinlendirirler. ” (DIB aylık dergi, Ocak 1999, 719)
9-Oruç bedenin zekatıdır: Zekatın malı temizlediği gibi oruç da vücudu temizler. Hadis-i şerifte: “her şeyin bir zekatı vardır. Bedenin zekatı da oruçtur.” Buyrulmuştur.
-Oruç kişiyi bir kalkan gibi dünyada kötülüklerden ahrette ise cehennemden korur: Allah için ihlaslı tutulan oruç, sahibini cehennem ateşinden korur. Peygamber efendimiz orucun bu yönü hakkında şöyle buyurmuştur: “Savaşta sizden birinizi koruyan bir kalkan gibi oruç da cehennemden koruyan bir kalkan, ateşe karşı bir siperdir.” (Buharı,Savm, 2) Savaş meydanında kalkan savaşçıyı düşman tarafından gelen ok ve benzeri tehlikeli şeylerden koruduğu gibi oruç da insanı dünyada cehenneme götürecek günahlardan, ahirette ise cehennem ateşinden korur.
Çünkü oruç tutan kimse devamlı Allah’a karşı ibadet yapmanın bilinci ve şuuru içerisinde olduğu için günahlardan kaçınır. Bu sebeple oruç, insanı şehvet oklarına, nefis oklarına ve şeytanın zehirli oklarına karşı korur.
Ancak kalkanın insanı düşman oklarından koruyabilmesi için sapasağlam olması gerekir. Bunun gibi orucun da insanı cehennem ateşinden koruyabilmesi için adabına riayet edilerek tutulması gerekir.
10-Oruç tutan orucun şefaatine nail olur: Allah-u Teala kıyamet gününde Kur’an’ın ve orucun şefaat etmesine izin verecektir. Nitekim Hz. Peygamber bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Oruç ve Kur’an kula kıyamet gününde şefaat edecekler.” (el-Fethu’r-Rabbani, IX, 216)
11-Oruç tutanın duası makbuldür: Ramazan ayı rahmet ve mağfiret ayıdır. Allah’ın rahmetinin, feyiz ve bereketinin taştığı bütün müminleri kuşattığı bir aydır. Bu ayda ona açılan eller boş çevrilmez. Resül-ü Ekrem efendimiz buna atıfta bulunarak şöyle buyurmuşlardır: “Üç kişinin duası geri çevrilmez. İftar edinceye kadar oruçlunun, adaletle hükmeden devlet başkanının, zulme uğrayanın duası.” (Müsned, II, 445)
12-Oruç kişinin ahlakını güzelleştirir: Oruç, fertlerin ahlakı üzerinde olumlu ve derin tesirler bırakır. Oruç, kalpteki katılığı yumuşatır, şefkat ve merhamet duygularının kalbe yerleşmesine vesile olur. Nefsin kötü arzularını kontrol altına alarak kişiyi ruhen yükseltir, ahlaken olgunlaştırır. Kafalara sosyal adalet fikrini, gönüllere şefkat ve merhamet duygularını yerleştirerek kişiyi maddeye bağımlılıktan kurtarır.
ORUÇLU NELERE DİKKAT ETMELİ?
Ramazan ayında oruçlu olan kimsenin, orucu bozacak maddi şeylerden kaçınması ne kadar önemli ise, orucun manasını bozan sevabını götüren, İslam ahlakına aykırı davranışlardan sakınması da o kadar önemlidir.
Sevgili peygamberimiz bir hadislerinde buna işaret ederek şöyle buyurmuşlardır: “Gıybet ederek insanların etini yemeyi sürdürenler gerçek anlamda oruç tutmuş olamazlar. “(el-Musannaf, 2/272)
Bir başka hadislerinde de şöyle buyurmuştur: “Kim ki yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı bırakmaz ise Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez.” (Ebu Davud, II, 307, Had. No. 2362)
Dolayısıyla oruç önemli bir ibadettir. Bu ibadet esnasında başkalarını çekiştirmek, tartışmak, gönül kırmak, yalan, iftira, gıybet, dedikodu etme,harama bakma,haram ticarette bulunma, haram yerlere girip çıkma, kumar oynama, fuhşiyatla uğraşma, hakaret etme,zulüm etme,fakıri,yetimi,yoksulu itip kakma… gibi dinimizin yasakladığı çirkin davranışlarda bulunmak, ibadet kavram ve şuuru ile bağdaşmaz. Nitekim Peygamber efendimiz bu konuda şöyle buyurmuştur: “Nice oruç tutanlar vardır ki tuttukları oruç karşılığı elde ettikleri şey, aç kalmış olmaktan ibarettir.” (Keşfü’l-Hafa, I, 425)
Sonuç olarak ramazan ayı, müminin yıllık hayatında önemli bir dönüm noktasıdır. Onu hakkıyla değerlendirmesi ise müminin en önemli vazifelerinden birisidir.
Ramazan ayı insanların kendilerini hesaba çekmeleri, hatalarını fark etmeleri ve günahlarından tevbe edip Allah’a dönmeleri için bir fırsattır. Bu mübarek ayda Allah’ın ibadet olarak emrettiği oruç ise insana inandığını yapma ve yaşama iradesini kazandıran ruhi ve nefsi bir eğitimdir. Hakkıyla eda edildiğinde Allah’ın rızasını ve mükafatını hak etmeye ulaştırır. Her Müslüman ramazan ayının kıymetini ve faziletini idrak ederek bu müstesna ayı dolu dolu değerlendirmeli, mükafatı Reyyan kapısından cennete girme olan oruç ibadetinin de önemini kavrayıp hakkıyla eda edip Allah’ın mükafatına nail olmalıdır.
Bu kadar feyizli ve bereketli bir ay ve ibadet yılda bir sefer geldiğine göre avucumuzun içinden kaçırmamalıyız.
Ramazan-ı şerifin büyük bir lütuf ayı olmasının önemli sebeplerinden bir tanesi de Kadir gecesi, gibi muazzam ilahi ikramları içinde barındıran bir gecenin bu ayda olmasıdır. bu ayın son on gününde aranan Kadir gecesi, ilahi mağfiretin dolup taştığı, ümmeti Muhammed’e çok büyük fırsatların bahşedildiği bir gecedir. Bu gecenin ihtişamına binâen, hakkında müstakil bir süre indirilmiştir. Bu gece, Kur’an-ı Kerim’in nüzülüyle nurlanmış, Cebrail ( a.s )ve diğer meleklerin yeryüzüne indirilmesi ile de ruhanileşmiştir. Bu gecenin kıymetini bildiren şu hadis-i şerif ne kadar ferahlatıcıdır.
“Kadir gecesi yalnız fazilet ve kudsiyyetine inanarak ve sevabının yalnız Allah’tan bekleyerek ibadet ve taatle geçiren kimsenin -kul hakkı hariç- geçmiş günahları bağışlanır.” (Müslim, Müsafirin, 175/760)
Kadir gecesi yalnız ümmeti Muhammed’e bahşedilmiş, müstesna bir lütuf, af ve merhamet gecesidir. Rabbimiz bu geceyi ihya edenlere bin ayın yani yaklaşık 83 senenin ecrini lütfeder ki bu da Cenab-ı Hakkın bu ayda mümin kullarına olan ikramının azametini ifade için yeterlidir.
Mümin bu ayda her zamankinden daha uyanık, titiz, hesaplı, disiplinli olmalı ve ibadetlerini artırmalı, nefsinin terbiye etmek için her zamankinden daha fazla gayret göstermelidir.
“Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden azat olmak” diye nitelendirilen bu ayı değerli kılan bir diğer unsur; ibadetlerin yoğunlaştığı, müminlerin farz ibadetlerin dışında nafile ibadetlerle kemale ermenin yollarını aradığı, fıtre, zekat ve sadakalarla malların arındırıldığı, infaklarla cömertlik duygularının zirvelerine ulaşıldığı bir ay olmasıdır.
Müminler bu ayda beş vakit namaz dışında teravih namazı kılar, ramazan ayına mahsus olan itikafa girerler. Bu ayda Kur’an-ı Kerim’i çok okurlar. Zira Peygamberimiz (sav)’in her Ramazan ayında Cebrail(as) ile Kur’an okuduğunu bilirler ve onun sünnetini yerine getirmek için azami gayret gösterirler. Hayır ve hasenatta bulunarak fakir, yoksul, kimsesizleri sevindirirler. Bu yönleriyle Ramazan-ı Şerif tam bir fazilet ve bereket ayıdır.
İbn Abbas (ra) dan şöyle rivayet edilmiştir: “Rasulullah(sav) insanların en cömerdi idi. Onun bu cömertliği Ramazan ayı girip de kendisiyle Cebrail(as) Ramazan ayı çıkıncaya kadar her gece Rasulullah (sav) ile buluşup, Rasulullah’a Kur’an’ı arz eder (okur)di. Rasulullah (sav) Cebrail ile buluştuğunda insanlara rahmet getiren rüzgardan daha cömert, daha faydalı olurdu.” (Buhari, Savm, 7)
Hadis-i şeriften Ramazan ayında Kur’an-ı Kerim’i hatim etmenin sünnet olduğu anlaşıldığı gibi, gücü yetenlerin çokça sadaka vermeleri, hayır ve hasenatta bulunmalarının da büyük sevap olduğu anlaşılmaktadır.
Özetle, Ramazan-ı şerif: Orucun faziletine erildiği, beş vakit namaz, teravih, teheccüd ve tesbih gibi nafile namazlarla kalplerin ihya edildiği; Kur’an-ı Kerim’in huşu ile okunup, hatmi şeriflerin yapıldığı; Allah’ın zikredilmesiyle ruhların yüceldiği; zekat, infak ve sadakalarla vicdan huzuruna kavuşulduğu; muhtaçların sevindiği, müstesna bir aydır. Bizlere düşen görev Kur’an-ı Kerim’in dünya semasına indirildiği bu mübarek ayı, iyi değerlendirmek ve “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.” (İbn Kesir, Tefsir, I, 27) emri mucibince, kulluk hayatımızı Kur’an terbiyesi istikametinde bu ayda bir daha gözden geçirmektir. Hayatımız ramazan, ahretimiz bayram olsun. Ramazanı şerifin hayır ve hasenatla dolup insanlığın barış ve huzuruna vesile olması temennisi ile Allaha emanet olun!
(Devlet CİNDİOĞLU Hacı Sait Camii M.K)