Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (sav)’in Allah’ın huzuruna yükseldiği gece olan Miraç Kandili bu yıl 6 Şubat 2024 Salı akşamını Çarşamba gününe bağlayan geceye denk geliyor.
Miraç; Arapça’da merdiven, yukarı çıkmak, yükselmek anlamlarına gelir. İslam’da Miraç; Hz. Peygamber (s.a.s)’in göğe yükselerek Allah’ın huzuruna kabul edilmesi olayıdır. Mirac olayı hicretten bir yıl ya da onyedi ay önce Receb ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşir. Olayın iki aşaması vardır. Birinci aşamada Hz. Peygamber (s.a.s) Mescidül-Haram’dan Beytü’l-Makdis’e (Kudüs) götürülür. Kur’an’ın andığı bu aşama, gece yürüyüşü anlamında isra adını alır. İkinci aşamayı ise Hz. Peygamber (s.a.s)’in Beytü’l-Makdis’ten Allah’a yükselişi oluşturur. Mirac olarak anılan bu yükselme olayı Kur’an’da anılmaz, ama çok sayıdaki hadis ayrıntılı biçimde anlatılır.
En Güzel Miraç Kandili Mesajları 2024 Sayfası İçin Tıklayın!
Hadislerde verilen bilgiye göre Hz. Peygamber (s.a.s), Kâbe’de Hatim’de ya da amcasının kızı Ümmühani binti Ebi Talib’in evinde yatarken Cebrail gelip göğsünü yardı, kalbini Zemzem ile yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurdu. Burak adlı bineğe bindirilerek Beytü’l-Makdis’e getirildi. Burada Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer bazı peygamberler tarafından karşılandı. Hz. Peygamber (s.a.s) imam olarak diğer peygamberlere namaz kıldırdı.
Hz. Peygamber (s.a.s), Beytü’l-Makdis’te kurulan bir Mirac’la ve yanında Cebrail olduğu halde göğe yükselmeye başladı. Göğün birinci katında Hz. Adem, ikinci katında Hz. İsa ve Yahya, üçüncü katında Hz. Yusuf, dördüncü katında Hz. İdris, beşinci katında Hz. Harun, altıncı katında Hz. Musa ve yedinci katında Hz. İbrahim ile görüştü. Cebrail ile birlikte yükseliş Sidretü’l-Münteha’ya kadar sürdü. Cebrail, “Buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım” diyerek Sidretü’l Münteha’da kaldı. Hz. Peygamber (s.a.s) buradan itibaren Refref adlı başka bir binekle yükselişini sürdürdü. Bu yükseliş sırasında Cennet ve nimetlerini, Cehennem ve azabını müşahede etti. Sonunda Allah’ın huzuruna kabul edildi. Kendisine ümmetinden Allah’a şirk koşmayanların Cennet’e gireceği müjdelendi, Bakara suresinin son ayetleri verildi ve beş vakit namaz farı kılındı. Yeniden Refref ile Sidretü’l-Münteha’ya, oradan Burak’la Kudüs’e, oradan da Mekke’ye döndürüldü.
Hz. Peygamber (s.a.s) ertesi günü Mirac olayını anlattı. Olayı duyan müşrikler yoğun bir kampanya başlatarak Hz. Peygamber (s.a.s)’i suçlamaya, alaya almaya başladılar. Bu kampanya bazı müslümanları da etkileyerek şüpheye düşürdü. Olayın gerçek olup olmadığını araştırmak isteyenler Beytü’l-Makdis’e ve Mekke’ye gelmekte olan bir kervana ilişkin sorular sorarak Hz. Peygamber (s.a.s)’i sınadılar. Hz. Peygamber (s.a.s)’in verdiği bilgilerin doğruluğu müslümanları şüpheden kurtardıysa da müşriklerin inatlarını kırmaya yetmedi. Mirac olayı inatlarını ve düşmanlıklarını artırarak onlar için bir fitne nedeni oldu. Bu olay karşısındaki tutumu nedeniyle Hz. Ebu Bekr, Hz. Peygamber (s.a.s)’ce “Sıddîk” lakabıyla onurlandırıldı. Hz. Ebu Bekir olayı kendisine anlatarak hala inanmaya devam edip etmeyeceğini soran müşriklere “O söylüyorsa şüphesiz doğrudur” cevabını vermişti.
Ahad hadislere dayansa da Mirac olayının gerçekliğinde tüm müslümanlar birleşmişlerdir. Ancak olayın gerçekleşme biçimi İslam bilginleri arasında görüş ayrılıklarına neden olmuştur. Buna göre İbn Abbas’ın da içinde bulunduğu bazı bilginlere göre Mirac olayı uykuda gerçekleşmiştir. Bilginlerin büyük çoğunluğuna göre ise uyku durumunda ve rüyada değil, uyanık iken gerçekleşmiştir. Fakat bu görüşü savunanlar da Mirac’ın yalnız ruhla mı, yoksa hem ruh, hem de bedenle mi olduğu konusunda ikiye ayrılmışlardır. Sonraki Kelamcıların büyük çoğunluğuna göre mirac olayı uyanıkken hem ruh, hem de bedenle gerçekleşmiştir. İçlerinde Hz. Aişe’nin de bulunduğu bazı bilginlerle mutasavvıfların büyük çoğunluğuna göre ise uyanık durumda iken ama yalnız ruhla gerçekleşmiştir.
Mirac olayının gerçekleştiği gece müslümanlarca kadir gecesinden sonra en kutsal gece sayılmış ve bu gecenin ibadetle ihyası gelenekleşmiştir. Osmanlılar döneminde, camiler kandillerle donatıldığı için Mirac kandili olarak anılan geceyi izleyen gün, cami ve tekkelerde Mirac olayını anlatan ve Miraciye adı verilen şiirlerin okunması, dinleyenlere süt ikram edilmesi de bir gelenekti.
Miraç Kandili’nde neler yapılmalı, bu mübarek gece nasıl ihya edilmeli?
* Kur’ân–ı Kerim okunmalı; okuyanlar dinlenmeli; uygun mekânlarda Kur’ân ziyafetleri verilmeli; Kelamullah’a olan sevgi, saygı ve bağlılık duyguları yenilenmeli, kuvvetlendirilmeli.
* Peygamber Efendimiz (sas)’e salât ü selâmlar getirilmeli; O’nun şefaatini ümit edip, ümmetinden olma şuuru tazelenmeli.
* Kaza, nafile namazlar kılınmalı; varsa o geceye ait nakledilen namazlar, onlar da ayrıca kılınabilir; kandil gecesi, özü itibariyle ibadet ve ibadette ihsan şuuruyla ihya edilmeli.
* Tefekkürde bulunulmalı; “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah’ın benden istekleri nelerdir” gibi konular başta olmak üzere hayatî meselelerde derin düşüncelere girmeli.
* Geçmişin muhasebe ve murakabesi yapılmalı; ve şimdinin ve geleceğin plân ve programı çizilmeli.
* Günahlara samimi olarak tevbe ve istiğfar edilmeli; idrak edilen geceyi son fırsat bilerek nedamet ve inabede bulunulmalı.
* Bol bol zikir, evrad ü ezkarda bulunulmalı.
* Mü’minlerle helalleşilmeli; onlarla irtibatımız cihetinden rızaları alınmalı.
* Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı; gönüller alınmalı; kederli yüzler güldürülmeli.
* Kişi kendine ve diğer Mü’min kardeşlerine hattâ isim zikrederek dualar etmeli.
* Üzerimizde hakları olanlar aranıp sorulmalı; vefa ve kadirşinaslık ahlâkı yerine getirilmeli.
* Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilip, sevgi, şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli.
* O gece ile ilgili âyetler, hadîsler ve bunların yorumları ilgili kitaplardan ferden veya cemaaten okunmalı.
* Dini toplantılar, paneller ve sohbetler düzenlenmeli; va’z ü nasihat dinlenmeli;
* Kandil gecesinin akşam, yatsı ve sabah namazları cemaatle ve camilerde kılınmalı.
* Sahabe, ulema ve evliya türbeleri ziyaret edilmeli; hoşnutlukları alınmalı; ve manevî iklimlerinde vesilelikleriyle Hakk’a niyazda bulunulmalı.
* Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmeli; iman kardeşliğine ait sadakati yerine getirilmeli.
* Hayattaki manevî büyüklerimizin, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın kandilleri bizzat giderek veya telefon, faks yahut e–mail çekerek tebrik edilmeli; duaları istenmeli.
* Bu kandil gecelerinin gündüzlerinde mümkün olduğunca oruç tutulmalı
Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v)’ ın Ramazan ayından sonra en çok oruç tuttuğu ay Receb ayıdır. Bu Receb ayında oruç tutmanın muazzam, muhteşem sevabları var.
Bir de bu ayda sevablar kulların defterlerinin sevab hanelerine, bol bol dökülmesi dolayısıyla da recebül esabb denmiştir. Yâni, sevabların bol bol, şarı şarıl, gürül gürül döküldüğü ay demektir… Sabbe, Arapçada dökmek demek… Nehrin de böyle dağlardan çağlayarak şaldur şuldur akıp da döküldüğü yere münsab derler; o da aynı kökten… Receb-ül esabb; Allah’ın rahmetinin cûşa gelip, ikram ü ihsanâtının şarıl şarıl, güldür güldür kullara geldiği ay demektir.
Arifler ve din alimleri kitaplarında yazmışlar ki, bu ay ekim, ekme, ziraat ayıdır. Sevaplı işler, oruç tutmak, tevbe etmek vs. güzel şeyler yapılır. Bir mahsulün ekilmesi gibi ziraat, ekim ayıdır. Şa’ban bakım ayıdır. Ramazan biçim ayıdır, yâni mahsulün alındığı aydır demişler. Demek ki Receb ayı, bizi Ramazan ayına hazırlayan bir mevsimin ilk adımı olmuş oluyor.
Onun için, “Receb ayı tevbe ayıdır.” demişler. Yâni kul ne yapacak?.. “Yâ Rabbi! Ben anlayamamışım, hatâ etmişim, bilememişim, suçluyum, kusurluyum; beni affet…” diyerek hatâsını itiraf edip, hatâsından dönerek, Cenâb-ı Hakk’ın yoluna girecek.
Asrı Saadet büyüklerinden bir büyük anlatıyordu:
Mukatil Allah Ondan Razı Olsun mukaddes üç ayların önemini anlatma edabında şöyle buyuruyordu.
Sema’nın Yedinci Katında Kaf dağı şeklinde bir yer vardır. Burası gümüş gibi beyaz bir alan. Yeryüzünden yedi kere daha büyüktür. Tıklım tıklım meleklerle dolu. O kadar ki, bir iğne düşşe şüphesiz ki meleklerden birine saplanır.
Her birinin elinde “La İlahe illallah, Muhammeden Resülullah yani ( Allahtan başka ilah yoktur, Muhammed aleyhisselam S.A.V onun kulu ve elçisidir)” yazılı bir sancak olduğu halde bütün melekler, Recep ayının her cuma gecesi toplanır ve ümmeti Muhammed’in kurtuluşu için yalvarıp yakarırlar. Ve şöyle dua ederler: ” Ey Rabbimiz!.. Muhammed Ümmetine rahmet et onları azaba çarpma” Böylece, sabaha kadar dua ve istiğfar ederler.
Bunun üzerine Yüce Allah (c.c.) meleklerine şöyle seslenir:
Ey meleklerim! Ululuk ve yüceliğim hakkı için Muhammed ümmetini affettim.”
Yarabbi Nasıl Recep Şaban ve Ramazan Aylarını mukaddes kılmışsan öylece o aylara layık amellerle geçirmeyi nasip eyle.
Şa’ban ayı ibadetlere devam etme ayıdır. Ramazan da mükâfatlarını alma ayıdır. Böyle çeşitli kelimelerle bu ayların birbirleriyle irtibatlı olduğu beyan edilmiştir.
Ramazan ayının muhteşemliğinin öneminide Hz peygamberimizin S.a.v hadisi ile anlaşılıyor.
Peygamberimiz (s.a.v) Buyurur ki…
Ramazan Ayının İlk On Günü Rahmet Daha Sonraki On Günü Mağfiret, Son On Günü de Cehennemden Kurtuluş Günleridir.