Gazel, Divan edebiyatında en yaygın kullanılan şiir biçimlerinden biridir. Diğer bir ifade ile; Divan edebiyatında, genellikle aşk, şarap gibi konuların, seyrek olarak da öğretici ve felsefi konuların işlendiği, 5-15 beyitten oluşan şiirlere gazel denir. Arapça’da “kadınlarla âşıkça söyleşi” anlamına gelen ve aşkı, güzelliği, eğlenceyi, içkiyi konu edinen gazel, ilk kez Arap edebiyatında bir şiir biçimi olarak doğdu. İlk gazeli yazan şairin 530 yılında ölen İmruü’l-Kays olduğu söylenmektedir. Ama gazel Arap edebiyatında, özellikle İslam dininin ilk dönemlerinde, işlediği konular gereği hoş karşılanmadı. İran edebiyatına geçtikten sonra, şairler arasında çok tutulduğu gibi tepki de görmedi ve başarılı örnekleri ortaya çıktı. İran edebiyatının etkisiyle Divan şiirine giren gazelin en güzel örneklerini özellikle Fuzuli, Baki, Şeyhülislam Yahya, Nabi, Nedim ve Şeyh Galib gibi şairler verdiler.
Gazel, beyit denen ikili dizelerden oluşur. İlk beyte “matla” (doğuş yeri), son beyte ise “makta” (bitiş yeri) denir. Gazelde beyit sayısı genel olarak beş ile dokuz arasındadır. Bunun dışında üç beyitlik gazellere rastlandığı gibi beyit sayısı 15’i bulan gazeller de vardır. Gazelde ilk beytin dizeleri kendi arasında, öbür beyitlerin ikinci dizeleri ise ilk beyit ile uyaklıdır.
Kimi gazellerin her beyti birbiriyle uyaklıdır. Bu biçimdeki gazele “zincirleme; ardı ardına” anlamına gelen “müselsel” ya da “musarra” gazel denir. Şair şiirde kullandığı adını (mahlas) ya son ya da sondan bir önceki beyitte anar. Bu beyitlerin adı da “mahlashane”dir. Gazeller ele aldıkları konulara göre de adlandırılırlar. Aşkı, aşkın yarattığı acıyı, mutluluğu, ayrılığı konu alan gazellerin adı “âşıkane”dir. İçki, eğlence ve yaşamdan alınan tatları konu alıyorsa bu tür gazele de “rindane” denir. Ayrıca konusu yalnızca kadın olanlara “şuhane”, öğretici konuları öğüt verici biçimde işleyenlere “hâkimane” adı verilir.
Gazelde beyitler arasında doğrudan bir anlam bağlantısı olmamakla birlikte ele alınan konu gazelin bütününe egemendir. Divan düzenlenirken gazel bu divanın en önemli bölümünü oluşturur. Gazeller bir divanın içinde uyak ya da rediflerinin son harflerine göre Arap alfabesindeki harf sırasına uygun olarak yer alır.
Gazelin Özellikleri:
1- Beyit sayısı 5 ile 15 arasında değişir. ama genelde bu sayı 5, 7, 9 beyittir.
2- İlk beyit kendi arasında kafiyelidir. Gazelin kafiye düzeni (örgüsü) şöyledir; aa, ba, ca, da, ea, fa
3- Gazelin ilk beytine matla(doğuş yeri) denir.
4- Gazelin son beytine makta (bitiş, kesiliş yeri) denir.
5- Şairin isminin geçtiği beyte taç beyit denir.
6- Gazelin en güzel beytine beytü’l-gazel denir. Bu beyte Şah beyit de denir.
7- Gazelde genelde anlam bütünlüğü aranmaz, anlam beyitte tamamlanır.
8- Bir gazelin bütününde aynı konu işleniyorsa, böyle gazellere yek-ahenk gazel denir.
9- Bütün bir şiirin aynı söyleyiş güzelliğine sahip olduğu gazellere yek-âvâz gazel denir.
10- Divan edebiyatı şairleri bütün maharetlerini gazelde ortaya koyarlar. Büyük şair olmanın en büyük ölçütü gazellerdir.
11- Gazelde konu aşk, şarap, güzellik ve aşkın ıstırabıdır.
12- Bazı gazellerin matladan sonra gelen beyitlerinde mısralar ortalarından bölünebilir. Bu durumda gazele iç kafiye hakimdir. Böyle gazellere musammat gazel denir.
13- Aruz vezniyle yazılır.
14- Fuzûlî, Bâkî, Nedim, Şeyh Galip, Taşlıcalı Yahya Bey vb. gazelin önemli isimleridir.
Gazel Örnekleri
GAZEL
Bende Mecnûn’dan füzûn âşıklık isti’dâdı var
Âşık-ı sâdık benim Mecnûn’un ancak adı var
N’ola kan dökmekte mâhir olsa çeşmin merdümü
Nutfe-i Kabildir ü gamzen gibi üstâdı var
Kıl tefâhur kim senin hem var benim tek âşıkın
Leyli’nin Mecnûn’u Şîrin’in eğer Ferhâd’ı var
Ehl-i temkinim beni benzetme ey gül bülbüle
Derde yok sabrı onun her lahza bin feryadı var
Eyle bed-hâlim ki ahvâlim görende şâd olur
Her kimin kim devr cevrinden dil-i nâşâdı var
Gezme ey gönlüm kuşu gâfil fezâ-yı aşkda
Kim bu sahranın güzergâhında çok sayyâdı var
Ey Fuzûlî aşk men’in kılma nâsıhtan kabûl
Akl tedbîridir ol sanma ki bir bünyâdı var
Fuzuli
GAZEL
Benî candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı
Kamû bîmârınâ cânan devâ-yî derd eder ihsan
Niçin kılmaz manâ derman menî bîmâr sanmaz mı
Gamım pinhan dutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî vefâ bilmen inânır mı inanmaz mı
Şeb-î hicran yanar cânım töker kan çeşm-i giryânım
Uyârır halkı efgaanım karâ bahtım uyanmaz mı
Gül’î ruhsârına karşû gözümden kanlu âkar sû
Habîbım fasl-ı güldür bû akar sûlar bulanmaz mı
Değildim ben sanâ mâil sen etdin aklımı zâil
Bana ta’n eyleyen gaafil senî görgeç utanmaz mı
Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bû ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı
GAZEL
Gittin ammâ ki kodun hasret ile cânı bile
İstemem sensiz olan sohbet-i yârân-ı bile
Devr-i meclis bana girdâb-ı belâdır sensiz
Mey-i rahşânı değil sâgar-ı gerdânı bile
Bağa sensiz varamam çeşmime âteş görünür
Gül-i handânı değil serv-i hırâmânı bile
Sineden derd ile bir âh edeyim kim dönsün
Aksine çerh-i felek mihr-i dırahşânı bile
Hâr-ı firkatle Neşâtî-i hazinin vâ hayf
Dâmen-i ülfeti çâk oldu girîbânı bile
Neşati
GAZEL
Öyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünyâ nedir
Ben kimem sâkî olan kimdir mey û sahbâ nedir
Gerçi cânândan dil-i şeydâ için kâm isterem
Sorsa cânân bilmezem kâm-ı dil-i şeydâ nedir
Vasldan çün âşık-ı müstâğni eyler bir visal
Âşıka mâşukdan her dem bu istiğnâ nedir
Hikmet-i dünyâ vü mâfihâ bilen ârif değil
Ârif oldur bilmeye dünyâ vü mâfihâ nedür
Ah u feryâdın Fuzûlî incidibdir âlemi
Ger belâ-yı ışk ile hoşnûd isen gavga nedir
Fuzuli
GAZEL
Şükrâne senin yoluna bin cân ola bir gün
Kim hazretine ermeğe imkân ola bir gün
Aşkın yoluna ok gibi can doğruluk eyler
Tâ kaşlarının yayına kurbân ola bir gün
O zülf-i perîşan bana görsen neler eyler
Demez bana kim gönlü perîşân ola bir gün
Ağyârı sürüp gönlüm evin halvet edindim
Tâ kim gele ol yâr ana mihmân ola bir gün
Ey bülbül-i dilhaste melûl olma kafeste
Kim menzilin ol bağ ü gülistân ola bir gün
Hem bâd-ı sabâ ere beşâret vere gülden
Hem gonce dahi gül gibi handân ola bir gün
Hicrân sonucu vasla dönüp şâdola Dâî
Bu gamdan onun derdine dermân ola bir gün
Ahmet Dâî
GAZEL
Her gören ayb etti âb-ı dîde-i giryânımı
Eyledim tahkîk görmüş kimse yok cânânımı
Lâhza lâhza hûblar gördüm ki dil kasdındadır
Pâre pâre eylerim men hem dil-i sûzânımı
Çoh yetirme göklere efgânım ey kâfir sakın
İncinir nâ-geh Mesîhâ işidip efgânımı
Kılma her sâ’at beni rusvâ-yı halk ey berk-i âh
Eyleme rûşen şeb-i gam külbe-i ahzânımı
Çıkma ey dîvâne bâzâr-ı melâmetten deyu
Muttasıl çâk-i girîbanım tutar dâmânımı
Hansı bütdür bilmezem îmânımı gâret kılan
Sende îmân yok ki sen aldın diyem îmânımı
Ey Fuzûlî câna yetmiştim gönülden şükr kim
Bağladım bir dilbere kurtardım andan cânımı
Fuzuli
GAZEL
Senin yüzün güneştir yoksa aydır
Canım aldı gözündeki ne eydir
Benim iki gözüm bilgil canımsın
Beni cansız koyasın sen bu keydir
Gözümden çıkma kim bu ev senindir
Benim gözüm sana yahşı saraydır
Ne oktur bu ne oktur değdi senden
Benim boyum süniydi şimdi yaydır
Temâşâ-çün beri gel kim göresin
Nite gözüm yaşı ırmak u çaydır
Senin boyun budakdan ağdı geçti
Cihân imdi yüzünden yaz u yaydır
Bugün aşkın odından ıssı aldık
Bize kayı değil ger kar u kaydır
Bana her gece senden yüz bin assı
Benim her gün işim senden kolaydır
Veled yoksuldu sensiz bu cihanda
Seni buldu bu kezden bey ü baydır
Sultan Veled
GAZEL
Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz
Biz neşâtın da gamın da rûzgârın görmüşüz
Çok da mağrûr olma meyhâne-yi ikbâlde
Biz hezâran mest-i mağrûrun humârın görmüşüz
Top-ı âh-ı inkisâra pâydâr olmaz yine
Kişver-i câhın nice sengin hisârın görmüşüz
Bir hurûşiyle eder bin hâne-i ikbâl-i pest
Ehl-i derdin seyl-i eşk-i inkisârın görmüşüz
Bir hadeng-i cangüdâz-ı ahdır sermâyesi
Biz bu maydânın nice çâbük süvârın görmüşüz
Bir gün eyler dest-i beste pâygâhı câygâh
Bî-aded mağrûr-ı sadr-ı îtibarın görmüşüz
Kâse-i deryûzede tebdîl olur câm-ı murâd
Biz bu bezmin Nâbiyâ çok bâdehârın görmüşüz
Nabi
GAZEL
Mest-i nâzım kim büyüttü böyle bî-pervâ seni
Kim yetiştirdi bu gûnâ servden bâlâ seni
Bûydan hoş rengden pâkizedir nâzik tenin
Beslemiş koynunda gûya kim gül-i ra’nâ seni
Güllü dîbâ giydin amma korkarım âzâr eder
Nazenînim sâye-i hâr-ı gül-i dîbâ seni
Bir elinde gül bir elde câm geldin sâkiyâ
Hangisin alsam gülü yûhut ki câmı yâ seni
Sandım olmuş ceste bir fevvâre-i âb-ı hayât
Böyle gösterdi bana ol kadd-i müstesnâ seni
Sâf iken âyîne-i endâmdan sînem dirîğ
Almadım bir kerrecik âgûşa ser-tâ-pâ seni
Ben dedikçe böyle kim kıldı Nedîm’i nâtüvân
Gösterir engüşt ile meclisteki mînâ seni
Nedim
GAZEL
Yine zevrak-ı derûnum kırılıp kenâre düştü
Dayanır mı şîşedir bu reh-i sengsâre düştü
O zaman ki bezm-i canda bölüşüldü kâle-i kâm
Bize hisse-i muhabbet dil-i pâre pâre düştü
Gehi zîr-i serde desti geh ayağı koltuğunda
Düşe kalka haste-i gam der-i lutf-ı yâre düştü
Erişip bahâra bülbül yenilendi sohbet-i gül
Yine nevbet-i tahammül dil-i bîkarâre düştü
Meh-i bürc-i arızında gönül oldu hâle mâil
Bana kendi tâliimden bu siyeh sitâre düştü
Süzülüp o çeşm-i âhû dedi zevk-i vasla yâhû
Bu değildi neyleyim bu yolum intizâre düştü
Reh-i Mevlevî’de Gâlib bu sıfatla kaldı hayran
Kimi terk-i nâm ü şâna kimi îtibâre düştü
Şeyh Galip
GAZEL
Ne tende can ile sensiz ümîd-i sıhhat olur
Ne can bedende gam-ı firkatinle rahat olur
Ne çâre var ki firâkınla eğlenem bir dem
Ne tâliim meded eyler visâle firsat olur
Ne şeb ki kûyuna yüz sürmesem o şeb ölürüm
Ne gün ki kametini görmesem kıyamet olur
Dil ise gitti kesilmez hevâ-yi aşkından
Nasihat eyledüğümce beter melâmet olur
Belâ budur ki alıştı belâlarınla gönül
Gamın da gelse dile bâis-i meserret olur
Nedir bu tali’ ile derdi Nef’i-i zârın
Ne şûhu sevse mülâyim dedikçe âfet olur
Nef’i